فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ مَنْضُودٍ
Felemma cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcaratem min siccılim mendud
MEALLER | |
---|---|
Abdulbaki Gölpınarlı |
Emrimiz gelince, o şehirlerin altını üstüne getirdik, tepelerine, üst üste yığılıp taş kesilmiş balçıktan meydana gelmiş taşlar yağdırdık. |
Abdullah Parlıyan |
Böylece azap emrimiz gelince, o ülkenin altını üstüne getirdik ve tepelerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık. |
Adem Uğur |
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık. |
Ahmed Hulusi |
Emrimiz geldiği vakit oranın üstünü altına getirdik ve üzerlerine mendud (istiflenmiş) siccilden (pişirilmiş, taşlaşmış çamur) taşlar (muhtemelen volkanik patlama sonucu oluşan lavlar) yağdırdık. |
Ahmet Varol |
Emrimiz gelince oranın üstünü altına çevirdik ve üzerine balçıktan, pişirilmiş, birbirini izleyen taşlar yağdırdık. |
Ali Bulaç |
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; |
Ali Fikri Yavuz |
Onlara azab emrimiz gelince, o memleketin üstünü altına getirdik ve üzerlerine, arka arkaya ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık. |
Bayraktar Bayraklı |
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. |
Bekir Sadak |
(82-83) Buyrugumuz gelince oralarin altini ustune getirdik; uzerine Rabbinin katindan, isaretli olarak yigin yigin sert tas yagdirdik. Bunlar zalimlerden hicbir zaman uzak olmayacaktir. |
Celal Yıldırım |
Buyruğumuz gelince (ülkenin) üstünü altına getirdik; birbiri üzerine konulmuş pişmiş balçık (gibi) taşlar yağdırdık ki bu taşlar Allah yanında belirlenmişti ve zâlimlerden de asla uzak değildi. |
Cemal Külünkoğlu |
(82-83) (Azap) emrimiz gelince, o şehirlerin altını üstüne getirdik, tepelerine de pişirilmiş balçıktan meydana getirilip istif edilmiş ve Rabbinin katında (nereye ve kime atılacağı) damgalanmış taşlar yağdırdık. O taşlar, zalimlerin başından hiç eksik olmazlar. |
Diyanet İşleri |
(82-83) (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir. |
Diyanet Vakfı |
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık. |
Edip Yüksel |
Emrimiz gelince onun üstünü altına getirdik, üzerlerine sertleşmiş kat kat taş yağdırdık. |
Elmalılı Hamdi Yazır |
Ne zaman ki, emrimiz geldi, o ülkenin altını üstüne getirdik ve üzerlerine istif edilip pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık. |
Fizil-al il Kuran |
Azaba ilişkin emrimiz geldiğinde orayı altüst ettik, oranın halkı üzerine, sağanak halinde balçıkla kaplanmış taşlar yağdırdık. |
Gültekin Onan |
Böylece buyruğumuz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık. |
Harun Yıldırım |
Böylece emrimiz geldiği zaman, oranın üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, birbiri ardınca taşlar yağdırdık. |
Hasan Basri Çantay |
(82-83) Vaktaki (azâb) emrimiz geldi, (o memleketin) üstünü altına getirdik ve tepelerine balçıkdan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdik ki onlar Rabbinin katında hep damgalanmışlardı. Onlar zaalimlerden uzak değildir. |
Hayrat Neşriyat |
Nihâyet (azâb) emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik ve üzerlerine(balçıktan) pişirilmiş, arka arkaya dizilmiş taşlar yağdırdık! |
İbn-i Kesir |
Emrimiz gelince; oranın üstünü altına getirdik ve üzerine yığın yığın sert taşlar yağdırdık. |
İlyas Yorulmaz |
Azap emrimizin zamanı geldiğinde, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sert taşlar yağdırdık. |
İskender Ali Mihr |
Artık emrimiz geldiği zaman onu (o şehri) alt üst ettik (onu yükseltip alçalttık). Onların üzerine, istif edilmiş (dizilip hazırlanmış) siccilden (pişirilip sertleştirilmiş kerpiçten yapılmış) taşlar yağdırdık. |
Kadri Çelik |
Buyruğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde balçıktan pişirilmiş sert taşlar yağdırdık. |
Muhammed Esed |
Ve böylece hükmümüz vaki olunca bu (günahkar şehirlerin) altını üstüne getirdik; ve önceden yazılmış bir cezanın infazı için üzerlerine birbiri ardından püskürtü halinde sert taşlar yağdırdık. |
Mustafa İslamoğlu |
Sonunda emrimizin (infaz) vakti geldi, oranın altını üstüne getirdik ve o coğrafyanın üzerine püskürtü halinde akkor balçıktan taşlar yağdırdık; |
Ömer Nasuhi Bilmen |
Vaktâ ki, emrimiz geldi, onun (o yurdun) üstünü altına çevirdik ve onun üzerine ateşte pişirilmiş, birbirine bitişik bulunmuş balçıktan taşlar yağdırdık. |
Ömer Öngüt |
Vaktaki azap emrimiz gelince, o memleketin altını üstüne getirdik ve tepelerine pişirilmiş balçıktan taşları arka arkaya yağdırdık. |
Sadık Türkmen |
Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine de hazırlanmış çamurdan pişirilmiş, istif edilmiş taş yağdırdık; |
Seyyid Kutub |
Azaba ilişkin emrimiz geldiğinde orayı altüst ettik, oranın halkı üzerine, sağanak halinde balçıkla kaplanmış taşlar yağdırdık. |
Suat Yıldırım |
(82-83) Azap emrimiz gelince o ülkenin üstünü altına çevirdik ve üzerlerine pişirilmiş balçıktan yapılıp istif edilmiş ve Rabbinin nezdinde damgalanmış taşlar yağdırdık. Evet bu taşlar şimdiki zalimlerden de uzak değildir. |
Süleyman Ateş |
(Azâb) emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik, üzerine de taş yağdırdık Çamurdan pişmiş, (azâb için) hazırlanmış, istif edilmiş. |
Şaban Piriş |
(82-83) Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine Rabbin katından, işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar şimdi de zalimlerden uzak değildir. |
Tefhim-ul Kur'an |
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; |
Yaşar Nuri Öztürk |
Nihayet emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, pişirilmiş çamurdan yapılıp istif edilmiş taş yağdırdık. |
Yusuf Ali (İngilizce) |
When Our Decree issued, We turned (the cities) upside down, and rained down on them brimstones hard as baked clay, spread, layer on layer,- |
فَلَمَّا felemmā |
ne zaman ki | |
جَاءَ cā'e |
gelince | ج ي ا |
أَمْرُنَا emrunā |
emrimiz | ا م ر |
جَعَلْنَا ceǎlnā |
çevirdik | ج ع ل |
عَالِيَهَا ǎāliyehā |
üstünü | ع ل و |
سَافِلَهَا sāfilehā |
altına | س ف ل |
وَأَمْطَرْنَا ve emTarnā |
ve yağdırdık | م ط ر |
عَلَيْهَا ǎleyhā |
üzerine | |
حِجَارَةً Hicāraten |
taşlar | ح ج ر |
مِنْ min |
||
سِجِّيلٍ siccīlin |
balçıktan pişirilmiş | س ج ل |
مَنْضُودٍ menDūdin |
birbirini izleyen | ن ض د |