وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَأْتِينَا السَّاعَةُ ۖ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ ۖ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَلَا أَصْغَرُ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْبَرُ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ

Ve kalellesıne keferu la te’tınes saah kul bela ve rabbı le te’tiyenneküm alimil ğayb la ya’zübü anhü miskalü zerratin fis semavati ve la fil erdı ve la asğaru min zalike ve la ekberu illa fı kitabim mübın

MEALLER
Abdulbaki Gölpınarlı

Kâfir olanlar dediler ki Kıyâmet kopmayacak; de ki Hayır, gizli şeyleri bilen Rabbime andolsun ki kopacak kıyâmet başınıza; zerre kadar bir şey bile gizli kalmaz ondan; göklerde olsun, yeryüzünde bulunsun, bundan da küçük olsun, bundan da büyük olsun, hepsi de apaçık kitaptadır.

Abdullah Parlıyan

"İnsan kavrayışının ötesindeki herşeyi bilen Rabbim hakkı için, o saat size mutlaka gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar birşey bile, O’nun bilgisinden kaçamaz ve bundan daha küçük veya daha büyük birşey yoktur ki, O’nun apaçık kitabında yer almış olmasın."

Adem Uğur

İnkârcılar Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).

Ahmed Hulusi

Hakikat bilgisini inkâr edenler "O saat (ölümle hakikati fark etmek) bize gelmeyecek" dediler... De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbime yemin ederim ki elbette size gelecektir! Semâlarda ve arzda zerre ağırlığınca bir şey dahi O’ndan gizli kalmaz! (Hatta) ondan daha küçük ve daha büyük (ne varsa o da) Kitab-ı Mubiyn’dedir (apaçık kitap olan fiiller âleminde)."

Ahmet Varol

’Hayır. Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki o size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey O’ndan gizli değildir. Bundan küçük olsun büyük olsun ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.

Ali Bulaç

İnkar edenler, dediler ki "Kıyamet-saati bize gelmez." De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."

Ali Fikri Yavuz

Kâfir olanlar ise şöyle dediler "- Bize, o kıyamet vakti gelmiyecek." (Ey Rasûlüm, onlara) de ki "-Öyle değil, doğrusu gaybi bilen Rabbim hakkı için, kıyamet muhakkak size gelecektir. O’ndan (Rabbimin ilminden), göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi muhakkak bir Kitab-ı Mübîn’dedir= Levh-i Mahfuz’da yazılıdır.

Bayraktar Bayraklı

“Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için, kıyamet mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ölçüsünde bir şey O`ndan gizli kalamaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık bir kitaptadır.”

Bekir Sadak

Inkar edenler «Kiyamet bize gelmeyecektir» dediler. De ki «Hayir, oyle degil; gorulmeyeni bilen Rabbim’e and olsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Goklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O’nun ilminin disinda degildir. Bundan daha kucugu ve daha buyugu de suphesiz apacik Kitap’tadir.»

Celal Yıldırım

Küfre saplananlar, «Kıyamet bize gelmez» derler. De ki Hayır, gaybı bilen Rabbıma and olsun ki elbette Kıyamet size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O’nun ilminden uzak kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de mutlaka o açık ve açıklayıcı kitaptadır.

Cemal Külünkoğlu

İnkârcılar “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki “Hayır, insan kavrayışının ötesindeki her şeyi bilen Rabbimin hakkı için o mutlaka sizi bulacaktır! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey O`ndan gizli kalmaz. Ve bundan daha küçük veya daha büyük bir şey yoktur ki (O`nun) apaçık fermanında yer almasın.”

Diyanet İşleri

İnkâr edenler, "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki "Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır."

Diyanet Vakfı

İnkârcılar Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).

Edip Yüksel

İnkarcılar, "O an, hiçbir vakit gerçekleşmeyecek" dediler. De ki "Kesinlikle, Efendime andolsun size gelecektir. O, geleceği Bilendir. Göklerde ve yerde bir atom ağırlığı O’ndan gizli kalmaz. İster ondan küçük olsun, yahut büyük olsun… Hepsi apaçık bir kitaptadır."

Elmalılı Hamdi Yazır

İnkâr edenler «Bize o kıyamet saati gelmez.» dediler. De ki «Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbim hakkı için kıyamet size mutlaka gelecektir. O’nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır.»

Fizil-al il Kuran

Kâfirler; «Kıyamet anı hiç gelmeyecek» dediler. Onlara de ki «Hayır, gaybın bilgisi tekelinde olan Rabb’im adına yemin ederim ki, o an mutlaka gelecektir. Göklerdeki ve yerdeki zerre kadar küçük bir nesne ya da zerrenin daha küçüğü ve daha büyüğü O’nun bilgisi dışında değildir, bunların tümü apaçık bir kitaptadır.»

Gültekin Onan

Küfredenler dediler ki "Kıyamet saati bize gelmez." De ki "Hayır, gaybı bilen rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."

Harun Yıldırım

İnkârcılar Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).

Hasan Basri Çantay

Küfredenler «O saat bize gelmeyecek» dedi (ler). Sen de ki (Habîbim) «Hayır, ğaybı bilen Rabbim hakkıyçün o, size mutlakaa gelecekdir. Ne göklerde, ne yerde bir zerre mıkdârı Ondan (Onun ilminden) kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük (hiçbir şey) müstesna olmamak üzere (hepsi) muhakkak apaçık bir kitabda (yazılıdır).

Hayrat Neşriyat

İnkâr edenler ise `Bize kıyâmet gelmez` dedi(ler). De ki `Hayır! Gaybı hakkıyla bilen Rabbime yemîn ederim ki, (kıyâmet) size mutlaka gelecektir! Ne göklerde, ne de yerde zerre ağırlığınca (bir şey) O`ndan gizli kalmaz; ve ne bundan daha küçük, ne de daha büyük hiçbir şey yoktur ki, apaçık beyân eden bir kitabda (Levh-i Mahfûz`da) bulunmasın!`

İbn-i Kesir

Küfredenler dediler ki Kıyamet saatı bize gelmeyecektir. De ki Hayır, gaybı Rabbıma andolsun ki; o saat muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O’nun ilminin dışında değildir. Ondan daha küçüğü de, büyüğü de istisnasız, mutlaka apaçık kitabtadır.

İlyas Yorulmaz

Doğruları inkâr edenler "Kıyamet saati bize gelmeyecek" dediler. Tam tersine, bilinmeyenleri bilen Rabbim o kıyamet saatini size mutlak getirecektir. Göklerde ve yerde olan en ufak bir zerre, gerek ondan daha küçük veya ondan daha büyük olsa dahi, o saatten kaçamaz. Onların hepsi açıkça bir kitapta kayıtlıdır.

İskender Ali Mihr

Ve kâfirler "O saat (kıyâmet) bize gelmeyecek." dediler. De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbim, mutlaka onu size getirecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar (bir şey bile) O’ndan gizli kalamaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü dahi hariç olmamak üzere Kitab-ı Mübın (Apaçık Kitab)’ın içindedir."

Kadri Çelik

Küfre sapanlar dediler ki "Kıyamet bize gelmez." De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da daha büyük olanı da istisnasız mutlaka apaçık bir kitaptadır."

Muhammed Esed

Ama hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Kıyamet Saati bizi asla bulmaz!" diye düşünürler. De ki "Hayır, insan kavrayışının ötesindeki her şeyi bilen Rabbimin hakkı için o mutlaka sizi bulacaktır!" Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O’nun bilgisinden kaçamaz; ve bundan daha küçük veya daha büyük bir şey yoktur ki (O’nun) apaçık fermanında yer almasın;

Mustafa İslamoğlu

Ama küfürde direnenler "(Kıyamet) Saati asla gelip bizi bulmayacak!" dediler. De ki "Hayır, Rabbime andolsun ki o mutlaka gelip sizi bulacaktar!" O, idraki aşan hakikatleri bilendir. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O`nun bilgisinden kaçıp kurtulamaz İster bundan daha küçük olsun, ister daha büyük; bütün bunlar kesin ve net bir yazılım ve yasayla kayıt altına alınmıştır.

Ömer Nasuhi Bilmen

Ve kâfir olanlar dedi ki «Bize o saat gelmeyecektir.» De ki «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun ki elbette size gelecektir.» Ondan ne göklerde ve ne de yerde bir zerre miktarı ve ondan daha küçük ve daha büyük bir şey uzaklaşamaz; hepsi de ancak apaçık gösteren bir kitaptadır.

Ömer Öngüt

Kâfirler "Kıyamet saati bize gelmez. " dediler. De ki "Hayır! Gaybı bilen Rabbime andolsun ki, o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de daha büyüğü de, şüphesiz ki apaçık bir kitapta (Levhi mahfuz’da)dır. "

Sadık Türkmen

Inkâr edenler, dediler ki "Kıyamet saati bize gelmez." De ki "Hayır öyle değil! Gaybı bilen Rabbime ant olsun ki, o size mutlaka gelecektir." O’ndan zerre miktarınca bir şey gizli kalmaz; ne göklerde ve ne de yeryüzünde! Ne bundan daha küçük ve ne de daha büyük bir şey yoktur ki; apaçık bir kitaba yazılıyor olmasın.

Seyyid Kutub

«Hayır, gaybın bilgisi tekelinde olan Rabb’im adına yemin ederim ki, o an mutlaka gelecektir. Göklerdeki ve yerdeki zerre kadar küçük bir nesne ya da zerrenin daha küçüğü ve daha büyüğü O’nun bilgisi dışında değildir, bunların tümü apaçık bir kitaptadır.»

Suat Yıldırım

Kâfirler "Başımıza gelecek kıyamet (dirilme ve duruşma) diye bir şey yok!" diye iddia ettiler. De ki "Hayır! Rabbim hakkı için o gelecektir! O gaybları bilen öyle bir Zattır ki O’nun ilminden göklerde ve yerde zerre miktarı birşey bile kaçamaz." Zerreden daha küçük ve daha büyük hiç bir şey yoktur ki her şeyi açıklayan kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.

Süleyman Ateş

İnkâr edenler "O Sâ’at bize gelmez," dediler. De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey, O’ndan gizli kalmaz. Ne bundan küçük, ne de bundan büyük hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitapta bulunmasın.

Şaban Piriş

İnkar edenler -Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki -Hayır, Rabbi’me yemin ederim ki, o size mutlaka gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile gaybı bilenden gizli kalmaz. Bundan daha küçük veya daha büyük birşey yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın.

Tefhim-ul Kur'an

Küfre sapanlar, dediler ki «Kıyamet saati bize gelmez.» De ki «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır.»

Yaşar Nuri Öztürk

Küfre sapanlar şöyle dediler "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz." Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap’ta belirlenmiştir.

Yusuf Ali (İngilizce)

The Unbelievers say, "Never to us will come the Hour" Say, "Nay! but most surely, by my Lord, it will come upon you;- by Him Who knows the unseen,- from Whom is not hidden the least little atom in the heavens or on earth Nor is there anything less than that, or greater, but is in the Record Perspicuous

KELİME KÖKLERİ
وَقَالَ
veḳāle
ve dediler ki ق و ل
الَّذِينَ
elleƶīne
kimseler
كَفَرُوا
keferū
inkar eden(ler) ك ف ر
لَا
تَأْتِينَا
te’tīnā
bize gelmez ا ت ي
السَّاعَةُ
s-sāǎtu
sa’at س و ع
قُلْ
ḳul
de ki ق و ل
بَلَىٰ
belā
hayır
وَرَبِّي
verabbī
Rabbim hakkı için ر ب ب
لَتَأْتِيَنَّكُمْ
lete’tiyennekum
o mutlaka size gelecektir ا ت ي
عَالِمِ
ǎālimi
bilen ع ل م
الْغَيْبِ
l-ğaybi
gaybı غ ي ب
لَا
يَعْزُبُ
yeǎ’zubu
gizli kalmaz ع ز ب
عَنْهُ
ǎnhu
O’ndan
مِثْقَالُ
miṧḳālu
ağırlığınca ث ق ل
ذَرَّةٍ
ƶerratin
zerre ذ ر ر
فِي
olan
السَّمَاوَاتِ
s-semāvāti
göklerde س م و
وَلَا
ve lā
ne de
فِي
olan
الْأَرْضِ
l-erDi
yerde ا ر ض
وَلَا
ve lā
ve yoktur
أَصْغَرُ
eSğaru
küçük ص غ ر
مِنْ
min
ذَٰلِكَ
ƶālike
bundan
وَلَا
ve lā
ve yoktur
أَكْبَرُ
ekberu
büyük ك ب ر
إِلَّا
illā
ki olmasın
فِي
كِتَابٍ
kitābin
bir Kitapta ك ت ب
مُبِينٍ
mubīnin
apaçık ب ي ن