NECM 53:2
|
Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
|
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
Ma dalle sahıbukum ve ma ğava
|
SAD 38:82
لَأُغْوِيَنَّهُمْ
leuğviyennehum
onları azdıracağım
|
Dedi ki "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım."
|
قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Kale fe bi ızzetike le uğviyennehüm ecmeıyn
|
A'RAF 7:16
أَغْوَيْتَنِي
eğveytenī
beni azdırmana
|
Dedi ki "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
|
قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ
Kale fe bima ağveytenı le ak’udenne lehüm sıratakel müstekıym
|
A'RAF 7:146
الْغَيِّ
l-ğayyi
azgınlık
|
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır.
|
سَأَصْرِفُ عَنْ آيَاتِيَ الَّذِينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَإِنْ يَرَوْا كُلَّ آيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَا وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا عَنْهَا غَافِلِينَ
Seasrifü an ayatiyellezıne yetekebberune fil erdı bi ğayril hakk ve iy yerav külle ayetil la yü’minu biha ve iy yerav sebıler rüşdi la yettehızuhü sebıla ve iy yerav sebılel ğayyi yettehızuhü sebıla zalike bi ennehüm kezzebu bi ayatina ve kanu anha ğafilın
|
A'RAF 7:175
الْغَاوِينَ
l-ğāvīne
azgınlar-
|
Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu.
|
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِي آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانْسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَ
Vetlü aleyhim nebeellezı ateynahü ayatina feneseleha minha fe etbeahüş şeytanü fe kane minel ğavın
|
A'RAF 7:202
الْغَيِّ
l-ğayyi
azgınlığın
|
(Şeytan’ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini bırakmazlar.
|
وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ
Ve ıhvanühüm yemüddunehüm fil ğayyi sümme la yuksırun
|
MERYEM 19:59
|
Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
|
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ ۖ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Fe halefe mim ba’dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne ğayya
|
TA-HA 20:121
فَغَوَىٰ
fe ğavā
ve şaşırdı
|
Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.
|
فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ ۚ وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ
Fe ekela minha fe bedet lehüma sev’atühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava
|
ŞU'ARA 26:91
لِلْغَاوِينَ
lilğāvīne
azgınların
|
Cehennem de azgınlar için sergilenir.
|
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
Ve bürrizetil cehıymü li ğavın
|
KASAS 28:18
لَغَوِيٌّ
leğaviyyun
bir azgınsın
|
Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki "Sen açıkça bir azgınsın."
|
فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا الَّذِي اسْتَنْصَرَهُ بِالْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ ۚ قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبِينٌ
Fe asbeha fil medıneti haifey yeterakkabü fe izellezistensarahu bil emsi yestasrihuh kale lehu musa inneke le ğaviyyüm mübın
|
KASAS 28:63
أَغْوَيْنَا
eğveynā
azdırdıklarımız
|
Üzerlerine (azap) sözü hak olanlar derler ki "Rabbimiz, işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.
|
قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا ۖ تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ ۖ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
Kalellezıne hakka aleyhimül kavlü rabbena haülaillezıne ağveyna ağveynahüm kema ğaveyna teberra’na ileyke ma kanu iyyana ya’büdun
|
KASAS 28:63
أَغْوَيْنَاهُمْ
eğveynāhum
onları azdırdık
|
Üzerlerine (azap) sözü hak olanlar derler ki "Rabbimiz, işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.
|
قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا ۖ تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ ۖ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
Kalellezıne hakka aleyhimül kavlü rabbena haülaillezıne ağveyna ağveynahüm kema ğaveyna teberra’na ileyke ma kanu iyyana ya’büdun
|
KASAS 28:63
غَوَيْنَا
ğaveynā
kendimiz azdığımız
|
Üzerlerine (azap) sözü hak olanlar derler ki "Rabbimiz, işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.
|
قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا ۖ تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ ۖ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
Kalellezıne hakka aleyhimül kavlü rabbena haülaillezıne ağveyna ağveynahüm kema ğaveyna teberra’na ileyke ma kanu iyyana ya’büdun
|
HUD 11:34
يُغْوِيَكُمْ
yuğviyekum
sizi azgınlığa düşürmeyi
|
"Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz."
|
وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدْتُ أَنْ أَنْصَحَ لَكُمْ إِنْ كَانَ اللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يُغْوِيَكُمْ ۚ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü ey yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun
|
HICR 15:39
أَغْوَيْتَنِي
eğveytenī
beni azdırmandan
|
Dedi ki "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım."
|
قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Kale rabbi bima ağveytenı le üzeyyinenne lehüm fil erdı ve le uğviyennehüm ecmeıyn
|
HICR 15:39
وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ
veleuğviyennehum
ve onları azdıracağım
|
Dedi ki "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım."
|
قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Kale rabbi bima ağveytenı le üzeyyinenne lehüm fil erdı ve le uğviyennehüm ecmeıyn
|
HICR 15:42
الْغَاوِينَ
l-ğāvīne
azgınlar-
|
"Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur."
|
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ
İnne ıbadı leyse leke aleyhim sültanün illa menittebeake minel ğavın
|
SAFFAT 37:32
فَأَغْوَيْنَاكُمْ
feeğveynākum
sizi azdırdık
|
"Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik."
|
فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Fe ağveynaküm inna künna ğavın
|
SAFFAT 37:32
|
"Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik."
|
فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Fe ağveynaküm inna künna ğavın
|
BAKARA 2:256
الْغَيِّ
l-ğayyi
sapıklıktan
|
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.
|
لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ ۖ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ ۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ لَا انْفِصَامَ لَهَا ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe mey yekfür bit tağuti ve yü’mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha vallahü semıun alım
|