يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ
Yestebşirune bi nı’metim minellahi ve fadliv ve ennellahe la yüdıy’u ecral mü’minın
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Allah’ın nîmet ve ihsânına nâil olduklarından dolayı sevinç içindedir onlar ve Allah, inananların ecrini zâyi etmez. |
Abdullah Parlıyan |
Allah’ın nimet ve ikramıyla ve bir de Allah’ın, inananların hak ettiği ödülü zayi etmeyeceği gerçeğini müjdeleyerek sevinirler. |
Adem Uğur |
Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. |
Ahmed Hulusi |
Allâh’ın üzerlerinde açığa çıkan nimetini ve fazlını ve de iman edenlerin yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını müjdelemek isterler. |
Ahmet Varol |
Allah’tan olan bir nimet, lütuf ve Allah’ın mü’minlerin ecirlerini zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler. |
Ali Bulaç |
Onlar, Allah’tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah’ın mü’minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler. |
Ali Fikri Yavuz |
Onlar, Allah’dan gelen bir nimet ve daha üstün bir ihsan sebebiyle sevinirler ve müminlerin mükâfatını Allah’ın zayi etmediği neş’esi içinde bulunurlar. |
Bayraktar Bayraklı |
Onlar Allah`tan gelecek olan nimet ve keremin, Allah`ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içinde olacaklardır. |
Bekir Sadak |
Onlar Allah’tan olan bir nimeti, bollugu ve Allah’in, muminlerin ecrini zayi etmiyecegini mujdelemek isterler. |
Celal Yıldırım |
Onlar Allah’tan gelen bir nîmeti, fazl-u keremi ve Allah’ın mü’minlerin mükâfatını zay’etmiyeceğini de müjdeliyerek ferahlık duyarlar. |
Cemal Külünkoğlu |
Onlar Allah`ın nimeti ve lütfu ile ve Allah`ın müminlere olan mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle de sevinirler. |
Diyanet İşleri |
(Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. |
Diyanet Vakfı |
Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. |
Edip Yüksel |
ALLAH’ın bol nimetini ve ALLAH’ın gerçeği onaylayanların ödülünü yitirmeyeceği gerçeğini müjdelemek isterler. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
Onlar, Allah’ın nimetini, keremini ve Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler. |
Fizil-al il Kuran |
Onların sevinci Allah’tan gelen nimet ve lütuf ile O’nun müminlerin mükâfatını kayba uğratmayacağı müjdesinden kaynaklanıyor. |
Gültekin Onan |
Onlar, Tanrı’dan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Tanrı’nın inançlıların ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler. |
Harun Yıldırım |
Onlar, Allah’ın nimetini ve fazlını ayrıca Allah’ın mü’minlerin ecrini elbette zayi etmeyeceğini de müjdelemek isterler. |
Hasan Basri Çantay |
Onlar Allahdan (gelen) bir ni’metle, (hattâ) daha fazlasıyle ve Allanın, mü’minlere olan mükâfatını zaayi etmeyeceği müjdesiyle de sevinirler. |
Hayrat Neşriyat |
(Onlar) Allah`dan (gelen) bir ni`meti ve bir ihsânı ve şübhesiz Allah`ın, mü`minlerin mükâfâtını zâyi` etmeyeceğini (de) müjdelemek isterler. |
İbn-i Kesir |
Onlar Allah’tan gelen bir nimet ve kerem ile ve Allah’ın mü’minlerin mükafatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler. |
İlyas Yorulmaz |
Onlar, Allah’ın verdiği nimetler ve lütfundan bağışladıkları ile (henüz hayatta olanları) müjdeleme isteği duyarlar. Allah inananların hak ettikleri karşılığı zayi etmez. |
İskender Ali Mihr |
Onlar, Allah’dan olan ni’meti, fazlı ve "Allah’ın mü’minlerin mükâfatını zayi etmeyeceğini" müjdelemek isterler. |
Kadri Çelik |
Onlar Allah’tan olan nimet ve bol bağışa sevinirler ve şüphesiz Allah iman edenlerin ecrini asla zayi etmez. |
Muhammed Esed |
Onlar, Allah katından ulaşan bir lütfu, bir nimeti ve Allah’ın inananların hak ettiği ödülü zayi etmeyeceği (vaadini) müjdelemek isterler. |
Mustafa İslamoğlu |
Onlar, Allah`ın nimeti ve keremiyle, Allah`ın mü`minlere ait ecri zayi etmeyeceğini müjdelemeye can atarlar. |
Ömer Nasuhi Bilmen |
Ve onlar Allah Teâlâ’dan bir nîmet ile ve bir fazl ile mü’minlerin mükâfaatını Allah Teâlâ’nın elbette zâyi etmeyeceği ile müjdelenip mesrûr bir halde bulunurlar. |
Ömer Öngüt |
Onlar Allah’tan olan nimet ve keremin; Allah’ın müminlerin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. |
Sadık Türkmen |
(şehitler/şahit olarak ölenler) Allah’ın nimetine, ikrâmına ve Allah’ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. |
Seyyid Kutub |
Onların sevinci Allah’tan gelen nimet ve lütuf ile O’nun müminlerin mükâfatını kayba uğratmayacağı müjdesinden kaynaklanıyor. |
Suat Yıldırım |
Onlar Allah’ın nimeti ve lütfu ile ve Allah’ın müminlere olan mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle de sevinirler. |
Süleyman Ateş |
Allâh’ın ni’metine, lutfuna ve Allâh’ın mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. |
Şaban Piriş |
Onlar, Allah’ın nimetini ve fazlını ve Allah’ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini de müjdelemek isterler. |
Tefhim-ul Kur'an |
Onlar, Allah’tan bir nimeti bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah’ın mü’minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler. |
Yaşar Nuri Öztürk |
Allah’tan bir nimeti, bir lütfu ve Allah’ın müminlerin ödülünü vermezlik etmeyeceğini de müjdelerler. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
They glory in the Grace and the bounty from Allah, and in the fact that Allah suffereth not the reward of the Faithful to be lost (in the least). |
يَسْتَبْشِرُونَ yestebşirūne |
müjdelerler (sevinirler) | ب ش ر |
بِنِعْمَةٍ biniǎ’metin |
ni’metini | ن ع م |
مِنَ mine |
||
اللَّهِ llahi |
Allah’ın | |
وَفَضْلٍ ve feDlin |
ve lutfunu | ف ض ل |
وَأَنَّ ve enne |
ve muhakkak | |
اللَّهَ llahe |
Allah’ın | |
لَا lā |
||
يُضِيعُ yuDīǔ |
zayi etmeyeceğini | ض ي ع |
أَجْرَ ecra |
ecrini | ا ج ر |
الْمُؤْمِنِينَ l-mu'minīne |
mü’minlerin | ا م ن |