فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
Fe inneküm ve ma ta’büdun
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz. |
Abdullah Parlıyan |
Ey inkârcılar! Ne siz, ne de taptıklarınız |
Adem Uğur |
Sizler ve taptığınız şeyler! |
Ahmed Hulusi |
Muhakkak ki siz ve tapındıklarınız, |
Ahmet Varol |
Artık ne siz ne de taptıklarınız; |
Ali Bulaç |
Artık siz de, tapmakta olduklarınız da. |
Ali Fikri Yavuz |
(Ey Mekke’liler), siz ve Allah’dan başka taptıklarınız, |
Bayraktar Bayraklı |
(161-163) Sizler ve taptıklarınız, cehenneme girecek olandan başkasını kandırıp Allah`ın yolundan çıkaramazsınız. |
Bekir Sadak |
(161-16) 3 Sizler ve taptiginiz seyler, cehenneme girecek kimseden baskasini Allah’a karsi azdirici degilsiniz. |
Celal Yıldırım |
(161-162-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, Cehennem’e girecek olanlar dışında, Allah’a karşı kimseyi azdıracak, baştan çıkartacak değilsiniz. |
Cemal Külünkoğlu |
(161-163) (Ey inkârcılar!) Artık siz de, tapmakta olduklarınız da kimseyi Allah`a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız. Siz ancak cehenneme girecek kişiyi (azdırabilirsiniz). |
Diyanet İşleri |
(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz. |
Diyanet Vakfı |
(161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah’a karşı azdırıp saptıramazsınız. |
Edip Yüksel |
Siz ve hizmet etmekte olduklarınız, |
Elmalılı Hamdi Yazır |
(161-163) Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah’a karşı kandırıp, saptıramazsınız. |
Fizil-al il Kuran |
Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız. |
Gültekin Onan |
Artık siz de, tapmakta olduklarınız da. |
Harun Yıldırım |
Sizler ve taptığınız şeyler! |
Hasan Basri Çantay |
Ne siz, ne de tapmakda olduklarınız, |
Hayrat Neşriyat |
(161-162) Artık gerçekten siz ve tapmakta olduklarınız, siz (hiç kimseyi) O`na (Allah`a)karşı fitneye düşürecek kimseler değilsiniz! |
İbn-i Kesir |
Muhakkak ki sizler ve taptıklarınız, |
İlyas Yorulmaz |
Siz ve kulluk ettikleriniz. |
İskender Ali Mihr |
Bundan sonra muhakkak ki siz ve sizin taptıklarınız. |
Kadri Çelik |
Artık siz de tapmakta olduklarınız da. |
Muhammed Esed |
çünkü ne siz (Allah’a iftirada bulunan)lar, ne de sizin taptıklarınız, |
Mustafa İslamoğlu |
çünkü ne siz, ne de taptıklarınız; |
Ömer Nasuhi Bilmen |
(161-162) Artık şüphe yok ki, siz ve ibadet ettiğiniz şeyler O’na karşı (kimseyi) fitneye düşürücüler değilsinizdir. |
Ömer Öngüt |
Şüphesiz ki siz de taptıklarınız da, |
Sadık Türkmen |
Artık siz de kulluk ettiğiniz/taptığınız şeyler de; |
Seyyid Kutub |
Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız. |
Suat Yıldırım |
(161-163) "Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah’tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz." |
Süleyman Ateş |
(Ey inkârcılar) Ne siz, ne de taptıklarınız, |
Şaban Piriş |
Siz ve kulluk ettikleriniz. |
Tefhim-ul Kur'an |
Artık siz de, tapmakta olduklarınız da, |
Yaşar Nuri Öztürk |
Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler, |
Yusuf Ali (İngilizce) |
For, verily, neither ye nor those ye worship- |
فَإِنَّكُمْ feinnekum |
ne siz | |
وَمَا ve mā |
ve ne de | |
تَعْبُدُونَ teǎ’budūne |
taptıklarınız | ع ب د |