كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Biz, böylece Kur’ân’ı, mücrimlerin gönüllerine kadar işlettik. |
Abdullah Parlıyan |
Biz küfrü onların kalbine öylesine soktuk, veya biz Kur’ân’ı onların kalplerine öyle soktuk, yani kendi dilleriyle indirdik, manasını çok iyi anladılar. |
Adem Uğur |
Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. |
Ahmed Hulusi |
İşte Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız! |
Ahmet Varol |
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle soktuk. |
Ali Bulaç |
Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik. |
Ali Fikri Yavuz |
Biz, o küfrü mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuz ki, |
Bayraktar Bayraklı |
(200-201) Onu, günahkârların kalplerine böyle soktuk. Bu yüzden, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Bekir Sadak |
(200-20) 2 Suclularin kalblerine Kuran’i boylece sokariz da, can yakici azabi gormedikce ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir. |
Celal Yıldırım |
(200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar. |
Cemal Külünkoğlu |
(200-201) Biz onu (kendi dilleriyle anlatarak Kur`an`ın), o günahkârların kalplerine girmesini sağladık. Ama onlar yine de, o can yakıcı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Diyanet İşleri |
İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk. |
Diyanet Vakfı |
(200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Edip Yüksel |
İşte biz onu suçluların kalplerine böylece (yabancı bir dil gibi) sokarız. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
(200-201) Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (Okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Fizil-al il Kuran |
Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık. |
Gültekin Onan |
Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik. |
Harun Yıldırım |
Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. |
Hasan Basri Çantay |
Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki, |
Hayrat Neşriyat |
(200-201)Onu, günahkârların kalplerine böyle soktuk. Bu yüzden, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
İbn-i Kesir |
İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız. |
İlyas Yorulmaz |
Biz o kitabı günahkârların kalbinden geçirdik. |
İskender Ali Mihr |
Biz O’nu, mücrimlerin kalplerine işte böyle soktuk (işledik). |
Kadri Çelik |
Biz böylece onu, suçlu günahkârların kalplerine soktuk (da okuyup anlamış oldular). |
Muhammed Esed |
Biz bu (mesajı)n o günahkarların kalplerinden (bir yankı bulmadan) geçip gitmesine yol açtık |
Mustafa İslamoğlu |
İşte Biz vahyin, günaha batmışların kalplerinde (etki etmeden) geçip gitmesini böyle sağlamışızdır. |
Ömer Nasuhi Bilmen |
İşte öylece onu (küfrü) günahkârların kalplerine sokmuşuzdur. |
Ömer Öngüt |
İşte böylece onu o günahkârların kalplerine soktuk. |
Sadık Türkmen |
Işte, suçluların kalpleri böyledir! |
Seyyid Kutub |
İşte Biz vahyin, günaha batmışların kalplerinde (etki etmeden) geçip gitmesini böyle sağlamışızdır. |
Suat Yıldırım |
(200-201) İşte aynen bunun gibi, Biz o yalanlamayı suçlu kâfirlerin kalplerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe ona iman etmezler. |
Süleyman Ateş |
Biz onu, suçluların kalblerine öyle soktuk. |
Şaban Piriş |
İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız da.. |
Tefhim-ul Kur'an |
Biz onu, suçlu günahkârların kalbine işte böyle geçirip yürüttük. |
Yaşar Nuri Öztürk |
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
Thus have We caused it to enter the hearts of the sinners. |