ن ز ع kökü Kur'an'da 20 defa geçmektedir.

AYETLER

KAMER
54:20

تَنْزِعُ

tenziǔ

koparıp deviriyordu

İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.

A'RAF
7:27

يَنْزِعُ

yenziǔ

soyarak

Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.

A'RAF
7:43

وَنَزَعْنَا

ve nezeǎ’nā

ve çıkarıp atmışızdır

Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki "Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimiz’in elçileri hak ile geldiler." Onlara "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek.

A'RAF
7:108

وَنَزَعَ

ve nezeǎ

ve (böğründen) çıkardı

(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).

MERYEM
19:69

لَنَنْزِعَنَّ

lenenziǎnne

ayıracağız

Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.

TA-HA
20:62

فَتَنَازَعُوا

fetenāzeǔ

sonra tartıştılar

Bunun üzerine, kendi aralarında durumlarını tartışmaya başladılar ve gizli konuşmalara geçtiler.

ŞU'ARA
26:33

وَنَزَعَ

ve nezeǎ

ve çıkardı

Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için ’parlayıp aydınlanıvermiş’.

KASAS
28:75

وَنَزَعْنَا

ve nezeǎ’nā

ve çıkarırız

Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin" dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak, gerçekten Allah’ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.

HUD
11:9

نَزَعْنَاهَا

nezeǎ’nāhā

onu geri alsak

Andolsun, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.

HICR
15:47

وَنَزَعْنَا

ve nezeǎ’nā

çıkarıp atmışızdır

Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.

KEHF
18:21

يَتَنَازَعُونَ

yetenāzeǔne

tartışıyorlardı

Böylece, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler.

TUR
52:23

يَتَنَازَعُونَ

yetenāzeǔne

kapışırlar

Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne ’boş ve saçma bir söz’, ne günaha sokma yoktur.

ME'ARIC
70:16

نَزَّاعَةً

nezzāǎten

kavurur soyar

Başın derisini kavurup-soyar.

NAZI'AT
79:1

وَالنَّازِعَاتِ

vennāziǎāti

andolsun söküp çıkaranlara

Ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlara andolsun.

HAC
22:67

يُنَازِعُنَّكَ

yunāziǔnneke

seninle çekişmesinler

Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.

ENFAL
8:43

وَلَتَنَازَعْتُمْ

veletenāzeǎ’tum

ve çekişirdiniz

Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

ENFAL
8:46

تَنَازَعُوا

tenāzeǔ

birbirinizle çekişmeyin

Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.

ÂL-I İMRAN
3:26

وَتَنْزِعُ

ve tenziǔ

ve alırsın

De ki "Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin."

ÂL-I İMRAN
3:152

وَتَنَازَعْتُمْ

ve tenāzeǎ’tum

ve (birbirinizle) çekiştiniz

Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O’nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mü’minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.

NISA
4:59

تَنَازَعْتُمْ

tenāzeǎ’tum

anlaşmazlığa düşerseniz

Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.