Celal Yıldırım 

1. Hâ - Mîm.

2. Kitab’ın indirilmesi, O çok üstün, çok güçlü hikmet sahibi Allah’tandır.

3. Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri ancak hakk ile ve belli bir süreye kadar yarattık. İnkâr edenlere gelince Uyarıldıkları şeylerden yüzçevirirler.

4. De ki Baksanıza, Allah’ı bırakıp yalvararak taptıklarınızın yeryüzünde neler yarattığını bana gösterir misiniz ? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var ? Eğer doğrulardan iseniz bundan önce (size verilmiş) bir kitab bana getirin veya ilimden bir eser ortaya koyun.

5. Allah’ı bırakıp Kıyâmet’e kadar kendisine cevap veremiyecek ve onların yaptıkları duâ ve yalvarıdan habersiz bulunan şeylere tapandan daha sapık, daha şaşkın kim vardır?

6. (Kıyamet günü) insanlar sürülüp Mahşer’de biraraya getirildiğinde, (tapındıkları putlar) onlara düşman kesilirler ve kendilerine tapındıklarını inkâr ederler.

7. Onlara âyetlerimiz açık-seçik okunduğu zaman, küfre saplanıp kalanlar, kendilerine gelen hakk için, «bu açık bir sihirdir» derler.

8. Yoksa onlar, Kur’ân’ı O (Muhammed) uydurdu mu diyorlar?! De ki Eğer onu uydurdumsa, o takdirde siz beni Allah’tan (O’nun vereceği azâb’dan) kurtaracak hiçbir şeye sahip değilsinizdir. Ve O, Kur’ân hakkında kopardığınız yaygara ve sergilediğiniz taşkınlığı çok iyi bilir. Benimle sizin aramızda şâhid olarak Allah yeter. O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

9. De ki Ben, gönderilen peygamberlerin ilki değilim ; bana ve size neler yapılacağını da bilmiyorum. Ben ancak bana vahyolunana uyarım ve ben ancak açık bir uyarıcıyım.

10. Söyleseniz a, eğer bu (Kur’ân), Allah katından ise, siz de bunu inkâr etmiş olursanız, İsrail oğulları’ndan bir adam da bunun benzerine (dayanarak) şehadette bulunup imân ederse ve siz büyüklük taslayıp kabul etmezseniz, (kendinize büyük bir haksızlık etmiş olmaz mısınız ?). Şüphesiz ki Allah, zâlim bir milleti doğru yola çıkarmaz.

11. İnkâr edenler, imân edenlerle ilgili olarak derler ki «Eğer İslâm, bir iyilik olsaydı, elbette onlar bizim önümüze geçemezlerdi.» Kur’ân ile doğru yolu bulmayı düşünmedikleri için de, «bu çok eski bir uydurmadır !» derler.

12. Bundan önce Musa’nın kitabı, yol gösteren bir rahmet idi. Bu (Kur’ân) ise onu doğrular, Arap diliyledir, zulmedenleri uyarmak, iyiliği, güzelliği, yararlılığı huy edinenleri müjdelemek için (indirilmiştir).

13. Onlar ki, Rabbimiz Allah’tır dediler, sonra da dosdoğru oldular, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.

14. İşte bunlar Cennet ehlidirler, yapageldiklerine karşılık orada ebedîdirler.

15. Biz, insana, ana-babasına iyilik edip güzel davranmasını tavsiye ettik. Anası onu güçlük ve sıkıntıyla taşıdı; güçlük ve sıkıntıyla doğurdu. Rahimde taşınması ve sütten kesilmesi (süresi) otuz aydır. Nihayet güç bulup şahsiyetini kazanınca ve kırk yaşına erişince, «Ey Rabbim!» dedi, «bana ve ana-babama verdiğin nîmete karşı şükretmemi, razı olacağın iyi-yararlı amelde bulunmamı ilham eyle. Soyum hakkında da benim için iyilik, dine bağlılık sağla... Şüphesiz ki ben, sana yönelip tevbe ettim ve ben gerçekten (sana) teslimiyet gösterenlerdenim.»

16. İşte bunların yapageldiklerinin en güzelini kabul eder; işledikleri kötülüklerinden vazgeçeriz (cezalandırmayız). Bunlar Cennet ehli arasındadırlar. Bu, va’dolundukları doğru sözdür (ki mutlaka yerini bulacaktır).

17. O kimse ki, ana-babasına «üf be ikinize I Benden önce nice nice kuşaklar gelip geçtiği halde siz beni tekrar dirilip topraktan çıkarılacağımla mı tehdîd ediyorsunuz ?» derken, ana-babası Allah’a sığınıp O’nun yardımını dileyerek ona «Yazıklar olsun sana I İmân et.. Şüphesiz ki, Allah’ın verdiği söz hakktır,» derler. O da «Bu (Kur’ân veya sizin anlattıklarınız), eskilerin masallarından başka bir şey değildir,» diye cevap verir.

18. İşte bunlar kendilerinden önce cinlerden ve, insanlardan gelip geçen ümmetler hakkında (azâb va’di ve hükmü) gerçekleşen kimselerdir. Şüphesiz ki bunlar hüsran içinde kalanlardır.

19. Herkes için yaptıkları işlere göre dereceler vardır. Bu da Allah’ın onların amellerinin karşılığını noksansız vermesi içindir ve onlar haksızlığa uğramazlar.

20. İnkâr edenler, getirilip ateşe sunulacakları gün, kendilerine; «En güzel, en iyi şeylerinizi Dünya hayatında harcayıp tükettiniz ; onlarla yararlanıp keyif sürdünüz. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladığınıza ve dinî kuralları aşıp ahlâk dışı davranışlarda bulunduğunuza karşılık horlayıcı, aşağılayıcı azâb ile cezalanacaksınız.

21. Âd’ın kardeşini (Hûd Peygamberi) an. Hani o Ahkaf’da milletini uyarmıştı. Gerçekten ondan önce de sonra da birçok uyarıcılar gelip geçmiştir. O, «Ancak Allah’a kulluk edip tapın. Şüphesiz ki size karşı büyük bir günün azabından korkarım» demişti.

22. Onlar da, «sen bizi tanrılarımızdan döndürmek için mi geldin ? Eğer doğrulardan isen, tehdîd edip durduğun azabı getir» dediler.

23. O, «buna ait bilgi ancak Allah’ın yanındadır; ben, sadece benimle gönderilen şeyi size tebliğ ediyorum. Ne var ki, sizi cahillik edip duran bir millet olarak görüyorum,» dedi.

24. Onlar, vadilerine doğru enine yayılıp gelen bir bulut görünce, «bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur,» dediler. O, «hayır, o sizin acele istediğiniz şeydir; içinde elem verici azabı taşıyan bir rüzgârdır;

25. Rabbımın emriyle her şeyi yıkıp yerle bir eder,» dedi. Çok geçmeden meskenlerinin (kalıntılarından) başka bir şey görünmez oldu. İşte biz, suçlu günahkâr milletleri böyle cezalandırırız.

26. And olsun ki, biz onları, sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiş, kendilerine kulaklar, gözler, gönüller vermiştik; fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri onlara bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın âyetlerini bile bile inâdla inkâr ediyorlardı. Alaya alıp eğlendikleri şeyler onları kuşattı.

27. And olsun ki, çevrenizdeki kasabalardan birçoğunu yok ettik; dönerler diye âyetleri bir bir açıkladık.

28. Allah’ı bırakıp da Allah’a yaklaşmak için edindikleri tanrılar onlara yardım etselerdi ya.. Hayır, bilâkis ortadan kaybolup uzaklaşırlar. Ve işte bu onların yalanlarıdır ve uydurup durdukları şeylerdir.

29. Hani bir vakit cinlerden birkaç tanesini Kur’ân dinlemek üzere sana çevirip göndermiştik. O’nu dinlemeye hazır duruma gelince, birbirlerine, «susun dinleyin I» dediler. Dinleme işi yerine gelip sona erince birer uyarıcılar olarak kendi topluluklarına dönüp gittiler.

30. Ey kavmimiz! dediler, şüpheniz olmasın ki biz, Musa’dan sonra İndirilen, önceki kitapları doğrulayan ve hakka götüren dosdoğru yola ileten bir kitap dinledik.

31. Ey kavmimiz I Allah’ın dâvetçisine olumlu cevap verip uyun ve O’na imân edin ki Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem verici bir azâbdan korusun.

32. Kim Allah’ın dâvetçisine olumlu cevap vermez de O’na uymazsa (bilsin ki) o, yeryüzünde (Allah’ı) âciz bırakacak değildir ve onun için Allah’tan başka dostlar, sahip çıkanlar da yoktur. İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.

33. Görmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratan, onları yaratmaktan yorulmayan Allah, ölüleri de diriltmeye kudreti yeter. Evet, O’nun mutlaka her şeye kudreti kâfi gelir.

34. İnkarcılara, ateşe sunulacakları gün, «bu hakk değil miydi ?» diye sorulur. Onlar; «Evet, Rabbimiz hakkı için (öyledir)» diye cevap verirler. Allah da «inkâr edip durmanıza karşılık azabı tadın !» buyurur.

35. (Ey Peygamber!) Peygamberlerden azim (yüksek irâde ve dayanma gücü) sahiplerinin sabrettiği gibi sabret. Onlara (inecek azabı) acele etme. Onlar, va’dolunduklan şeyi görecekleri gün sanki gündüzden bir saat kadar kalmış gibi olacaklar. Bu, yeterli bir tebliğdir! Allah yolundan çıkmış suçlu günahkâr bir milletten başkası mı yok edilir ?