Abdullah Parlıyan | |
---|---|
تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ Tebbet yeda ebiy lehebiv ve tebb |
|
مَا أَغْنَىٰ عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ Ma ağna ’anhü malühu ve ma keseb |
|
سَيَصْلَىٰ نَارًا ذَاتَ لَهَبٍ Seyasla naran zate leheb |
|
4. Laf taşıyan karısı da sırtına odunları yüklenmiş olarak ateşe atılıp orada yanacaktır. |
وَامْرَأَتُهُ حَمَّالَةَ الْحَطَبِ Vemraetüh hammaletel hatab |
5. Boynunda gerdanlık yerine hurma lifinden örülmüş bir ip olduğu halde |
فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ Fi cidiha hablüm mim mesed |