وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Ve la yemliküllezıne yed’une min dunihiş şefaate illa men şehide bil hakkı ve hüm ya’lemun
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Ve ondan başkalarına tapanlar, şefâate nâil olmazlar, ancak gerçeğe tanık olanlar müstesnâ ve onlar, gerçeği bilirler de. |
Abdullah Parlıyan |
Allah’ı bırakıp ta, O’ndan başkasına tapanların taptıkları şeylerin hiç birisi, hiç kimseye şefaat etme gücüne sahip değillerdir. Ama hakka şehadet eden ve O’na inanan kimseler izin verildiği takdirde şefaat edebileceklerdir. |
Adem Uğur |
Allah’ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır. |
Ahmed Hulusi |
O’nun dûnunda olarak yöneldikleri şefaate sahip olamazlar; ancak bilerek Hak olarak şahit olanlar müstesna! |
Ahmet Varol |
O’ndan başka taptıkları şefaat yetkisine sahip değildirler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna. |
Ali Bulaç |
O’nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka. |
Ali Fikri Yavuz |
O’ndan başka ibadet edib durdukları şeyler (putlar), şefaat da edemezler; ancak Hak’ka şehadet eden (dili ve kalbi ile "Lâ ilâhe illAllah diyen") kimseler müstesna... onlar (Allah’ın Rableri olduğunu gerçek olarak) bilirler. |
Bayraktar Bayraklı |
Allah`tan başka yalvardıklarının, şefaat etmeye güçleri yoktur. Ancak bilerek gerçeğe tanıklık edenler hariç. |
Bekir Sadak |
Allah’i birakip yalvardiklari seyler, sefaat edemezler. Ancak hakki bilip ona sahidlik edenler bunun disindadir. |
Celal Yıldırım |
Allah’tan başkasına duâ edip yalvaranlar, yalvardıkları şeyin şefaatine eremezler. Ancak bilerek hakk ile (hakk adına) şehâdet edenler müstesna... |
Cemal Külünkoğlu |
O`nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler (Allah`ın müsaadesiyle) şefaat edebilirler. |
Diyanet İşleri |
O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. |
Diyanet Vakfı |
Allah’ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır. |
Edip Yüksel |
Onların O’nun dışında çağırdıkları şefaat edemezler. Ancak bilerek gerçeğe tanıklık edenler hariç. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
Onların Allah’ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir. |
Fizil-al il Kuran |
Allah’tan başka tanrı diye yalvardıkları şeyler, şefaat gücüne ve yetkisine sahip değillerdir. Ancak bilerek Hakka şahidlik edenler bunun dışındadır. |
Gültekin Onan |
O’nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka. |
Harun Yıldırım |
O’nun dışında dua ettikleri şefaate malik değildir; ancak kendileri bilerek hakka şahitlik edenler müstesna. |
Hasan Basri Çantay |
Allâhı bırakıb da tapar oldukları (putlar hiçbir kimseye) şefaat etmek (salâhiyyetine) mâlik değildir. Hakka, bizzat (kalbleriyle) bilerek şehâdet edenler müstesna. |
Hayrat Neşriyat |
O`nu bırakıp da (kendisine) yalvarageldikleri şeyler, şefâate sâhib değillerdir; ancak(yakinen) bilerek (ve îmân ederek) hakka şâhidlik edenler müstesnâ. |
İbn-i Kesir |
O’ndan başka tapındıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hak ile şehadet edenler bunun dışındadır ve onlar bilirler. |
İlyas Yorulmaz |
Allah dan başkalarına kulluk edenler, yardım edilmeye (şefaat edilmeye) hak kazanamazlar. Ancak bilerek Hakka (Kur’an’a) şahitlik edenler yardıma kavuşacaklardır. |
İskender Ali Mihr |
Ve onların, O’ndan (Allah’tan) başka taptıkları şeyler şefaate malik değildir. Hakk’a şahit olanlar hariç ve onlar (Hakk’ı) bilirler. |
Kadri Çelik |
O’nun dışında tapmakta oldukları şefaatte bulunmaya malik değillerdir; ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesnadır. |
Muhammed Esed |
Bazılarının Allah’tan başka sığınıp yalvardıkları bu (varlık)lar, (hayatlarında) hakikate şahitlik yapmış ve (Allah’ın tek ve benzersiz olduğunun) farkına varmış olanlar dışında (Hesap Günü) hiç kimseye şefaat etme gücüne sahip değiller. |
Mustafa İslamoğlu |
O`ndan başka, yalvarıp yakardıkları varlıklar (yaşarken) hakikate şahitlik yapmış ve (Allah`ın eşsiz ve benzersiz) olduğunu bilenler dışında (Hesap Günü) hiç kimseye şefaat edecek güce sahip değiller. |
Ömer Nasuhi Bilmen |
O’ndan başka ibadet eder oldukları şeyler, şefaat etmeğe malik değildirler. Ancak o bilir oldukları halde Hakk’a şehâdet edenler müstesnâ. |
Ömer Öngüt |
Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak bilerek hak ile şâhitlik edenler bunun dışındadır. |
Sadık Türkmen |
Bazılarının o’ndan başka sığınıp yalvardıkları kimseler, şefaate güç yetiremezler; ancak hakikatleri bilenler şahitlik/şefaat edebilirler. |
Seyyid Kutub |
Allah’tan başka tanrı diye yalvardıkları şeyler, şefaat gücüne ve yetkisine sahip değillerdir. Ancak bilerek Hakka şahidlik edenler bunun dışındadır. |
Suat Yıldırım |
Müşriklerin O’ndan başka yalvardıkları sahte tanrıların şefaat yetkileri yoktur. Ancak bilerek hak ve gerçeğe şahitlik edenler bunu yapabileceklerdir. |
Süleyman Ateş |
O’ndan başka (tanrı diye) yalvardıkları şeyler şefâ’at (yetkisin)e sâhip değillerdir. Ancak bilerek hakka şâhidlik edenler (bildiklerini doğru anlatanlar) bunun dışındadır. |
Şaban Piriş |
Bilerek hakka şahitlik edenler dışında, Allah’tan başka dua ettiklerinin, şefaat güçleri yoktur. |
Tefhim-ul Kur'an |
O’nun dışında tapmakta oldukları şefaatte bulunmağa malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka. |
Yaşar Nuri Öztürk |
O’nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
And those whom they invoke besides Allah have no power of intercession;- only he who bears witness to the Truth, and they know (him). |
وَلَا ve lā |
ve değillerdir | |
يَمْلِكُ yemliku |
sahip | م ل ك |
الَّذِينَ elleƶīne |
şeyler | |
يَدْعُونَ yed’ǔne |
yalvardıkları | د ع و |
مِنْ min |
||
دُونِهِ dūnihi |
O’ndan başka | د و ن |
الشَّفَاعَةَ ş-şefāǎte |
şefa’at (yetkisin)e | ش ف ع |
إِلَّا illā |
ancak bunun dışındadır | |
مَنْ men |
kimseler | |
شَهِدَ şehide |
şahidlik eden | ش ه د |
بِالْحَقِّ bil-Haḳḳi |
hakka | ح ق ق |
وَهُمْ ve hum |
ve onlar | |
يَعْلَمُونَ yeǎ’lemūne |
bilerek | ع ل م |