وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
Ve yut’ımunetta’ame ’ala hubbihi miskiynen ve yetiymen ve esiyren.
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar. |
Abdullah Parlıyan |
Allah’a olan sevgileri için veya mala olan sevgilerine rağmen yemeklerini yoksula, yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlardı. |
Adem Uğur |
Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Ahmed Hulusi |
O’nun sevgisi ile yoksulu, yetimi ve ellerine mahkûm olanları doyururlar. |
Ahmet Varol |
Kendilerinin ona sevgi duymalarına rağmen yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Ali Bulaç |
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Ali Fikri Yavuz |
Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirirler. |
Bayraktar Bayraklı |
(7-10) Adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar. Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. “Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız” derler. |
Bekir Sadak |
Onlar icleri cektigi halde, yiyecegi yoksulla, oksuze ve esire yedirirler. |
Celal Yıldırım |
(8-9) Allah sevgisi için (veya mala olan sevgilerine rağmen) fakire, yoksula, yetime ve esîre yedirirler. Sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz. |
Cemal Külünkoğlu |
(8-10) Ve kendileri ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, fakire, yetime ve esire ikram ederler ve (yedirdikleri kimselere şöyle derler) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz. Çünkü biz, yüzleri asık duruma getiren çetin bir günde Rabbimizin azabından korkarız.” |
Diyanet İşleri |
Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Diyanet Vakfı |
Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Edip Yüksel |
Yoksula, öksüze ve tutsağa sevdikleri yiyecekleri yedirirler. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. |
Fizil-al il Kuran |
Onlar içleri çektiği halde yemeklerini yoksullara, yetimlere ve tutsaklara yedirirler. |
Gültekin Onan |
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Harun Yıldırım |
İçleri çektiği halde yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Hasan Basri Çantay |
(Yemeğe olan) sevgi (lerine ve iştihâlarına) rağmen yoksulu, yetimi, esîri doyururlar (dı). |
Hayrat Neşriyat |
Ona (o mala) olan arzularına (ve kendi ihtiyaçlarına) rağmen, yoksula, yetime ve esire yemek yedirirler(di). |
İbn-i Kesir |
Onlar; yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. |
İlyas Yorulmaz |
Sevdikleri yiyeceklerden fakirlere, yetimlere ve esirlere yedirirler. |
İskender Ali Mihr |
Ve sevdiği taamı (yemeği), miskinlere (fakir ve yoksullara), yetimlere ve esir olanlara yedirirler. |
Kadri Çelik |
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Muhammed Esed |
Ve kendi istekleri ne kadar çok olursa olsun, muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yedirirler, |
Mustafa İslamoğlu |
ve kendi istek ve arzularına rağmen muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yedirirler; |
Ömer Nasuhi Bilmen |
Ve taam yedirirler, onu sevdikleri halde yoksullara ve yetimlere ve esir olanlara. |
Ömer Öngüt |
Kendi canları çektiği halde; yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Sadık Türkmen |
Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği; yoksula, yetime ve esire yedirirler |
Seyyid Kutub |
Onlar içleri çektiği halde yemeklerini yoksullara, yetimlere ve tutsaklara yedirirler. |
Suat Yıldırım |
Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah’ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler. |
Süleyman Ateş |
Yoksula, yetime ve esire sevdikleri yemeği yedirirler |
Şaban Piriş |
Sevmelerine rağmen yemeği düşküne, yetime ve esire yedirirler. |
Tefhim-ul Kur'an |
Kendileri, ona karşı duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. |
Yaşar Nuri Öztürk |
Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
And they feed, for the love of Allah, the indigent, the orphan, and the captive,- |