TIN 95:2
وَطُورِ
ve Tūri
ve dağına
|
Sina dağına,
|
وَطُورِ سِينِينَ
Ve turi siyniyne.
|
MERYEM 19:52
|
Ona, Tur’un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
|
وَنَادَيْنَاهُ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا
Ve nadeynahü min canibit turil eymeni ve karrabnahü neciyya
|
TA-HA 20:55
تَارَةً
tāraten
bir kez daha
|
Sizi ondan yarattık, ona geri vereceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.
|
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ
Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra
|
TA-HA 20:80
|
Ey İsrailoğulları, andolsun, sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur’un sağ yanında sizinle vaadleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
|
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ
Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva
|
KASAS 28:29
|
Böylelikle Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca, Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine "Siz durun, gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan ya bir haber, ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm" dedi.
|
فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى الْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Felemma kada musel ecele ve sara bi ehlihı anese min canibit türi nasa kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi haberin ev cezvetim minen nari lealleküm tastalun
|
KASAS 28:46
|
(Musa’ya) Seslendiğimiz zaman da, sen Tur’un yanında değildin. Ancak Rabbinden bir rahmet olmak üzere senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için (gönderildin). Umulur ki, öğüt alıp düşünürler diye.
|
وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَٰكِنْ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا أَتَاهُمْ مِنْ نَذِيرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Ve ma künte bi canibit turi iz nadeyna ve lakir rahmetem mir rabbike li tünzira kavmem ma etahüm min nezırim min kablike leallehüm yetezekkerun
|
İSRA 17:69
تَارَةً
tāraten
bir kez daha
|
Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü Bize karşı alacak (kimseyi de) bulamazsınız.
|
أَمْ أَمِنْتُمْ أَنْ يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَىٰ فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًا مِنَ الرِّيحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْ ۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا
Em emintüm ey yüıydekim fıhi taraten uhra fe yürsile aleyküm kasıfem miner rıhı fe yuğrikaküm bima kefartüm sümme la tecidu leküm aleyna bihı tebıa
|
NUH 71:14
أَطْوَارًا
eTvāran
aşama aşama
|
"Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır."
|
وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا
Ve kad halekakum atvaren.
|
MÜ'MINUN 23:20
|
Ve (daha çok) Tur-i Sina’da çıkan bir ağaç (türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir katık olarak bitmekte (ürün vermekte)dir.
|
وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ
Ve şeceraten tahrucü min turi seynae tembütü bid dühni ve sıbğil lil akilın
|
TUR 52:1
وَالطُّورِ
veTTūri
andolsun Tur’a
|
Tur’a andolsun.
|
وَالطُّورِ
Vet tur
|
BAKARA 2:63
|
Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız."
|
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa’na fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fıhi lealleküm tettekun
|
BAKARA 2:93
الطُّورَ
T-Tūra
Tur(dağın)ı
|
Hani sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve) "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?"
|
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا ۖ قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ ۚ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa’na fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vesmeu kalu semı’na ve asayna ve üşribu fı kulubihimül ıcle bi küfrihımv kul bi’sema ye’müruküm bihı ımanüküm in küntüm mü’minın
|
NISA 4:154
|
Kesin söz vermeleri dolayısıyla Tur’u üstlerine yükselttik ve onlara "Bu kapıdan secde ederek girin" dedik ve onlara "Cumartesinde haddi aşmayın" da dedik. Ve onlardan kesin bir söz aldık.
|
وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِمِيثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا
Ve rafa’na fevkahümüt tura bi mısakıhim ve kulna lehümüdhulül babe sücedev ve kulna lehüm la ta’du fis sebti ve ehazna minhüm mısakan ğalıza
|