KALEM 68:43
تَرْهَقُهُمْ
terheḳuhum
onları kaplar
|
Gözleri ’korkudan ve dehşetten düşük’, kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
|
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ
Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud’avne ilessucudi ve lum salimune.
|
MÜDDESIR 74:17
سَأُرْهِقُهُ
seurhiḳuhu
onu sardıracağım
|
Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.
|
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا
Seurhikuhu sa’uden.
|
ABESE 80:41
تَرْهَقُهَا
terheḳuhā
onları bürümüş
|
Bir karartı sarıp-kaplamıştır.
|
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
Terhekuha kateretun.
|
CIN 72:6
رَهَقًا
raheḳan
şımarıklığını
|
"Bir de şu gerçek var İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı."
|
وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْإِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا
Ve ennehu kane ricalun minel’insi ye’uzune biricalin minelcinni fezaduhum rehekan.
|
CIN 72:13
رَهَقًا
raheḳan
kötülük edilmesinden
|
"Elbette biz, o yol gösterici (Kur’an’ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."
|
وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَىٰ آمَنَّا بِهِ ۖ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا
Ve enna lema semi’nelhuda amenna bihi femen yu’min birabbihi fela yehafu bahsen ve la rehekan.
|
YUNUS 10:26
|
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.
|
لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَىٰ وَزِيَادَةٌ ۖ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ ۚ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Lillezıne ahsenül husna ve ziyadeh ve la yerheku vücuhehüm kateruv ve la zilleh ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun
|
YUNUS 10:27
وَتَرْهَقُهُمْ
ve terheḳuhum
ve bürür
|
Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah’tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.
|
وَالَّذِينَ كَسَبُوا السَّيِّئَاتِ جَزَاءُ سَيِّئَةٍ بِمِثْلِهَا وَتَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ مَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ ۖ كَأَنَّمَا أُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعًا مِنَ الَّيْلِ مُظْلِمًا ۚ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Vellezıne kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha ve terhekuhüm zilleh ma lehüm minellahi min asım keennema uğşiyet vücuhühüm kıtaam minel leyli muslima ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
|
KEHF 18:73
تُرْهِقْنِي
turhiḳnī
bana çıkarma
|
(Musa) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.
|
قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِي مِنْ أَمْرِي عُسْرًا
Kale la tüahıznı bima nesıtü ve la türhıknı min emrı usra
|
KEHF 18:80
يُرْهِقَهُمَا
yurhiḳahumā
onlara sarmasından
|
"Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü’min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk."
|
وَأَمَّا الْغُلَامُ فَكَانَ أَبَوَاهُ مُؤْمِنَيْنِ فَخَشِينَا أَنْ يُرْهِقَهُمَا طُغْيَانًا وَكُفْرًا
Ve emmel ğulamü fekane ebevahü mü’mineyni fe haşına ey yürhikahüma tuğyanev ve küfra
|
ME'ARIC 70:44
تَرْهَقُهُمْ
terheḳuhum
onları bürümüş
|
Gözleri ’korkudan ve dehşetten düşük’ yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azap) günüdür.
|
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zilletun zalikelyevmulleziy kanu yu’adune.
|
MUTAFFIFIN 83:25
رَحِيقٍ
raHīḳin
halis bir şarap-
|
Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir.
|
يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ
Yuskavne min rahıykın mahtumin.
|