ج ع ل kökü Kur'an'da 346 defa geçmektedir.

AYETLER

KALEM
68:35

أَفَنَجْعَلُ

efenec’ǎlu

biz yapar mıyız?

Öyleyse, Müslümanları suçlu-günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?

KALEM
68:50

فَجَعَلَهُ

fe ceǎlehu

ve onu yaptı

Fakat Rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.

MÜZZEMMIL
73:17

يَجْعَلُ

yec’ǎlu

yapan

Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?

MÜDDESIR
74:12

وَجَعَلْتُ

ve ceǎltu

ve verdim

Ki Ben ona, ’alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim.

MÜDDESIR
74:31

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz yapmadık

Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi’nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.

MÜDDESIR
74:31

جَعَلْنَا

ceǎlnā

yapmadık

Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi’nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.

A'LA
87:5

فَجَعَلَهُ

fe ceǎlehu

sonra da onu çevirdi

Ardından onu kuru, kara bir duruma soktu.

FIL
105:2

يَجْعَلْ

yec’ǎl

çıkarmadı mı?

Onların ’tasarladıkları planlarını’ boşa çıkarmadı mı?

FIL
105:5

فَجَعَلَهُمْ

feceǎlehum

nihayet onları yaptı

Sonunda onları, yenik ekin yaprağı gibi kıldı.

KIYAMET
75:39

فَجَعَلَ

feceǎle

ve var etti

Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.

MÜRSELAT
77:21

فَجَعَلْنَاهُ

feceǎlnāhu

onu koyduk

Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

MÜRSELAT
77:25

نَجْعَلِ

nec’ǎli

yapmadık mı?

Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?

MÜRSELAT
77:27

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve meydana getirmedik mi?

Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?

KAF
50:26

جَعَلَ

ceǎle

edindi

Ki o, Allah’la beraber başka bir İlah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.

BELED
90:8

نَجْعَلْ

nec’ǎl

biz vermedik-

Biz ona iki göz vermedik mi?

SAD
38:5

أَجَعَلَ

eceǎle

yaptı mı?

"İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey."

SAD
38:26

جَعَلْنَاكَ

ceǎlnāke

seni yaptık

"Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."

SAD
38:28

نَجْعَلُ

nec’ǎlu

tutacağız

Yoksa Biz, iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız?

SAD
38:28

نَجْعَلُ

nec’ǎlu

tutacağız

Yoksa Biz, iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız?

A'RAF
7:10

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve verdik

Andolsun, sizi yeryüzünde yerleşik kıldık ve orda size geçimlikler yarattık. Ne az şükrediyorsunuz?

A'RAF
7:27

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz yaptık

Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.

A'RAF
7:47

تَجْعَلْنَا

tec’ǎlnā

bizi bulundurma

Gözleri cehennem halkından yana çevrilince "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.

A'RAF
7:69

جَعَلَكُمْ

ceǎlekum

sizi yaptı

"Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? (Allah’ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah’ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız."

A'RAF
7:74

جَعَلَكُمْ

ceǎlekum

sizi yaptı

"(Allah’ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

A'RAF
7:138

اجْعَلْ

c’ǎl

yap

İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa’ya dediler ki "Ey Musa, onların ilahları (var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap." O "Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi.

A'RAF
7:143

جَعَلَهُ

ceǎlehu

onu etti

Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

A'RAF
7:150

تَجْعَلْنِي

tec’ǎlnī

beni tutma

Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi.

A'RAF
7:189

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var eti

O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah’a dua ettiler "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız."

A'RAF
7:190

جَعَلَا

ceǎlā

başladılar

Ama O, onlara (Adem’in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O’na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir.

CIN
72:25

يَجْعَلُ

yec’ǎlu

koyacak (mıdır?)

De ki "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azap) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"

YASIN
36:8

جَعَلْنَا

ceǎlnā

geçirdik

Gerçekten Biz onların boyunlarına, çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.

YASIN
36:9

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve kıldık (çektik)

Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.

YASIN
36:27

وَجَعَلَنِي

ve ceǎlenī

ve beni kıldığını

"Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını."

YASIN
36:34

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yarattık

Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık

YASIN
36:80

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.

FURKAN
25:10

جَعَلَ

ceǎle

verir

Dilediği takdirde, sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir.

FURKAN
25:10

وَيَجْعَلْ

ve yec’ǎl

ve yapar

Dilediği takdirde, sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir.

FURKAN
25:20

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve biz yaptık

Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir.

FURKAN
25:23

فَجَعَلْنَاهُ

fe ceǎlnāhu

ve onu getiririrz

Onların yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik.

FURKAN
25:31

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz var ettik

İşte böyle; Biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

FURKAN
25:35

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Andolsun, Biz Musa’ya kitabı verdik ve onunla birlikte kardeşi Harun’u yardımcı kıldık.

FURKAN
25:37

وَجَعَلْنَاهُمْ

ve ceǎlnāhum

ve onları yaptık

Nuh’un kavmi de, elçileri yalanlandıklarında onları suda boğduk ve insanlar için bir ayet kıldık. Biz zulmedenlere acıklı bir azap hazırladık.

FURKAN
25:45

لَجَعَلَهُ

leceǎlehu

onu yapardı

Rabbini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzatıvermiştir? Eğer dilemiş olsaydı onu durgun kılardı. Sonra Biz Güneş’i ona bir delil kılmışızdır.

FURKAN
25:45

جَعَلْنَا

ceǎlnā

kıldık

Rabbini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzatıvermiştir? Eğer dilemiş olsaydı onu durgun kılardı. Sonra Biz Güneş’i ona bir delil kılmışızdır.

FURKAN
25:47

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.

FURKAN
25:47

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaptı

O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.

FURKAN
25:53

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve koymuştur

İki denizi (birbirine) salıp katan O’dur; bu, tatlı, susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.

FURKAN
25:54

فَجَعَلَهُ

fe ceǎlehu

ve onu kıldı

Ve insanı bir sudan yaratıp onu, neseb ve sihriyyet (sahibi) kılan O’dur. Senin Rabbin güç yetirendir.

FURKAN
25:61

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.

FURKAN
25:61

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var etti

Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.

FURKAN
25:62

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için.

FURKAN
25:74

وَاجْعَلْنَا

vec’ǎlnā

ve bizi yap

Ve onlar "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir.

FATIR
35:1

جَاعِلِ

cāǐli

yapan

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah’ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

FATIR
35:11

جَعَلَكُمْ

ceǎlekum

sizi yaptı

Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O’nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah’a göre kolaydır.

FATIR
35:39

جَعَلَكُمْ

ceǎlekum

sizi yapan

Yeryüzünde sizi halifeler kılan O’dur. Öyleyse kim inkar ederse, artık inkarı kendi aleyhinedir. Rableri Katında kafir olanlara kendi inkarları gazabtan başkasını arttırmaz ve kafir olanlara kendi inkarları kayıptan başkasını arttırmaz.

MERYEM
19:6

وَاجْعَلْهُ

vec’ǎlhu

ve onu yap

"Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl."

MERYEM
19:7

نَجْعَلْ

nec’ǎl

yapmadık

(Allah buyurdu) "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız."

MERYEM
19:10

اجْعَلْ

c’ǎl

(öyle ise) ver

Dedi ki "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır."

MERYEM
19:21

وَلِنَجْعَلَهُ

velinec’ǎlehu

onu kılmak için

"İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.

MERYEM
19:24

جَعَلَ

ceǎle

var etti

Altından (bir ses) ona seslendi "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."

MERYEM
19:30

وَجَعَلَنِي

ve ceǎlenī

ve beni yaptı

(İsa) Dedi ki "Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."

MERYEM
19:31

وَجَعَلَنِي

ve ceǎlenī

ve beni kıldı

"Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."

MERYEM
19:32

يَجْعَلْنِي

yec’ǎlnī

ve beni yapmadı

"Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."

MERYEM
19:49

جَعَلْنَا

ceǎlnā

yaptık

Böylelikle, onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak’ı ve (oğlu) Yakup’u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.

MERYEM
19:50

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve verdik

Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.

MERYEM
19:96

سَيَجْعَلُ

seyec’ǎlu

yaratacaktır

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.

TA-HA
20:29

وَاجْعَلْ

vec’ǎl

ve ver

"Ailemden bana bir yardımcı kıl,"

TA-HA
20:53

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

"Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık."

TA-HA
20:58

فَاجْعَلْ

fec’ǎl

tayin et

"Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, bir ’buluşma zamanı ve yeri’ tespit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun" dedi.

VAKI'A
56:36

فَجَعَلْنَاهُنَّ

fe ceǎlnāhunne

onları yapmışızdır

Onları hep bakireler olarak kıldık,

VAKI'A
56:65

لَجَعَلْنَاهُ

leceǎlnāhu

onu yapardık

Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.

VAKI'A
56:70

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

onu yapardık

Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?

VAKI'A
56:73

جَعَلْنَاهَا

ceǎlnāhā

onu yaptık

Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.

VAKI'A
56:82

وَتَجْعَلُونَ

ve tec’ǎlūne

ve kılıyorsunuz?

Ve rızkınızı (Kur’an’dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?

ŞU'ARA
26:21

وَجَعَلَنِي

ve ceǎlenī

ve beni yaptı

"Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."

ŞU'ARA
26:29

لَأَجْعَلَنَّكَ

leec’ǎlenneke

seni mutlaka yapacağım

(Firavun) dedi ki "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."

ŞU'ARA
26:84

وَاجْعَلْ

vec’ǎl

ve nasib eyle

"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."

ŞU'ARA
26:85

وَاجْعَلْنِي

vec’ǎlnī

ve beni kıl

"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,"

NEML
27:34

وَجَعَلُوا

ve ceǎlū

ve kılarlar

Dedi ki "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."

NEML
27:61

جَعَلَ

ceǎle

yapan

Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

NEML
27:61

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yapan

Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

NEML
27:61

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaratan

Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

NEML
27:61

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaratan

Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

NEML
27:62

وَيَجْعَلُكُمْ

ve yec’ǎlukum

ve sizi yapan

Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi’ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.

NEML
27:86

جَعَلْنَا

ceǎlnā

yarattık

Görmediler mi, Biz geceyi onda sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, iman eden bir kavim için bunda ayetler vardır.

KASAS
28:4

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve böldü

Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır’da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

KASAS
28:5

وَنَجْعَلَهُمْ

ve nec’ǎlehum

ve onları yapmayı

Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.

KASAS
28:5

وَنَجْعَلَهُمُ

ve nec’ǎlehumu

ve onları kılmayı

Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.

KASAS
28:7

وَجَاعِلُوهُ

ve cāǐlūhu

ve onu yapacağız

Musa’nın annesine "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik).

KASAS
28:35

وَنَجْعَلُ

ve nec’ǎlu

ve vereceğiz

(Allah) Dedi ki "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir ’güç ve yetki’ vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız."

KASAS
28:38

فَاجْعَلْ

fec’ǎl

ve yap

Firavun dedi ki "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa’nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."

KASAS
28:41

وَجَعَلْنَاهُمْ

ve ceǎlnāhum

ve biz onları yaptık

Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.

KASAS
28:71

جَعَلَ

ceǎle

kılsa

De ki "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek İlah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?"

KASAS
28:72

جَعَلَ

ceǎle

kılsa

De ki "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah’ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek İlah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz?

KASAS
28:73

جَعَلَ

ceǎle

var etti

Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O’nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.

KASAS
28:83

نَجْعَلُهَا

nec’ǎluhā

onu veririz

İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.

İSRA
17:2

وَجَعَلْنَاهُ

ve ceǎlnāhu

ve onu yaptık

Musa’ya kitap verdik ve "Benden başka vekil edinmeyin" diye onu İsrailoğulları’na kılavuz kıldık.

İSRA
17:6

وَجَعَلْنَاكُمْ

ve ceǎlnākum

ve yaptık sizi

Sonra onlara karşı size tekrar ’güç ve kuvvet verdik’, size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık.

İSRA
17:8

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yapmışızdır

Umulur ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz Biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz, cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık.

İSRA
17:12

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve biz yaptık

Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik de Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz, herşeyi yeterince açıkladık.

İSRA
17:12

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik de Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz, herşeyi yeterince açıkladık.

İSRA
17:18

جَعَلْنَا

ceǎlnā

(yerini) yaparız

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider.

İSRA
17:22

تَجْعَلْ

tec’ǎl

edinme

Allah ile beraber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olursun.

İSRA
17:29

تَجْعَلْ

tec’ǎl

yapma

Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.

İSRA
17:33

جَعَلْنَا

ceǎlnā

vermişizdir

Haklı bir neden olmaksızın Allah’ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Kim mazlum olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da öldürmede ölçüyü aşmasın. Çünkü o, gerçekten yardım görmüştür.

İSRA
17:39

تَجْعَلْ

tec’ǎl

edinme

Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir. Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma, yoksa yerilmiş, kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.

İSRA
17:45

جَعَلْنَا

ceǎlnā

çekeriz

Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.

İSRA
17:46

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve kılarız (koyarız)

Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur’an’da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah olarak) andığın zaman, ’nefretle kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler.

İSRA
17:60

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz yapmadık

Hani Biz sana "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık, Kur’an’da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor.

İSRA
17:80

وَاجْعَلْ

vec’ǎl

ve ver

Ve de ki "Rabbim, beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve Katından bana yardımcı bir kuvvet ver."

İSRA
17:99

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve koymuştur

Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler.

YUNUS
10:5

جَعَلَ

ceǎle

yapan

Güneş’i bir aydınlık, Ay’ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tespit eden O’dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır.

YUNUS
10:14

جَعَلْنَاكُمْ

ceǎlnākum

sizi kıldık

Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.

YUNUS
10:24

فَجَعَلْنَاهَا

fe ceǎlnāhā

böylece onları çeviririz

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.

YUNUS
10:59

فَجَعَلْتُمْ

fe ceǎltum

ve sizin kıldığınızı

De ki "Allah’ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"

YUNUS
10:67

جَعَلَ

ceǎle

yaratan

O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı (mubsir) olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır.

YUNUS
10:73

وَجَعَلْنَاهُمْ

ve ceǎlnāhum

ve onları yaptık

Fakat onu yalanladılar; Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.

YUNUS
10:85

تَجْعَلْنَا

tec’ǎlnā

bizi kılma

Dediler ki "Biz Allah’a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma."

YUNUS
10:87

وَاجْعَلُوا

vec’ǎlū

ve edinin (diye)

Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik "Mısır’da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri de müjdele."

YUNUS
10:100

وَيَجْعَلُ

ve yec’ǎlu

O gönderir

Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.

HUD
11:82

جَعَلْنَا

ceǎlnā

çevirdik

Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık;

HUD
11:118

لَجَعَلَ

leceǎle

yapardı

Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet kılardı. Oysa, onlar, anlaşmazlığı sürdürmektedirler

YUSUF
12:15

يَجْعَلُوهُ

yec’ǎlūhu

atmaya

Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."

YUSUF
12:55

اجْعَلْنِي

c’ǎlnī

beni tayin et

(Yusuf) Dedi ki "Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim."

YUSUF
12:62

اجْعَلُوا

c’ǎlū

koyun!

Yardımcılarına dedi ki "Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler."

YUSUF
12:70

جَعَلَ

ceǎle

koydu

Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi (şöyle) seslendi "Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız."

YUSUF
12:100

جَعَلَهَا

ceǎlehā

onu yaptı

Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki "Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur."

HICR
15:16

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz yaptık

Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.

HICR
15:20

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve var ettik

Ve orda sizler için ve kendisine rızık vericiler olmadığınız kimseler (varlıklar ve canlılar) için geçimlikler kıldık.

HICR
15:74

فَجَعَلْنَا

fe ceǎlnā

ve getirdik

Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.

HICR
15:91

جَعَلُوا

ceǎlū

ettiler

Ki onlar Kur’anı parça-parça kıldılar.

HICR
15:96

يَجْعَلُونَ

yec’ǎlūne

edinen(ler)

Ki onlar, Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.

EN'ÂM
6:1

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var etti

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah’adır. (Bundan) Sonra bile, inkar edenler, Rablerine (birtakım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.

EN'ÂM
6:6

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve kılmıştık

Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik.

EN'ÂM
6:9

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

onu yapsaydık

Onu eğer bir melek kılsaydık, elbette erkek (suretinde bir melek) kılardık ve mutlaka katmakta oldukları (şüpheleri) yine katardık.

EN'ÂM
6:9

لَجَعَلْنَاهُ

leceǎlnāhu

yine yapardık

Onu eğer bir melek kılsaydık, elbette erkek (suretinde bir melek) kılardık ve mutlaka katmakta oldukları (şüpheleri) yine katardık.

EN'ÂM
6:25

وَجَعَلْنَا

veceǎlnā

fakat biz koyduk

Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa Biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, hangi ’apaçık-belgeyi’ görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkar etmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek "Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler.

EN'ÂM
6:39

يَجْعَلْهُ

yec’ǎlhu

koyar

Bizim ayetlerimizi yalan sayanlar karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah, kimi dilerse onu şaşırtıp-saptırır, kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerinde kılar.

EN'ÂM
6:91

تَجْعَلُونَهُ

tec’ǎlūnehu

siz onu haline getirip

Onlar "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah’ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki "Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki "Allah." Sonra onları bırak, içine ’daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar.

EN'ÂM
6:96

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve kılmıştır

O, sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), Güneş ve Ay’ı bir hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah’ın takdiridir.

EN'ÂM
6:97

جَعَلَ

ceǎle

yaratan

O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir. Bilebilen bir topluluk için Biz ayetleri birer birer (bölüm bölüm) açıkladık.

EN'ÂM
6:100

وَجَعَلُوا

ve ceǎlū

ve yaptılar

Cinleri Allah’a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O’na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir, uzaktır.

EN'ÂM
6:107

جَعَلْنَاكَ

ceǎlnāke

biz seni yapmadık

Eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazdı. Biz seni onlar üzerinde bir gözetleyici kılmadık; sen onlar üzerinde bir vekil değilsin.

EN'ÂM
6:112

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz yaptık

Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.

EN'ÂM
6:122

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve verdiğimiz

Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde yürümesi için kendisine bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamayanın durumu gibi midir? İşte, kafirlere yapmakta oldukları böyle ’süslü ve çekici’ gösterilmiştir.

EN'ÂM
6:123

جَعَلْنَا

ceǎlnā

yaptık

Böylece Biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli- düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli-düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar.

EN'ÂM
6:124

يَجْعَلُ

yec’ǎlu

koyacağı

Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki "Allah’ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu-günahkarlara, kurdukları hileli-düzenleri nedeniyle şiddetli bir azap ve Allah Katında bir küçüklük isabet edecektir.

EN'ÂM
6:125

يَجْعَلْ

yec’ǎl

yapar

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.

EN'ÂM
6:125

يَجْعَلُ

yec’ǎlu

çökertir

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.

EN'ÂM
6:136

وَجَعَلُوا

ve ceǎlū

ve kıldılar

O’nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca "Bu Allah’ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah’a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?

EN'ÂM
6:165

جَعَلَكُمْ

ceǎlekum

sizi yapan

O sizi yeryüzünün halifeleri kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir.

SAFFAT
37:63

جَعَلْنَاهَا

ceǎlnāhā

onu yaptık

Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.

SAFFAT
37:77

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.

SAFFAT
37:98

فَجَعَلْنَاهُمُ

feceǎlnāhumu

biz de onları kıldık

Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık.

SAFFAT
37:158

وَجَعَلُوا

ve ceǎlū

ve uydurdular

Onlar, Kendisi’yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.

SEBE
34:18

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve var ettik

Kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkanlarını) takdir ettik "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın" (dedik).

SEBE
34:19

فَجَعَلْنَاهُمْ

feceǎlnāhum

biz de onları çevirdik

Onlar ise "Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.

SEBE
34:33

وَنَجْعَلَ

ve nec’ǎle

ve koşmamızı

Za’fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah’ı inkar etmemizi ve O’na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

SEBE
34:33

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

biz de geçirdik

Za’fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah’ı inkar etmemizi ve O’na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

ZÜMER
39:6

جَعَلَ

ceǎle

meydana getirdi

Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?

ZÜMER
39:8

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve koşar

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O’na dua ettiğini unutur ve O’nun yolundan saptırmak amacıyla Allah’a eşler koşmaya başlar. De ki "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın."

ZÜMER
39:21

يَجْعَلُهُ

yec’ǎluhu

onu yapar

Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.

MÜ'MIN
40:61

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.

MÜ'MIN
40:64

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne Yücedir.

MÜ'MIN
40:79

جَعَلَ

ceǎle

yarattı

Allah O’dur ki, kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.

FUSSILET
41:9

وَتَجْعَلُونَ

ve tec’ǎlūne

ve koşuyorsunuz

De ki "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı inkar ediyor ve O’na birtakım eşler kılıyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir."

FUSSILET
41:10

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaptı

Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti.

FUSSILET
41:29

نَجْعَلْهُمَا

nec’ǎlhumā

onları alalım

İnkar edenler dediler ki "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster, ayaklarımızın altına alalım, en aşağılarda bulunanlardan olsunlar."

FUSSILET
41:44

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

biz onu yapsaydık

Eğer Biz onu A’cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur’an kılsaydık, herhalde derlerdi ki "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A’cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki "O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur’an), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir."

ŞURA
42:8

لَجَعَلَهُمْ

leceǎlehum

onları yapardı

Eğer Allah dileseydi, onları herhalde tek bir ümmet kılardı. Ancak O, dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne bir yardımcı (bulursun).

ŞURA
42:11

جَعَلَ

ceǎle

yaratmıştır

O, göklerin ve yerin Yaratıcısı’dır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip-yayıyor. O’nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.

ŞURA
42:50

وَيَجْعَلُ

ve yec’ǎlu

ve yapar

Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir. Dilediğini kısır bırakır. Gerçekten O, bilendir, güç yetirendir.

ŞURA
42:52

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

biz onu yaptık

Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.

ZUHRUF
43:3

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

onu yaptık

Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık.

ZUHRUF
43:10

جَعَلَ

ceǎle

kılandır

Ki O, yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti.

ZUHRUF
43:10

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yapandır

Ki O, yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti.

ZUHRUF
43:12

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var edendir

Ki O, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti.

ZUHRUF
43:15

وَجَعَلُوا

veceǎlū

ve tasarladılar

(Buna rağmen) Kendi kullarından O’na bir parça kılıp-yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça bir nankördür.

ZUHRUF
43:19

وَجَعَلُوا

ve ceǎlū

ve saydılar

Onlar, ki Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri yaratılışlarına şahit mi oldular? Onların şahitlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorumlu tutulacaklar.

ZUHRUF
43:28

وَجَعَلَهَا

ve ceǎlehā

ve onu yaptı

Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah’a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.

ZUHRUF
43:33

لَجَعَلْنَا

leceǎlnā

yapardık

Eğer insanlar (Allah’a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı (Allah’ı) inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.

ZUHRUF
43:45

أَجَعَلْنَا

eceǎlnā

yapmış mıyız?

Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor Biz, Rahman (olan Allah)ın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldık mı (hiç)?

ZUHRUF
43:56

فَجَعَلْنَاهُمْ

fe ceǎlnāhum

onları yaptık

Bu suretle onları, sonradan gelecekler için bir selef ve bir örnek kıldık.

ZUHRUF
43:59

وَجَعَلْنَاهُ

ve ceǎlnāhu

ve kıldığımız

O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları’na bir örnek kıldık.

ZUHRUF
43:60

لَجَعَلْنَا

leceǎlnā

elbette yapardık

Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı.

CASIYE
45:18

جَعَلْنَاكَ

ceǎlnāke

seni koyduk

Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerine kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.

CASIYE
45:21

نَجْعَلَهُمْ

nec’ǎlehum

onları yapacağımızı

Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar.

CASIYE
45:23

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve çektiği

Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?

AHKAF
46:26

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaratmıştık

Andolsun, Biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duygularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşattı.

ZARIYAT
51:42

جَعَلَتْهُ

ceǎlethu

onu ediyordu

Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu.

ZARIYAT
51:51

تَجْعَلُوا

tec’ǎlū

uydurmayın

Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, O’ndan yana açıkça uyarıyorum.

KEHF
18:1

يَجْعَلْ

yec’ǎl

koymadı

Hamd, Kitab’ı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah’a aittir.

KEHF
18:7

جَعَلْنَا

ceǎlnā

yarattık

Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye.

KEHF
18:8

لَجَاعِلُونَ

lecāǐlūne

yaparız

Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz.

KEHF
18:32

جَعَلْنَا

ceǎlnā

vermiştik

Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik.

KEHF
18:32

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve bitirmiştik

Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik.

KEHF
18:48

نَجْعَلَ

nec’ǎle

tayin etmeyeceğimizi

Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuşlardır. Andolsun, siz ilk defa yarattığımız gibi Bize gelmiş oldunuz. Hayır, Bizim size bir kavuşma-zamanı tespit etmediğimizi sanmıştınız değil mi?

KEHF
18:52

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve biz koyduk

(Kafirlere) "Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın" diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır, ama onlar, kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk.

KEHF
18:57

جَعَلْنَا

ceǎlnā

koyduk

Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.

KEHF
18:59

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve belirledik

İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.

KEHF
18:90

نَجْعَلْ

nec’ǎl

yapmadığımız

Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

KEHF
18:94

نَجْعَلُ

nec’ǎlu

verelim

Dediler ki "Ey Zu’l-Karneyn, gerçekten Ye’cuc ve Me’cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"

KEHF
18:94

تَجْعَلَ

tec’ǎle

yapman

Dediler ki "Ey Zu’l-Karneyn, gerçekten Ye’cuc ve Me’cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"

KEHF
18:95

أَجْعَلْ

ec’ǎl

yapayım

Dedi ki "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır. Madem öyle, bana (insani) güçle yardım edin de, sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım."

KEHF
18:96

جَعَلَهُ

ceǎlehu

onu sokunca

"Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra) dedi ki "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."

KEHF
18:98

جَعَلَهُ

ceǎlehu

onu eder

Dedi ki "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va’di geldiği zaman, O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va’di haktır."

NAHL
16:56

وَيَجْعَلُونَ

ve yec’ǎlūne

ve ayırıyorlar

Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, hiçbir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Allah’a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.

NAHL
16:57

وَيَجْعَلُونَ

ve yec’ǎlūne

ve isnad ediyorlar

Ve Allah’a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O Yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.

NAHL
16:62

وَيَجْعَلُونَ

ve yec’ǎlūne

ve isnad ediyorlar

Onlar, Allah’a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın ’kendilerinin olduğunu’ düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.

NAHL
16:72

جَعَلَ

ceǎle

yarattı

Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?

NAHL
16:72

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yarattı

Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?

NAHL
16:78

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve verdi

Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.

NAHL
16:80

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Allah, size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.

NAHL
16:80

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaptı

Allah, size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.

NAHL
16:81

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.

NAHL
16:81

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var etti

Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.

NAHL
16:81

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var eyledi

Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.

NAHL
16:91

جَعَلْتُمُ

ceǎltumu

yaptınız

Ahidleştiğiniz zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah’ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.

NAHL
16:93

لَجَعَلَكُمْ

leceǎlekum

hepinizi yapardı

Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.

NAHL
16:124

جُعِلَ

cuǐle

(farz) kılındı

Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

NUH
71:7

جَعَلُوا

ceǎlū

koydular

"Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.’

NUH
71:12

وَيَجْعَلْ

ve yec’ǎl

ve versin

"Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin."

NUH
71:12

وَيَجْعَلْ

ve yec’ǎl

ve versin

"Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin."

NUH
71:16

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaptı

"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."

NUH
71:16

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yaptı

"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."

NUH
71:19

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

"Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı."

İBRAHIM
14:30

وَجَعَلُوا

ve ceǎlū

ve koştular

O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler koştular. De ki "Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir."

İBRAHIM
14:35

اجْعَلْ

c’ǎl

kıl

Hani İbrahim şöyle demişti "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."

İBRAHIM
14:37

فَاجْعَلْ

fec’ǎl

artık kıl

"Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."

İBRAHIM
14:40

اجْعَلْنِي

c’ǎlnī

beni kıl

"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur."

ENBIYA
21:8

جَعَلْنَاهُمْ

ceǎlnāhum

biz onları yapmadık

Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.

ENBIYA
21:15

جَعَلْنَاهُمْ

ceǎlnāhum

biz onları yapıncaya

Onların bu yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

ENBIYA
21:30

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yarattık

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

ENBIYA
21:31

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yarattık

Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.

ENBIYA
21:31

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve açtık

Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.

ENBIYA
21:32

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.

ENBIYA
21:34

جَعَلْنَا

ceǎlnā

vermedik

Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?

ENBIYA
21:58

فَجَعَلَهُمْ

feceǎlehum

nihayet onları etti

Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.

ENBIYA
21:70

فَجَعَلْنَاهُمُ

feceǎlnāhumu

biz de kendilerini uğrattık

Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.

ENBIYA
21:72

جَعَلْنَا

ceǎlnā

yaptık

Ona İshak’ı armağan ettik, üstüne de Yakub’u; her birini salihler kıldık.

ENBIYA
21:73

وَجَعَلْنَاهُمْ

ve ceǎlnāhum

ve onları yaptık

Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.

ENBIYA
21:91

وَجَعَلْنَاهَا

ve ceǎlnāhā

ve onu yapmıştık

Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.

MÜ'MINUN
23:13

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

onu koyduk

Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

MÜ'MINUN
23:41

فَجَعَلْنَاهُمْ

fe ceǎlnāhum

ve onları getirdik

Derken, hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak üzere, o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. Böylece onları bir süprüntü kılıverdik. Zulmeden kavim için yıkım olsun.

MÜ'MINUN
23:44

وَجَعَلْنَاهُمْ

ve ceǎlnāhum

ve hepsini yaptık

Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar. Böylece Biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun.

MÜ'MINUN
23:50

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve kıldık

Biz, Meryem’in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık ve ikisini barınmaya elverişli ve akar suyu olan bir tepede yerleştirdik.

MÜ'MINUN
23:94

تَجْعَلْنِي

tec’ǎlnī

beni bırakma

"Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma."

SECDE
32:8

جَعَلَ

ceǎle

yaptı

Sonra onun soyunu bir özden (sülale’den), basbayağı bir sudan yapmıştır.

SECDE
32:9

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yarattı

Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?

SECDE
32:23

وَجَعَلْنَاهُ

ve ceǎlnāhu

ve onu yaptık

Andolsun, Biz Musa’ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğulları’na bir yol gösterici kılmıştık.

SECDE
32:24

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yetiştirmiştik

Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar Bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı.

MÜLK
67:5

وَجَعَلْنَاهَا

ve ceǎlnāhā

ve onları yaptık

Andolsun, Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.

MÜLK
67:15

جَعَلَ

ceǎle

yapandır

Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O’dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O’nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O’nadır.

MÜLK
67:23

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve veren

De ki "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?"

HAKKA
69:12

لِنَجْعَلَهَا

linec’ǎlehā

onu yapalım diye

Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. ’Gerçeği belleyip kavrayabilen’ kullar da onu belleyip-kavrasın.’

NEBE
78:6

نَجْعَلِ

nec’ǎli

yapmadık mı?

Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?

NEBE
78:9

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

NEBE
78:10

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Geceyi bir örtü yaptık.

NEBE
78:11

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.

NEBE
78:13

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yarattık

Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.

RUM
30:21

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve koymasıdır

Onda ’sükun bulup durulmanız’ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

RUM
30:48

وَيَجْعَلُهُ

ve yec’ǎluhu

ve eder

Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler.

RUM
30:54

جَعَلَ

ceǎle

verdi

Allah, sizi bir za’ftan yarattı, sonra (bu) za’fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za’f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir.

RUM
30:54

جَعَلَ

ceǎle

verdi

Allah, sizi bir za’ftan yarattı, sonra (bu) za’fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za’f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O, bilendir, güç yetirendir.

ANKEBUT
29:10

جَعَلَ

ceǎle

sayar

İnsanlardan öylesi vardır ki, "Allah’a iman ettik" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah’ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden ’bir yardım ve zafer’ gelirse, andolsun "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik" demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?

ANKEBUT
29:15

وَجَعَلْنَاهَا

ve ceǎlnāhā

ve onu yaptık

Böylece Biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk.

ANKEBUT
29:27

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve verdik

Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır.

ANKEBUT
29:67

جَعَلْنَا

ceǎlnā

(Mekke’yi) kıldık

Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken, Biz Harem (Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Allah’ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?

RA'D
13:3

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve var etti

Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

RA'D
13:3

جَعَلَ

ceǎle

yarattı

Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

RA'D
13:16

جَعَلُوا

ceǎlū

buldular da

De ki "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki "Allah’tır." De ki "Öyleyse, O’nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki "Hiç görmeyen (a’ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah’a, O’nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki "Allah, herşeyin Yaratıcısı’dır ve O, tektir, kahredici olandır."

RA'D
13:33

وَجَعَلُوا

veceǎlū

onlar koştular

Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah’a ortaklar koştular. De ki "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O’na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

RA'D
13:38

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve verdik

Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tespit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır.

HAC
22:25

جَعَلْنَاهُ

ceǎlnāhu

yaptığımız

Gerçek şu ki, inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız.

HAC
22:34

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz koyduk

Biz her ümmet için bir "Mensek" kıldık, O’nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız bir tek İlah’tır, artık yalnızca O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.

HAC
22:36

جَعَلْنَاهَا

ceǎlnāhā

yaptık

İri cüsseli develeri size Allah’ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah’ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.

HAC
22:53

لِيَجْعَلَ

liyec’ǎle

yapmak için

Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah’ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.

HAC
22:67

جَعَلْنَا

ceǎlnā

belirledik

Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.

HAC
22:78

جَعَلَ

ceǎle

yüklemedi

Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur’an’da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.

İNSAN
76:2

فَجَعَلْنَاهُ

feceǎlnāhu

ve onu yaptık

Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

BAKARA
2:19

يَجْعَلُونَ

yec’ǎlūne

tıkarlar

Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, ’gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle’; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.

BAKARA
2:22

جَعَلَ

ceǎle

kıldı

O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın.

BAKARA
2:22

تَجْعَلُوا

tec’ǎlū

koşmayın

O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın.

BAKARA
2:30

جَاعِلٌ

cāǐlun

yaratacağım

Hani Rabbin meleklere "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

BAKARA
2:30

أَتَجْعَلُ

etec’ǎlu

mi yaratacaksın?

Hani Rabbin meleklere "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

BAKARA
2:66

فَجَعَلْنَاهَا

feceǎlnāhā

ve bunu yaptık

Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara ’ibret verici bir ceza’, takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.

BAKARA
2:124

جَاعِلُكَ

cāǐluke

seni yapacağım

Hani Rabbi, İbrahim’i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim’e) "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah) "Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi.

BAKARA
2:125

جَعَلْنَا

ceǎlnā

biz kıldık

Hani Evi (Ka’be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim’in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail’e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.

BAKARA
2:126

اجْعَلْ

c’ǎl

kıl

Hani İbrahim "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.

BAKARA
2:128

وَاجْعَلْنَا

vec’ǎlnā

bizi yap

"Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."

BAKARA
2:143

جَعَلْنَاكُمْ

ceǎlnākum

sizi kıldık

Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.

BAKARA
2:143

جَعَلْنَا

ceǎlnā

ve yap(ma)dık

Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka’be’yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah’ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.

BAKARA
2:224

تَجْعَلُوا

tec’ǎlū

kılmayın

Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah’ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.

BAKARA
2:259

وَلِنَجْعَلَكَ

velinec’ǎleke

seni kılalım diye

Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki "Ne kadar kaldın?" O "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir."

BAKARA
2:260

اجْعَلْ

c’ǎl

koy

Hani İbrahim "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."

ENFAL
8:10

جَعَلَهُ

ceǎlehu

bunu yapmadı

Allah, bunu, yalnızca bir müjde ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah’ın Katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

ENFAL
8:29

يَجْعَلْ

yec’ǎl

O verir

Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.

ENFAL
8:37

وَيَجْعَلَ

ve yec’ǎle

ve koyup

Bu, Allah’ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.

ENFAL
8:37

فَيَجْعَلَهُ

fe yec’ǎlehu

atsın

Bu, Allah’ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.

ÂL-I İMRAN
3:41

اجْعَلْ

c’ǎl

o halde ver

(Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et." dedi.

ÂL-I İMRAN
3:55

وَجَاعِلُ

ve cāǐlu

ve tutacağım

Hani Allah, İsa’ya demişti ki "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim."

ÂL-I İMRAN
3:61

فَنَجْعَلْ

fe nec’ǎl

atalım (kılalım)

Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle ’çekişip-tartışmalara girişirlerse’ de ki "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."

ÂL-I İMRAN
3:126

جَعَلَهُ

ceǎlehu

onu yapmaz

Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ’Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ın Katındandır.

ÂL-I İMRAN
3:156

لِيَجْعَلَ

liyec’ǎle

yapar

Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı görendir.

ÂL-I İMRAN
3:176

يَجْعَلَ

yec’ǎle

koymamak

Küfürde ’büyük çaba harcayanlar’ seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

HAŞR
59:10

تَجْعَلْ

tec’ǎl

bırakma

Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."

AHZAB
33:4

جَعَلَ

ceǎle

yaratmadı

Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

AHZAB
33:4

جَعَلَ

ceǎle

yapmadı

Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

AHZAB
33:4

جَعَلَ

ceǎle

kılmadı

Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.

NISA
4:5

جَعَلَ

ceǎle

yapmıştır

Allah’ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.

NISA
4:15

يَجْعَلَ

yec’ǎle

gösterinceye

Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun.

NISA
4:19

وَيَجْعَلَ

ve yec’ǎle

koymuş olabilir

Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apaçık olan ’çirkin bir hayasızlık’ yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.

NISA
4:33

جَعَلْنَا

ceǎlnā

kıldık

Anne-babanın ve yakınların geride bıraktıklarından ve her birine mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin (akid ile) bağladığı kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz, Allah, herşeye şahid olandır.

NISA
4:75

وَاجْعَلْ

vec’ǎl

ve ver

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?

NISA
4:75

وَاجْعَلْ

vec’ǎl

ve ver

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?

NISA
4:90

جَعَلَ

ceǎle

vermemiştir

Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

NISA
4:91

جَعَلْنَا

ceǎlnā

verdik

Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan ’destekleyici bir delil’ kıldık.

NISA
4:141

يَجْعَلَ

yec’ǎle

vermeyecektir

Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah’tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse "Size üstünlük sağlamadık mı, mü’minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.

NISA
4:144

تَجْعَلُوا

tec’ǎlū

vermek

Ey iman edenler, mü’minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah’a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz?

TALAK
65:2

يَجْعَلْ

yec’ǎl

yaratır

Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah’tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir;

TALAK
65:3

جَعَلَ

ceǎle

koymuştur

Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, Kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır.

TALAK
65:4

يَجْعَلْ

yec’ǎl

yaratır

Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. Hamile kadınların bekleme-süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah’tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir.

TALAK
65:7

سَيَجْعَلُ

seyec’ǎlu

yaratacaktır

Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah’ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir.

NUR
24:40

يَجْعَلِ

yec’ǎli

vermemişse

Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.

NUR
24:43

يَجْعَلُهُ

yec’ǎluhu

onları yığar (sıkıştırır)

Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.

NUR
24:63

تَجْعَلُوا

tec’ǎlū

bir tutmayın

Elçinin çağırmasını, kendi aranızda kiminizin kimini çağırması gibi saymayın. Allah, sizden bir diğerinizi siper ederek kaçanları gerçekten bilir. Böylece onun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.

HUCURAT
49:13

وَجَعَلْنَاكُمْ

ve ceǎlnākum

ve ayırdık sizi

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

FETIH
48:26

جَعَلَ

ceǎle

koymuşlardı

Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, ’öfkeli soy koruyuculuğu’nu (hamiyeti), cahiliyenin ’öfkeli soy koruyuculuğunu’ kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü’minlerin üzerine ’(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde ’kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.

FETIH
48:27

فَجَعَلَ

fe ceǎle

ve verdi

Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.

MAIDE
5:6

لِيَجْعَلَ

liyec’ǎle

çıkarmak

Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

MAIDE
5:13

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve yaptık

Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.

MAIDE
5:20

جَعَلَ

ceǎle

var etti

Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti "Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."

MAIDE
5:20

وَجَعَلَكُمْ

ve ceǎlekum

ve sizi yaptı

Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti "Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."

MAIDE
5:48

جَعَلْنَا

ceǎlnā

belirledik

Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ’bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

MAIDE
5:48

لَجَعَلَكُمْ

leceǎlekum

hepinizi yapardı

Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ’bir şahid-gözetleyici’ olarak Kitab’ı (Kur’an’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

MAIDE
5:60

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve yapmışsa

De ki "Allah Katında, ’kesinleşmiş bir ceza olarak’ bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah’ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır."

MAIDE
5:97

جَعَلَ

ceǎle

kıldı

Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe’yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay’ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah’ın gerçekten herşeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.

MAIDE
5:103

جَعَلَ

ceǎle

yapmamıştır

Allah Bahriye’den, Saibe’den, Vasiyle’den ve Ham’dan hiçbirini (meşru) kılmamıştır. Ancak inkar edenler, Allah’a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmezler.

MÜMTEHINE
60:5

تَجْعَلْنَا

tec’ǎlnā

bizi yapma

"Rabbimiz, bizi inkar edenler için fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin."

MÜMTEHINE
60:7

يَجْعَلَ

yec’ǎle

koyar

Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık besledikleriniz arasında bir sevgi-bağı kılar. Allah, güç yetirendir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

HADID
57:7

جَعَلَكُمْ

ceǎlekum

sizi kıldığı

Allah’a ve Resûlü’ne iman edin. "Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği’ şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip infak ederse, onlara büyük bir ecir vardır.

HADID
57:26

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve koyduk

Andolsun, Biz Nuh’u ve İbrahim’i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken, içlerinde hidayeti kabul edenler vardır, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.

HADID
57:27

وَجَعَلْنَا

ve ceǎlnā

ve koyduk

Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; ona İncil’i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid’at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah’ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.

HADID
57:28

وَيَجْعَلْ

ve yec’ǎl

ve yaratsın

Ey iman edenler, Allah’tan sakınıp-korkun ve O’nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

TEVBE
9:19

أَجَعَلْتُمْ

eceǎltum

bir mi tuttunuz?

Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı onarmayı, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.

TEVBE
9:40

وَجَعَلَ

ve ceǎle

ve kıldı

Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke’den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah Ona ’huzur ve güvenlik duygusunu’ indirmişti, Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah’ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.