SAD 38:51
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
(koltuklara) yaslanılar
|
İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler.
|
مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ
Müttekiıne fıha yed’une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab
|
YASIN 36:56
مُتَّكِئُونَ
muttekiūne
yaslanmışlardır
|
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
|
هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ
Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun
|
TA-HA 20:18
أَتَوَكَّأُ
etevekkeu
dayanıyorum
|
Dedi ki "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha başka yararlar da var."
|
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ
Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra
|
VAKI'A 56:16
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
yaslanırlar
|
Karşılıklı yaslanmışlardır.
|
مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
Muttekiiyne ’aleyha mutekabiliyne.
|
YUSUF 12:31
مُتَّكَأً
muttekeen
dayanacak yastıklar
|
(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf’a da) "Çık, onlara (görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve "Allah’ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler.
|
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ ۖ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ
Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta’ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım
|
ZUHRUF 43:34
يَتَّكِئُونَ
yettekiūne
yaslanacakları
|
Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar,
|
وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَابًا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِئُونَ
Ve li büyutihim ebvabev ve süruran aleyha yettekiun
|
KEHF 18:31
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
yaslanırlar
|
Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.
|
أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۚ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا
Ülaike lehüm cennatü adnin tecrı min tahtihimül enharu yühallevne fıha min esavira min zehebiiv ve yelbesune siyaben hudram min sündüsiv ve istebrakım müttekiıne fıha alel eraik nı’mes sevab ve hasünet mürtefeka
|
TUR 52:20
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
yaslanarak
|
Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
|
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِينٍ
Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıyn
|
RAHMAN 55:54
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
yaslanırlar
|
Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır.
|
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ ۚ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ
Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni dan.
|
RAHMAN 55:76
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
yaslanırlar
|
Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.
|
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ
Muttekiiyne ala rafrafin hudriv ve abkariyyin hısan
|
İNSAN 76:13
مُتَّكِئِينَ
muttekiīne
yaslanırlar
|
Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.
|
مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Muttekiiyne fiyha ’alel’eraiki la yerevne fiyha şemsen ve la zemheriyren.
|