Abdullah Parlıyan 

1. Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçek mesajı inkâr ettikleri, Rabbiniz olan Allah’a inandığınızdan dolayı, Rasulünü ve sizi yurdunuzdan sürüp çıkardıkları halde, siz onlara sevgi belirterek mektup ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için savaşa çıktınızsa, içinizde onlara sevgi mi besleyip gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğinizi ve açığa vurduğunuz herşeyi bilirim. Sizden kim böyle yaparsa, gerçekten o doğru yolun ortasında, şaşırıp sapıtmıştır.

2. Onlar eğer size üstün gelselerdi, yine düşmanınız olarak kalırlardı ve size karşı kötü niyetle el kaldırır, dil uzatırlardı. Çünkü sizin de küfre dönmenizi içten arzu ederlerdi.

3. Ama unutmayın ki, ne akrabalarınız, ne de çocuklarınız kıyamet gününde size fayda vermez. Allah o gün sizleri cennete, onları cehenneme koymak suretiyle aranızı ayırır. Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir.

4. "Ey Rabbimiz!" diye yakardılar. "Sana güveniyor ve sana yöneliyoruz. Çünkü bütün yolların varışı sanadır.

5. Ey Rabbimiz! Bizi senden gelen gerçekleri inkâr edenler için bir oyun ve eğlence aracı yapma, günahlarımızı bağışla. Ey Rabbimiz! Çünkü sensin tek mağlup edilemeyen güç sahibi ve herşeyi yerli yerince yapan da yine sensin."

6. Andolsun İbrahim ve O’nunla birlikte inananlarda, Allah’ı ve ahiret gününü ümit ve korku ile bekleyen herkes için, güzel bir örnek bulursunuz. Eğer biriniz yüz çevirirse, bilsin ki Allah hiç kimsenin kulluğuna muhtaç değildir. O her türlü övgüye layıktır.

7. Allah’ın sizinle o düşmanlık ettiğiniz kimseler arasında bir sevgi bağı kurması umulabilir. Çünkü Allah herşeye güç yetirir, çok bağışlayan ve çok acıyandır.

8. İnancınızdan dolayı, size karşı savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan inkârcılara gelince, Allah onlara nezaketle ve adaletle davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, insaf ölçülerine bağlı kalıp, adaletle davrananları sever.

9. Allah yalnızca inancınızdan dolayı, size karşı savaşan ve sizi yurtlarınızdan çıkaran veya başkalarının sizi çıkarmasına yardım edenlere, dostlukla yaklaşmanızı yasaklar ve içinizden onlara dostluk gösterenlere gelince, işte gerçekten yaratılış gayesi dışında hareket edenler onlardır.

10. Ey iman edenler! Mü’min kadınlar her ne zaman zulüm ve kötülük diyarını terkederek size gelirlerse, Allah onların imanlarını bildiği halde, siz yine de onları sınayın. Eğer mü’min olduklarına tam emin olursanız, onları inkârcılara geri göndermeyin. Çünkü onlar, artık eski kocalarına helal değildirler, ötekiler de onlara helal değildirler. Ayrıca onlar hanımlarına mehir olarak ne verdilerse, hepsini iade edin. Ve ey mü’minler! Siz bu kadınlarla mehirlerini verdiğiniz takdirde evlenirseniz, bir günah işlemiş olmazsınız. Diğer taraftan Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmeye devam eden kadınlarla, evlilik bağınızı sürdürmeyin ve onlara mehir olarak ne verdiyseniz, iade etmelerini isteyin. Aynı şekilde hanımları size gelmiş olanlar da, harcadıkları herşeyin iadesini talep etme hakkına sahiptirler. Bu Allah’ın hükmüdür, O sizin aranızda adaletle hükmeder, O herşeyi bilendir ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.

11. Müslümanlardan herhangi birinin karısı kaçar da kâfirlere katılırsa, siz de savaşarak kâfirlerden ganimet elde etmişseniz, eşi kaçıp gitmiş olan kimseye, ona vermiş olduğu mehir kadar elinizdeki ganimetten verin. Eğer inanıyorsanız, yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın.

12. Ey peygamber! Mü’min kadınlar ne zaman sana gelip, bundan böyle Allah’tan başka hiç birşeye ilahlık yakıştırmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, başkasının çocuğunu sahiplenerek kendi kocasına isnat etmemek ve sana iyi işler işlemekte, karşı gelmemek üzere, bağlılıklarını bildirirlerse, onların bağlılık taahhütlerini kabul et ve Allah’tan, onların günahlarının bağışlanmasını dile. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.

13. Ey inananlar! Allah’ın gazap ettiği kimseler olan Yahudilerle dostluk etmeyin. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler, mezarlıktakilerin geri dönmelerinden nasıl ümitlerini kesmişlerse, o Yahudiler de ahiret ve sevabından ve nimetlerinden, öylece ümit kesmiş kimselerdir.