FECR 89:8
الْبِلَادِ
l-bilādi
ülkeler arasında
|
Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.
|
الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Elletiy lem yuhlak mislüha fiylbiladi.
|
FECR 89:11
الْبِلَادِ
l-bilādi
ülkelerde
|
Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.
|
الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ
Elleziyne tağav fiylbiladi.
|
TIN 95:3
الْبَلَدِ
l-beledi
Şehre (andolsun)
|
Ve şu emin beldeye (güvenilir şehre).
|
وَهَٰذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ
Ve hazelbeledil’emiyni.
|
KAF 50:11
بَلْدَةً
beldeten
bir ülkeye
|
Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir.
|
رِزْقًا لِلْعِبَادِ ۖ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ الْخُرُوجُ
Rizkal lil ıbadi ve ahyeyna bihi beldetem meyta kezalikel huruc
|
KAF 50:36
الْبِلَادِ
l-bilādi
ülkelerde
|
Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı?
|
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِنْ مَحِيصٍ
Ve kem ehlekna kablehum min karnin hum eşeddu minhum batşen fe nekkabu fil bilad hel mim mehıys
|
BELED 90:1
|
Hayır; bu şehre yemin ederim,
|
لَا أُقْسِمُ بِهَٰذَا الْبَلَدِ
La uksimü bilhazelbeledi.
|
BELED 90:2
الْبَلَدِ
l-beledi
şehirde
|
Ki sen, bu şehirde oturmakta iken,
|
وَأَنْتَ حِلٌّ بِهَٰذَا الْبَلَدِ
Ve ente hıllün bihazelbeledi.
|
A'RAF 7:57
لِبَلَدٍ
libeledin
bir ülkeye
|
Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjde olarak gönderen O’dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde, onları (kuraklıktan) ölmüş bir şehre sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. İşte Biz, ölüleri de böyle diriltip-çıkarırız. Ki ibret alasınız.
|
وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالًا سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۚ كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Ve hüvellezı yürsilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih hatta iza ekallet sehaben sikalen suknahü li beledim meyyitin fe enzelna bihil mae fe ahracna bihı min küllis semerat kezalike nuhricül mevta lealleküm tezekkerun
|
A'RAF 7:58
وَالْبَلَدُ
velbeledu
ve ülkenin
|
Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz. İşte Biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.
|
وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ ۖ وَالَّذِي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ إِلَّا نَكِدًا ۚ كَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ
Vel beledüt tayyibü yahrucü nebatühu bi izni rabbih vellezı habüse la yahrucü illa nekida kezalike nüsarrifül ayati li kavmiy yeşkürun
|
FURKAN 25:49
بَلْدَةً
beldeten
bir ülkeyi
|
Onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu onunla sulamak için.
|
لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا
Li nuhyiye bihı beldetem meytev ve nüskıyehu mimma halakna en’amev ve enasiyye kesıra
|
FATIR 35:9
بَلَدٍ
beledin
bir ülkeye
|
Allah, rüzgarları gönderir, onlar da bulutu kaldırır, böylece Biz onu ölü bir beldeye sürükleriz, onunla, yeri ölümünden sonra diriltiriz. İşte (ölümden sonra) dirilip- yayılma da böyledir.
|
وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَىٰ بَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ كَذَٰلِكَ النُّشُورُ
Vallahüllezı erseler riyaha fe tüsıru sehaben fe suknahü ila beledüm meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba’de mevtiha kezaliken nüşur
|
NEML 27:91
الْبَلْدَةِ
l-beldeti
kentin
|
(De ki) "Ben, ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki, O, burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Herşey O’nundur. Ve Müslümanlardan olmakla emrolundum."
|
إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ ۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ
İnnema ümirtü en a’büde rabbe hazihil beldetillezı harrameha ve lehu küllü şey’iv ve ümirtü en ekune minel müslimın
|
SEBE 34:15
بَلْدَةٌ
beldetun
(bir) ülke
|
Andolsun, Sebe’ (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki) "Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz var)."
|
لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ ۖ جَنَّتَانِ عَنْ يَمِينٍ وَشِمَالٍ ۖ كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ ۚ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ
Le kad kane li sebein fı meskenihim ayeh cennetani ay yemıniv ve şimal külu mir rizkı rabbiküm vşeküru leh beldetün tayyibetüv ve rabbün ğafur
|
MÜ'MIN 40:4
الْبِلَادِ
l-bilādi
şehirlede
|
Allah’ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
|
مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
Ma yücadilü fi ayatillahi illellezıne keferu fe la yağrurke tekallübühüm fil bilad
|
ZUHRUF 43:11
بَلْدَةً
beldeten
bir ülkeyi
|
Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi ‘dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık’; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.
|
وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنْشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ
Vellezı nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihı beldetem meyta kezalike tuhracun
|
NAHL 16:7
|
Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
|
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ
Ve tahmilü eskaleküm ila beledil lem tekunu baliğıyhi illa bi şikkıl enfüs inne rabbeküm le raufür rahıym
|
İBRAHIM 14:35
|
Hani İbrahim şöyle demişti "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
|
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَنْ نَعْبُدَ الْأَصْنَامَ
Ve iz kale ibrahımü rabbic’al hazel belede aminev vecnübnı ve beniyye en na’büdel asnam
|
BAKARA 2:126
|
Hani İbrahim "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti.
|
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُمْ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۖ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلًا ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَىٰ عَذَابِ النَّارِ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Ve iz kale ibrahımü rabbic’al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır kale ve men kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar ve bi’sel mesıyr
|
ÂL-I İMRAN 3:196
الْبِلَادِ
l-bilādi
şehirlerde
|
İnkar edenlerin ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın.
|
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ
La yeğurranneke tekallübüllezıne keferu fil bilad
|