LEYL 92:4
لَشَتَّىٰ
leşettā
çeşit çeşittir
|
Gerçekten sizin çabalarınız (çelişkili, parça parça) darmadağınıktır.
|
إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّىٰ
İnne sa’yeküm leşetta.
|
SAD 38:22
تُشْطِطْ
tuşTiT
haksızlık etme
|
Davud’a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki "Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet."
|
إِذْ دَخَلُوا عَلَىٰ دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَىٰ سَوَاءِ الصِّرَاطِ
İz dehalu ala davude fe fezia minhüm kalu la tehaf hasmani beğa ba’duna ala ba’dın fahküm beynena bil hakkı ve la tüştıt vehdina ila sevais sırat
|
CIN 72:4
شَطَطًا
şeTaTen
saçma şeyler
|
"Doğrusu şu Bizim beyinsizlerimiz, Allah’a karşı ’bir sürü saçma şeyler’ söylemişler."
|
وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
Ve ennehu kane yekulu sefiyhuna ’alellahi şetatatan.
|
TA-HA 20:53
|
"Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık."
|
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتَّىٰ
Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta
|
KEHF 18:14
شَطَطًا
şeTaTen
saçma sapan
|
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir; İlah olarak biz O’ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."
|
وَرَبَطْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ إِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ مِنْ دُونِهِ إِلَٰهًا ۖ لَقَدْ قُلْنَا إِذًا شَطَطًا
Ve rabatna ala kulubihim iz kamu fe kalu rabbüna rabbüs semavati vel erdı len ned’uve min dunihı ilahel le kad kulna izen şetata
|
ZILZAL 99:6
أَشْتَاتًا
eştāten
ayrı ayrı gruplar halinde
|
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.
|
يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ
Yevmeiziy yasdürun nasü eştatel li yürav a’malehüm
|
HAŞR 59:14
|
Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
|
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُحَصَّنَةٍ أَوْ مِنْ وَرَاءِ جُدُرٍ ۚ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ ۚ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ
La yukatilunekum cemiy’an illa iy kuran muhassenetin ev min verai cudurin be’suhum beynehum şediydun tahsebuhum cemiy’an ve kulubuhum şetta zalike biennehum kavmun la ya’kılune.
|
NUR 24:61
أَشْتَاتًا
eştāten
ayrı ayrı
|
Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız.
|
لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ أَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا ۚ فَإِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Leyse alel a’ma haracüv ve la ala enfüsiküm en te’külu mim büyutiküm ev büyuti abaiküm ev büyuti ümehatiküm ev büyuti ıhvaniküm ev büyuti ehavatiküm ev büyuti a’mamiküm ev büyuti ammatiküm ev büyuti ahvaliküm ev büyuti halatiküm ev ma melektüm mefatihahu ev sadıkıküm leyse aleyküm cünahun en te’külu cemıan ev eştata fe iza dehaltüm büyuten fe sellimu ala enfüsiküm tehıyyetem min ındillahi mübaraketen tayyibeh kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm ta’kılul
|