Kelime kök arama: ث ب ر

AYETLER
FURKAN 25:13 ثُبُورًا ṧubūran helâki	Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.	وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا Ve iza ülku minha mekanen dayyikam mükarranıne deav hünalike sübura
FURKAN 25:14 ثُبُورًا ṧubūran helâki	Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.	لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا La ted’ul yevme süburav vahıdev ved’u süburan kesıra
FURKAN 25:14 ثُبُورًا ṧubūran helâki	Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.	لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا La ted’ul yevme süburav vahıdev ved’u süburan kesıra
İSRA 17:102 مَثْبُورًا meṧbūran mahvolmuş	O da "Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti.	قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا أَنْزَلَ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ بَصَائِرَ وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا Kale le kad alimte ma enzele haülai illa rabbüs semavati vel erdı besair ve innı le ezunnüke ya fir’avnü mesbura
İNŞIKAK 84:11 ثُبُورًا ṧubūran ölümü	O da, helak (yok olmay)ı çağıracak,	فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًا Fesevfe yed’u suburen.

FURKAN
25:13

ثُبُورًا

ṧubūran

helâki

Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.

وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا

Ve iza ülku minha mekanen dayyikam mükarranıne deav hünalike sübura

FURKAN
25:14

ثُبُورًا

ṧubūran

helâki

Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا

La ted’ul yevme süburav vahıdev ved’u süburan kesıra

FURKAN
25:14

ثُبُورًا

ṧubūran

helâki

Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا

La ted’ul yevme süburav vahıdev ved’u süburan kesıra

İSRA
17:102

مَثْبُورًا

meṧbūran

mahvolmuş

O da "Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti.

قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا أَنْزَلَ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ بَصَائِرَ وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا

Kale le kad alimte ma enzele haülai illa rabbüs semavati vel erdı besair ve innı le ezunnüke ya fir’avnü mesbura

İNŞIKAK
84:11

ثُبُورًا

ṧubūran

ölümü

O da, helak (yok olmay)ı çağıracak,

فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًا

Fesevfe yed’u suburen.

Kelime Kökleri