VAKI'A 56:22
وَحُورٌ
ve Hūrun
ve huriler
|
Ve iri gözlü huriler,
|
وَحُورٌ عِينٌ
Ve hurun ’ıynun.
|
DUHAN 44:54
بِحُورٍ
biHūrin
hurilerle
|
İşte böyle; ve Biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
|
كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ
Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıyn
|
KEHF 18:34
يُحَاوِرُهُ
yuHāviruhu
konuşurken
|
(İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki "Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm."
|
وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌ فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَأَعَزُّ نَفَرًا
Ve kane lehu semer fe kale li sahıbihı ve hüve yühaviruhu ene ekseru minke malev ve eazzü nefera
|
KEHF 18:37
يُحَاوِرُهُ
yuHāviruhu
konuşan
|
Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?"
|
قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ سَوَّاكَ رَجُلًا
Kale lehu sahıbühu ve hüve yühavirruhu e keferte billezı halekake min türabin sümme min nutfetin sümme sevvake racüla
|
TUR 52:20
بِحُورٍ
biHūrin
hurilerle
|
Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
|
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ
Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıyn
|
İNŞIKAK 84:14
يَحُورَ
yeHūra
dönmeyeceğini
|
Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.
|
إِنَّهُ ظَنَّ أَنْ لَنْ يَحُورَ
İnnehu zanne en len yehure.
|
RAHMAN 55:72
|
Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.
|
حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ
Hurum maksuratun fil hıyam
|
ÂL-I İMRAN 3:52
الْحَوَارِيُّونَ
l-Havāriyyūne
Havariler
|
Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki "Allah için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler "Allah’ın yardımcıları biziz; biz Allah’a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol" dediler.
|
فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah kalel havariyyune nahnü ensarullah amenna billah veşhed bi enna müslimun
|
MÜCADELE 58:1
تَحَاوُرَكُمَا
teHāvurakumā
ikinizin konuşmanızı
|
Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
|
قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Kad semi’allahu kavlelletiy tucadiluke fiy zevciha ve teştekiy ilellahi vallahu yesme’u tehavurekuma innallahe semiy’un basıyrun.
|
SAF 61:14
لِلْحَوَارِيِّينَ
lilHavāriyyīne
havarilere
|
Ey iman edenler, Allah’ın yardımcıları olun Meryem oğlu İsa’nın havarilere "Allah’a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki "Allah’ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğulları’ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkar etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.
|
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ ۖ فَآمَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ ۖ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ
Ya eyyuhelleziyne amenu kunu ensarallahi kema kale ’ıysebnu meryeme lilhavariyyiyne men ensariy ilellahi kalelhavariyyune nahnu ensarullahi feamenet taifetun min benuy israiyle ve keferet taifetun feeyyednelleziyne amenu ’ala ’aduvyihim feasbehu zahiriyne.
|
SAF 61:14
الْحَوَارِيُّونَ
l-Havāriyyūne
havariler
|
Ey iman edenler, Allah’ın yardımcıları olun Meryem oğlu İsa’nın havarilere "Allah’a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki "Allah’ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğulları’ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkar etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.
|
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ ۖ فَآمَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ ۖ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ
Ya eyyuhelleziyne amenu kunu ensarallahi kema kale ’ıysebnu meryeme lilhavariyyiyne men ensariy ilellahi kalelhavariyyune nahnu ensarullahi feamenet taifetun min benuy israiyle ve keferet taifetun feeyyednelleziyne amenu ’ala ’aduvyihim feasbehu zahiriyne.
|
MAIDE 5:111
الْحَوَارِيِّينَ
l-Havāriyyīne
Havarilere
|
Hani Havarilere "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da "İman ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol" demişlerdi.
|
وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ
Ve iz evhaytü ilel havariyyıne en aminu bı ve bi rasulı kalu amenna veşhed bi ennena müslimun
|
MAIDE 5:112
الْحَوَارِيُّونَ
l-Havāriyyūne
Havariler
|
Havariler "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O da "Eğer inanmışlarsanız Allah’tan korkup-sakının" demişti.
|
إِذْ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ هَلْ يَسْتَطِيعُ رَبُّكَ أَنْ يُنَزِّلَ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ ۖ قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
İz kalel havariyyune ya ıysebne meryeme hel yestetıy’u rabbüke ey yünezzile aleyna maidetem mines sema’ kalettekullahe in küntüm mü’minın
|
TEVBE 9:109
|
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
|
أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ تَقْوَىٰ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَمْ مَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
E fe men essese bünyanehu ala katva minallahi ve rıdvanin hayrun em men essese bünyanehu ala şefacürufin harin fenhara bihı fı nari cehennem vallahü la yehdil havmez zalimın
|
TEVBE 9:109
فَانْهَارَ
fenhāra
ve yuvarlanan
|
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
|
أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ تَقْوَىٰ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَمْ مَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
E fe men essese bünyanehu ala katva minallahi ve rıdvanin hayrun em men essese bünyanehu ala şefacürufin harin fenhara bihı fı nari cehennem vallahü la yehdil havmez zalimın
|