MÜRSELAT 77:42
يَشْتَهُونَ
yeştehūne
gönüllerinin çektiği
|
Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
|
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Ve fevakihe mimma yeştehune.
|
A'RAF 7:81
شَهْوَةً
şehveten
şehvetle
|
"Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."
|
إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
İnneküm le te’tuner ricale şehvetem min dunin nisa’ bel entüm kavmüm müsrifun
|
MERYEM 19:59
الشَّهَوَاتِ
ş-şehevāti
şehvetlerine
|
Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
|
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Fe halefe mim ba’dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne ğayya
|
VAKI'A 56:21
يَشْتَهُونَ
yeştehūne
canlarının çektiği
|
Canlarının çektiği kuş eti.
|
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Ve lahmi tayrin mimma yeştehune.
|
NEML 27:55
شَهْوَةً
şehveten
şehvetle
|
"Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz."
|
أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
E inneküm le te’tuner ricale şehvetem min dunin nisa’ bel entüm kavmün techelun
|
SEBE 34:54
يَشْتَهُونَ
yeştehūne
arzu ettikleri
|
(Şimdi) Kendileriyle istek duydukları şeyler arasında perde çekilmiştir; daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar, kuşku verici bir tereddüt içinde idiler.
|
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُرِيبٍ
Ve hıyle beynehüm ve beyne ma yeştehune kema füıle bi eşyaıhim min kabl innehüm kanu fı şekkim mürıb
|
FUSSILET 41:31
تَشْتَهِي
teştehī
çektiği
|
"Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir."
|
نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Nahnü evliyaüküm fil hayatid dünya ve fil ahırah ve leküm fıha ma teştehı enfüsüküm ve leküm fıha ma teddeun
|
ZUHRUF 43:71
تَشْتَهِيهِ
teştehīhi
canların çektiği
|
"Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız."
|
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ ۖ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Yütafü aleyhim bi sıhafim min zehebiv ve ekvab ve fıha ma teştehıhil enfüsü ve telezzül a’yün ve entüm fıha halidün
|
NAHL 16:57
يَشْتَهُونَ
yeştehūne
hoşlandıklarını
|
Ve Allah’a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O Yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.
|
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ ۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ
Ve yec’alune lillahil benati sübhanehu ve lehüm ma yeştehun
|
ENBIYA 21:102
اشْتَهَتْ
ştehet
çektiği (ni’metler)
|
Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.
|
لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا ۖ وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ
La yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm halidun
|
TUR 52:22
يَشْتَهُونَ
yeştehūne
canlarının istediği
|
Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.
|
وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Ve emdednahum bi fakihetiv ve lahmim mimma yeştehun
|
ÂL-I İMRAN 3:14
الشَّهَوَاتِ
ş-şehevāti
zevklere
|
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ’süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.
|
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıyril mükantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en’ami vel hars zalike metaul hayatid dünya vallahü ındehu husnül meab
|
NISA 4:27
الشَّهَوَاتِ
ş-şehevāti
şehvetlerine
|
Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler.
|
وَاللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا
Vallahü yürıdü ey yetube aleyküm ve yürıdüllezıne yettebiuneş şehevati en temılu meylen azıyma
|