الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Ellezıne yü’minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun

MEALLER
Abdulbaki Gölpınarlı

Onlar, gaybe inanırlar, namaz kılarlar, rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını yoksullara harcarlar.

Abdullah Parlıyan

Onlar ki, akıl ve duyularla değil ancak vahiyle, bilinen gerçeklerin varlığına inanırlar ve hayatlarını düzenleyen namazlarına dikkatli ve devamlıdırlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah rızasını kazanmak için başkalarına harcarlar.

Adem Uğur

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.

Ahmed Hulusi

İşte onlar gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (Nefslerinin Allâh Esmâ’sının anlamlarının bir terkip - bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman ederler, salâtı ikame ederler (fiilen edâ yanı sıra anlamını yaşarlar) ve kendilerine verdiğimiz maddi - manevî yaşam gıdasından Allâh adına karşılıksız paylaşırlar.

Ahmet Varol

Onlar ki, gaybe inanırlar, namazı kılarlar ve bizim kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar.

Ali Bulaç

Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Ali Fikri Yavuz

O kimseler (takvâ sahipleri) ki, onlar gaybe (Cenâb-ı Allah’a, meleklere, kıyamete, kaza ve kadere, görmeksizin) inanırlar; ve beş vakit namazı gereği üzre kılarlar, onlara verdiğimiz rızıklardan (ailelerine, yakınlarına, komşularına ve diğer hak sahiblerine) harcarlar, yedirirler.

Bayraktar Bayraklı

Onlar, gayba inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar.

Bekir Sadak

Onlar, gaybe inanirlar, namazi kilarlar, kendilerine verdigimiz riziktan yerli yerince sarfederler.

Celal Yıldırım

O korunanlar ki gayb (fizik ötesinden verilen ilâhî haberler)e inanırlar ; namazı vakitlerinde kılmaya devam ederler; kendilerine rızık olarak verdiğimiz nimetlerden (Allah’ın hoşnutluğuna erişmek için) harcarlar.

Cemal Külünkoğlu

Onlar ki, gayba (insan idrakini aşan olguların varlığına) inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar. Kendilerine rızık olarak verdiklerimizi başkalarıyla paylaşırlar.

Diyanet İşleri

Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

Diyanet Vakfı

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.

Edip Yüksel

Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçekleri de onaylarlar, namazı (salat) gözetirler, kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.

Fizil-al il Kuran

Onlar görmediklerine inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına verirler.

Gültekin Onan

Onlar ki gayba inanırlar, namazı gözetirler, kendilerini rızıklandırdıklarımızdan infak ederler.

Harun Yıldırım

O kimseler ki gayba îmân eder, namazı dosdoğru kılar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infak ederler.

Hasan Basri Çantay

(O takvaa saahibleri ki) onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiğimizden de (Allah yolunda) harcarlar.

Hayrat Neşriyat

Onlar ki, gayba inanırlar, namazı hakkıyla edâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler.

İbn-i Kesir

Onlar ki gayba inanırlar. Namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infak ederler.

İlyas Yorulmaz

Allah’dan sakınan o kimseler ki, gaybe inanırlar, namazlarını kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden de ihtiyacı olanlara verirler.

İskender Ali Mihr

Onlar (takva sahipleridir) ki; gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler).

Kadri Çelik

Onlar ki gaybe iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.);

Muhammed Esed

Onlar ki, insan idrakini aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,

Mustafa İslamoğlu

O hidayete erenler ki, idraki aşan hakikatlere bütünüyle iman ederler, namazı istikamet üzre kılarlar, kendilerine sürekli lutfettiğimiz şeylerden (ihtiyaç sahiplerine) harcarlar;

Ömer Nasuhi Bilmen

O müttakîler ki, gaybe inanırlar, namazı da doğruca kılarlar ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden de infakta bulunurlar.

Ömer Öngüt

Onlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.

Sadık Türkmen

Onlar gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.

Seyyid Kutub

Onlar görmediklerine inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına verirler.

Suat Yıldırım

O müttakiler ki görünmeyen âleme inanırlar. Namazlarını tam dikkatle ifa ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden hayır yolunda harcarlar.

Süleyman Ateş

Onlar ki gaybde (gizlide, içtenlikle) inanıp namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh rızâsı için) harcarlar.

Şaban Piriş

(2-3) Hiç kuşkusuz bu kitap, kendilerini günahlardan korumaya çalışan, görmediği halde inanan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcayanlar için yol göstericidir.

Tefhim-ul Kur'an

Ki onlar, gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Yaşar Nuri Öztürk

Ki onlar, gayba inananlar, namazı kılanlardır. Ve kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.

Yusuf Ali (İngilizce)

Who believe in the Unseen, are steadfast in prayer, and spend out of what We have provided for them;

KELİME KÖKLERİ
الَّذِينَ
elleƶīne
onlar ki
يُؤْمِنُونَ
yu'minūne
inanırlar ا م ن
بِالْغَيْبِ
bil-ğaybi
gaybde(gizlide) غ ي ب
وَيُقِيمُونَ
ve yuḳīmūne
ve kılarlar ق و م
الصَّلَاةَ
S-Salāte
namazlarını ص ل و
وَمِمَّا
ve mimmā
ve şeyden
رَزَقْنَاهُمْ
razeḳnāhum
kendilerini rızıklandırdığımız ر ز ق
يُنْفِقُونَ
yunfiḳūne
infak ederler ن ف ق