وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ
Ve şededna mülehu ve ateynahül hıkmete ve faslel hıtab
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Ve onun saltanatını kuvvetlendirdik ve ona peygamberlik ve gerçekle bâtılı ayırt ediş bilgisini verdik. |
Abdullah Parlıyan |
Biz de buna karşılık O’nun saltanat ve otoritesini güçlendirdik ve kendisine peygamberlik, yüksek bilgi, hakkı batıldan ayırma, davaları çözme, açık ve güzel konuşma kabiliyeti vermiştik. |
Adem Uğur |
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik. |
Ahmed Hulusi |
Onun mülkünü (hükümranlığını) kuvvetlendirdik ve Ona Hikmet (sebepler ilmi) ve Fasl-ul Hitab (doğruyla yanlışı en mantıklı şekilde hemen ayıran muhakeme kuvvesi) verdik. |
Ahmet Varol |
Onun hükümranlığını güçlendirmiştik. Ona hikmet ve açık, kesin hüküm verme kabiliyeti vermiştik. |
Ali Bulaç |
Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. |
Ali Fikri Yavuz |
Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiştik. Kendisine de peygamberlik ile kaza-hüküm ilmini verdik. |
Bayraktar Bayraklı |
Onun mülkünü güçlendirdik. Kendisine hikmet ve güzel konuşma vermiştik. |
Bekir Sadak |
Onun hukumranligini kuvvetlendirmistik. Ona hikmet ve kesin hukum selahiyeti vermistik. |
Celal Yıldırım |
Onun mülk ü saltanatını sağlamlaştırdık; Ona hikmet ve hakkı bâtıldan ayırd etme yeteneği verdik. |
Cemal Külünkoğlu |
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma yeteneği vermiştik. |
Diyanet İşleri |
Biz Davud’un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) yeteneği verdik. |
Diyanet Vakfı |
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik. |
Edip Yüksel |
Yönetimini güçlendirdik; ona bilgelik ve çok iyi bir yargılama gücü verdik. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik. |
Fizil-al il Kuran |
O’nun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, O’na hikmet ve açık, güzel konuşma yeteneği vermiştik. |
Gültekin Onan |
Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. |
Harun Yıldırım |
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik. |
Hasan Basri Çantay |
Onun mülkünü de kuvvetlendirdik. Ona hikmet ve fasl-ı Kitâb verdik. |
Hayrat Neşriyat |
Ve onun saltanatını kuvvetlendirdik ve ona hikmet ve (hak ile bâtılı) ayırd edici konuşma (kabiliyeti) verdik. |
İbn-i Kesir |
Onun mülkünü pekiştirmiş, kendisine hikmet ve kesin söz söyleme hakkı vermiştik. |
İlyas Yorulmaz |
Davut’un mülkünü çoğaltıp güçlendirdik ve ona hükümler içeren kitabı ve sözün doğrusuyla yanlışını ayırma yeteneği verdik. |
İskender Ali Mihr |
Ve onun mülkünü (idaresini) güçlendirdik. Ve ona, hikmet ve faslı hitap (hak ile bâtılı ayırıp adaletle hükmetme, hitap etme yeteneği) verdik. |
Kadri Çelik |
Onun (Davud’un) mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme (isabetli karar verme) kabiliyeti vermiştik. |
Muhammed Esed |
Biz de (buna karşılık) o’nun otoritesini güçlendirmiş ve kararlarında hikmet ve basiret üzere olmasını sağlamıştık. |
Mustafa İslamoğlu |
Biz de onun iktidarını sağlama aldık; zira ona adaletle hükmedecek muhakeme ve anlaşmazlıkları sona erdirecek yeteneği vermiştik. |
Ömer Nasuhi Bilmen |
Ve O’nun mülkünü kuvvetlendirmiştik ve O’na hikmet ve fasl-ı hitap vermiş idik. |
Ömer Öngüt |
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve güzel konuşma, anlatma üstünlüğü vermiştik. |
Sadık Türkmen |
Onun otoritesini böylece pekiştirmiş/güçlendirmiştik. Ona hikmet/bilim (tabiattaki varlıklardan yararlanma bilgisi) ve isabetli söz/karar gücü, (davaları karara bağlama kabiliyeti) vermiştik. |
Seyyid Kutub |
O’nun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, O’na hikmet ve açık, güzel konuşma yeteneği vermiştik. |
Suat Yıldırım |
Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramını güzelce ifade etme kabiliyeti verdik. |
Süleyman Ateş |
Onun mülkünü güçlendirmiştik, kendisine hikmet (peygamberlik, yüksek bilgi, hakkı bâtıldan ayırma, dâvâları çözme) ve açık, güzel konuşma (yeteneği) vermiştik. |
Şaban Piriş |
Onun iktidarını güçlendirmiş, ona hikmet ve açık sözlülük vermiştik. |
Tefhim-ul Kur'an |
Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. |
Yaşar Nuri Öztürk |
Mülk ve yönetimini güçlendirmiştik. Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştik. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
We strengthened his kingdom, and gave him wisdom and sound judgment in speech and decision. |