فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهِ وَأَجْمَعُوا أَنْ يَجْعَلُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ ۚ وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ لَتُنَبِّئَنَّهُمْ بِأَمْرِهِمْ هَٰذَا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yec’aluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş’urun

MEALLER
Abdulbaki Gölpınarlı

Sonucu onu götürüp kuyuya atmaya hep berâber karar verdikleri zaman ona, andolsun ki farkında bile olmadıkları bir anda şu yaptıklarını haber vereceksin onlara diye vahyetmiştik.

Abdullah Parlıyan

"Andolsun ki, sen bir gün onların bu yaptıklarını, kendilerine farkına varmadıkları bir sırada, haber verceksin" diye vahyettik.

Adem Uğur

Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.

Ahmed Hulusi

Nihayet Onu alıp götürdüler ve Onu kuyunun dibinde bırakmaya karar verdiler... Biz de Ona "Andolsun ki, onların seni tanımadıkları bir ortamda, yaptıklarını yüzlerine vuracaksın!" diye vahyettik.

Ahmet Varol

’Andolsun sen, onların bu işlerini farkında olmayacakları bir sırada kendilerine bildireceksin’ diye vahyettik.

Ali Bulaç

Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."

Ali Fikri Yavuz

Nihayet kardeşleri, Yûsuf’u alıp götürünce, onu kuyunun dibine koymaya karar verdiler. Biz de Yûsuf’a şöyle vahyettik "- Muhakkak sen onlara, hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin."

Bayraktar Bayraklı

Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yûsuf`a, “Andolsun ki sen onların bu işlerini, onlar farkına varmadan kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik.

Bekir Sadak

Yusuf’u goturup bir kuyunun derinliklerine birakmayi kararlastirdilar. Biz ona, kardeslerinin bu islerini kendileri farkina varmadan haber vereceksin, diye vahyettik.

Celal Yıldırım

Ne vakit ki Yûsuf’u alıp götürdüler ve toplanıp onu kuyunun dibine bırakmayı kararlaştırdılar; biz de ona, «And olsun ki, sen (bir gün) onların bu yaptıklarını kendilerine, farkına varmadıkları bir halde haber vereceksin!» diye vahyettik.

Cemal Külünkoğlu

Nihayet kardeşleri onu götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz Yusuf`a “Andolsun ki, gün gelecek sen, onların bu yaptıklarını (senin kim olduğunu) kavrayamayacakları bir anda kendilerine hatırlatacaksın!” diye vahyettik.

Diyanet İşleri

Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, "Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik.

Diyanet Vakfı

Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf’a Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.

Edip Yüksel

Onu götürdükleri ve kuyunun dibine atmak için topluca karar verdikleri sırada biz ona "Onların bu yaptıklarını, hiç farkında olmayacakları bir anda onlara anlatacaksın" diye vahyettik.

Elmalılı Hamdi Yazır

Nihayet kardeşleri, Yusuf’u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle vahyettik «Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin».

Fizil-al il Kuran

Kardeşleri Yusuf’u kıra götürüp onu bir kuyunun dibine atmayı kararlaştırdıklarında, kendisine «İlerde, hiç beklemedikleri bir sırada, sana yaptıkları bu işi kardeşlerine hatırlatacaksın» diye vahyettik.

Gültekin Onan

Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik "Andolsun, sen onlara kendileri farkında değilken bu buyruklarını / buyrultularını haber vereceksin."

Harun Yıldırım

Nihayet onu alıp götürdükleri ve kuyunun dibine bırakmayı kararlaştırdıklarında, biz de ona "Andolsun, sen onlara kendileri farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." diye vahyettik.

Hasan Basri Çantay

Nihayet vaktaki onu götürdüler, onu kuyunun dibine bırakmayı elbirlik kararlaşdırdılar. Biz de kendisine «Andolsun ki sen onlara, hiç farkında değillerken, (bir gün) bu işlerini haber vereceksin» diye vahyetdik.

Hayrat Neşriyat

Nihâyet (kardeşleri) onu götürüp, kendisini kuyunun dibine bırakmaya hep berâber karar verdiklerinde (ona eziyet ettiler de biz) ona `Şânım hakkı için, bu işlerini onlar hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine haber vereceksin!` diye vahyettik.

İbn-i Kesir

Onu götürdükleri vakit, kuyunun derinliklerine bırakmayı birlikte kararlaştırdılar. Biz de kendisine vahyettik ki Sen; onlara, kendileri hiç farkına varmadan yaptıklarını bir bir haber vereceksin.

İlyas Yorulmaz

Kardeşleri Yusuf’u götürüp, kuyunun dibine atmak için bir araya geldiklerinde, haberleri olmadan (seni tanımadıklar bir zamanda), yaptıkları bu işi onlara mutlaka haber vereceksin diye Yusuf’a vahyettik.

İskender Ali Mihr

Böylece hep beraber, onu kuyunun dibine atmak için götürdükleri zaman Biz, ona (Yusuf’a) "Onlar, farkında değillerken onlara bu yaptıklarını anlatacağını…" vahyettik.

Kadri Çelik

Yusuf’u götürüp bir kuyunun derinliklerine bırakmayı kararlaştırdıklarında, biz ona, "Şüphesiz sen, farkında olmadıkları bir sırada, bu yaptıklarını onlara haber vereceksin" diye vahyettik.

Muhammed Esed

Ve böylece, onu kuyunun dibine atmaya karar verip yanlarında götürürlerken, kendisine "Gün gelecek (senin kim olduğunu) kavrayamayacakları bir anda bu yaptıklarını kendilerine hatırlatacaksın!" diye vahyettik.

Mustafa İslamoğlu

İşte bu minval üzre, onu kuyunun derinliklerine atmada söz birliği etmiş bir halde yanlarında götürüyorlardı kı, Biz ona "(Bir gün gelecek) kendileri hiç farkında değilken onlara bu yaptıklarını bir bir haber vereceksin" diye ilham ettik.

Ömer Nasuhi Bilmen

Vaktâ ki, Yusuf ile beraber gittiler ve O’nu kuyunun dibine atmaya müttefikan karar verdiler. Biz de O’na şöyle vahyettik «Kasem olsun ki, sen onlara hiç farkında olmadıkları halde bu işlerinden elbette haber vereceksin.»

Ömer Öngüt

Onu götürüp de kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdikleri zaman biz Yusuf’a "Andolsun ki sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!" diye vahyettik.

Sadık Türkmen

Nitekim onu götürüp, kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdiklerinde; ona şöyle vahyettik "Ant olsun sen onlara, kendileri hiç farkına varamadıkları bir sırada, bu yaptıklarını haber vereceksin."

Seyyid Kutub

Kardeşleri Yusuf’u kıra götürüp onu bir kuyunun dibine atmayı kararlaştırdıklarında, kendisine «İlerde, hiç beklemedikleri bir sırada, sana yaptıkları bu işi kardeşlerine hatırlatacaksın» diye vahyettik.

Suat Yıldırım

Derken kardeşleri onu alıp götürünce ve onu kuyunun dibine bırakma konusunda görüş birliğine varınca, Biz de Yusuf’a şöyle vahyettik "Zamanı gelecek, onların hiç hatırlarına gelmediği ve seni hiç tanımadıkları bir sırada, kendilerine yaptıkları bu işi hatırlatacaksın."

Süleyman Ateş

Nihâyet onu götürüp de kuyunun dibine atmağa topluca karar verdikleri zaman biz, Yûsuf’a "Andolsun sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!" diye vahyettik.

Şaban Piriş

Yusuf’u götürdüler, kararlaştırdıkları gibi onu bir kuyunun dibine bıraktılar. Biz de ona, onlara bu yaptıklarını haber vereceksin, fakat onlar seni tanımayacak diye vahyettik.

Tefhim-ul Kur'an

Nitekim onu götürdükleri ve onu kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz de ona (şöyle) vahyettik «Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.»

Yaşar Nuri Öztürk

Onu götürüp kuyunun dibine koymaya karar verdiklerinde biz de ona şöyle vahyettik "Yemin olsun ki sen onlara, şu yaptıklarını hiç farkında olmayacakları bir sırada haber vereceksin."

Yusuf Ali (İngilizce)

So they did take him away, and they all agreed to throw him down to the bottom of the well and We put into his heart (this Message) ´Of a surety thou shalt (one day) tell them the truth of this their affair while they know (thee) not´

KELİME KÖKLERİ
فَلَمَّا
felemmā
nihayet
ذَهَبُوا
ƶehebū
götürdüler ذ ه ب
بِهِ
bihi
onu
وَأَجْمَعُوا
ve ecmeǔ
ve karar verdiler ج م ع
أَنْ
en
يَجْعَلُوهُ
yec’ǎlūhu
atmaya ج ع ل
فِي
غَيَابَتِ
ğayābeti
dibine غ ي ب
الْجُبِّ
l-cubbi
kuyunun ج ب ب
وَأَوْحَيْنَا
veevHaynā
ve biz vahyettik و ح ي
إِلَيْهِ
ileyhi
O’na
لَتُنَبِّئَنَّهُمْ
letunebbiennehum
andolsun haber vereceksin ن ب ا
بِأَمْرِهِمْ
biemrihim
onların işlerini ا م ر
هَٰذَا
hāƶā
bu
وَهُمْ
vehum
ve onlar
لَا
hiç değillerken
يَشْعُرُونَ
yeş’ǔrūne
farkında ش ع ر