حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ بَيْنَ السَّدَّيْنِ وَجَدَ مِنْ دُونِهِمَا قَوْمًا لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا
Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Tâ iki setin arasına vardı, onların yanında bir topluluk buldu ki hemen hiçbir söz anlamıyorlardı. |
Abdullah Parlıyan |
Ve derken iki set arasında bir yere vardığında, bir toplulukla karşılaştı ki, hemen hemen hiçbir söz anlamıyacak halde idiler. |
Adem Uğur |
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu. |
Ahmed Hulusi |
Nihayet iki sed (set, dağ) arasına ulaştı... Orada neredeyse -hiçbir- uyarıyı değerlendirmeyecek hâlde bir kavim buldu. |
Ahmet Varol |
Nihayet iki seddin arasına ulaştığında onların önünde neredeyse hiçbir söz anlamayan bir kavim buldu. |
Ali Bulaç |
İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu. |
Ali Fikri Yavuz |
Nihayet (sed yaptırmış olduğu Ermenistan ve Azerbaycan’daki) iki dağ arasına vardığı zaman, bu dağların önünde bir kavim buldu ki, söz anlamıyacak durumda idiler (lisan bilmiyorlardı). |
Bayraktar Bayraklı |
Sonunda iki set arasına varınca, bunların ötesinde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir topluluk buldu. |
Bekir Sadak |
Sonunda, iki dagin arasina varinca, orada nerdeyse hic laf anlamayan bir millete rastladi. |
Celal Yıldırım |
Tâ ki, iki sed arasına ulaştığında, onların önünde neredeyse hiç söz anlamaz bir millete rastladı. |
Cemal Külünkoğlu |
(92-93) Arkasından yine bir sebebe sarılarak yola koyuldu. Sonunda iki dağ arasına varınca setlerin eteğinde neredeyse hiç söz anlamayan (dil bilmeyen) bir topluluk buldu. |
Diyanet İşleri |
İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. |
Diyanet Vakfı |
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu. |
Edip Yüksel |
İki seddin arasına varınca, ötesinde, nerdeyse söz anlamayan bir topluluk buldu. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu. |
Fizil-al il Kuran |
Sonunda iki seddin arasına varınca setlerin berisinde nerede ise hiç söz anlamayan bir toplumla karşılaştı. |
Gültekin Onan |
İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiç bir sözü kavramayan (yefkahune) bir kavim buldu. |
Harun Yıldırım |
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu. |
Hasan Basri Çantay |
Nihayet iki dağ arasına ulaşdığı zaman onların önünde hemen hiç bir söz anlamaz bir kavm buldu. |
Hayrat Neşriyat |
Nihâyet iki dağ arasına varınca, bunların önünde öyle bir kavim buldu ki, (lisan ve anlayış cihetiyle) hemen hemen söz anlamayacak bir hâlde idiler. |
İbn-i Kesir |
En sonunda iki dağın arasına varınca; orada hemen hemen hiç bir söz anlamayan bir kavme rastladı. |
İlyas Yorulmaz |
Taki iki settin arasına varıncaya kadar gitti. Orada o iki setten başka bir topluluğu, yaşıyor buldu. Onların konuştuğu dil çok zor anlaşılıyordu. |
İskender Ali Mihr |
İki sed arasına ulaştığı zaman o ikisinden (o iki kavimden) başka, (neredeyse hiç) söz anlamayan bir kavim buldu. |
Kadri Çelik |
Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu. |
Muhammed Esed |
Ve derken, iki set arasında (bir yere) vardığında onların yamacında (yaşayan ve onun konuştuğu dilden) çok az şey anlayabilen bir kavme rastladı. |
Mustafa İslamoğlu |
Nihayet iki set arasına ulaştığı zaman, onların arasında yaşayan bir topluluğa rastladı; konuştuğu dilden pek anlamıyorlardı. |
Ömer Nasuhi Bilmen |
Vaktâ ki, iki dağın arasına kavuştu, onların yakınında bir kavim buldu ki, söz anlayabilmeye yaklaşacak bir halde değildiler. |
Ömer Öngüt |
En sonunda iki dağın arasına ulaştığında, onların önünde öyle bir kavme rastladı ki, hemen hemen hiçbir sözü anlamıyorlardı. |
Sadık Türkmen |
Nihayet iki set arasına ulaşınca; iki setin yanında neredeyse, hiç söz anlamayan bir halk buldu. |
Seyyid Kutub |
Sonunda iki seddin arasına varınca setlerin berisinde nerede ise hiç söz anlamayan bir toplumla karşılaştı. |
Suat Yıldırım |
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında, onların önünde, hemen hemen hiç söz anlamayan bir millet buldu. |
Süleyman Ateş |
Nihâyet iki sed arasına ulaşınca onların önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu. |
Şaban Piriş |
Sonunda iki dağ arasında, hemen hemen hiçbir söz anlamayan bir kavme rastladı. |
Tefhim-ul Kur'an |
(92-93) Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu. |
Yaşar Nuri Öztürk |
Nihayet, iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
Until, when he reached (a tract) between two mountains, he found, beneath them, a people who scarcely understood a word. |
حَتَّىٰ Hattā |
nihayet | |
إِذَا iƶā |
ne zaman ki | |
بَلَغَ beleğa |
ulaştı | ب ل غ |
بَيْنَ beyne |
arasına | ب ي ن |
السَّدَّيْنِ s-seddeyni |
iki sed | س د د |
وَجَدَ vecede |
buldu | و ج د |
مِنْ min |
||
دُونِهِمَا dūnihimā |
onların dışında | د و ن |
قَوْمًا ḳavmen |
bir kavim | ق و م |
لَا lā |
||
يَكَادُونَ yekādūne |
neredeyse | ك و د |
يَفْقَهُونَ yefḳahūne |
hiç anlamayan | ف ق ه |
قَوْلًا ḳavlen |
söz | ق و ل |