VAKI'A 56:23
الْمَكْنُونِ
l-meknūni
saklı
|
Sanki saklı inciler gibi;
|
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
Keemsalillu’luilmeknuni.
|
VAKI'A 56:78
|
Saklanmış-korunmuş bir Kitap’ta (yazılı)dır.
|
فِي كِتَابٍ مَكْنُونٍ
Fiy kitamin meknunin.
|
NEML 27:74
تُكِنُّ
tukinnu
gizlediği
|
Ve şüphesiz, senin Rabbin, sinelerinin gizli tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir.
|
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Ve inne rabbeke le ya’lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu’linun
|
KASAS 28:69
تُكِنُّ
tukinnu
gizlediğini
|
Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa vurduklarını bilir.
|
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Ve rabbüke ya’lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu’linun
|
İSRA 17:46
أَكِنَّةً
ekinneten
kabuklar
|
Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur’an’da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah olarak) andığın zaman, ’nefretle kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler.
|
وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا ۚ وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلَىٰ أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا
Ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur’ani vahdehu vellev ala edbarihim nüfura
|
EN'ÂM 6:25
أَكِنَّةً
ekinneten
perdeler
|
Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa Biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, hangi ’apaçık-belgeyi’ görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkar etmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek "Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler.
|
وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ ۖ وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا ۚ وَإِنْ يَرَوْا كُلَّ آيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَا ۚ حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوكَ يُجَادِلُونَكَ يَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Ve minhüm mey yestemiu ileyk ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iy yerav külle ayetil la yü’minu biha hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatıyrul evvelın
|
SAFFAT 37:49
|
Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).
|
كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ
Ke ennehünne beydum meknun
|
FUSSILET 41:5
أَكِنَّةٍ
ekinnetin
kılıflar
|
Dediler ki "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz."
|
وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِنْ بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ
Ve kalu kulubüna fı ekinnetim mimma ted’una ileyhi ve fı azanina vakruv ve mim beynina ve beynike hıcabün fa’mel innena amilun
|
KEHF 18:57
أَكِنَّةً
ekinneten
engel olan örtüler
|
Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.
|
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ فَأَعْرَضَ عَنْهَا وَنَسِيَ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ ۚ إِنَّا جَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا ۖ وَإِنْ تَدْعُهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ فَلَنْ يَهْتَدُوا إِذًا أَبَدًا
Ve men azlemü mimmen zükkira bi ayati rabbihı fe a’rada anha ve nesiye ma kaddemet yedah inna cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve in ted’uhüm ilel hüda fe ley yehtedu izen ebeda
|
NAHL 16:81
أَكْنَانًا
eknānen
oturulacak barınaklar
|
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
|
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُمْ بَأْسَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ
Vallahü ceale leküm mimma haleka zılalev ve ceale leküm minel cibali eknanev ve ceale leküm serabiyle tekıykümül harra ve serabiyle tekıyküm be’seküm kezalike yütimmü nı’metehu aleyküm lealleküm tüslimun
|
TUR 52:24
مَكْنُونٌ
meknūnun
saklanmış
|
Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) ’sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.’
|
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَكْنُونٌ
Ve yetufu aleyhim ğılmanil lehum keennehum lu’luum meknun
|
BAKARA 2:235
أَكْنَنْتُمْ
eknentum
gizlemenizden
|
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.
|
وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ ۚ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا ۚ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Ve la cünaha aleyküm fıma arradtüm bihı min hıtbetin nisai ev eknentüm fı enfüsiküm alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaıdulünne sirran illa en tekulu kavlem ma’rufa ve la ta’zimu ukdetem nikahı hatta yeblüğal kitabü eceleh va’lemu ennellahe ya’lemü ma fi enfüsiküm fahzeruh va’lemu ennellahe ğafurun halım
|