NECM 53:3
يَنْطِقُ
yenTiḳu
O konuşmaz
|
O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
|
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ
Ve ma yentıku anil heva
|
MÜRSELAT 77:35
يَنْطِقُونَ
yenTiḳūne
konuşamayacakları
|
Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.
|
هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ
Haza yevmu la yentıkune.
|
A'RAF 7:171
نَتَقْنَا
neteḳnā
kaldırmıştık
|
Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün, ki sakınasınız."
|
وَإِذْ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّوا أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ve iz netaknel cebel fevkahüm keennehu zulletüv ve zannu ennehu vakıum bihım huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fıhi lealleküm tettekun
|
NEML 27:16
|
Süleyman, Davud’a mirasçı oldu ve dedi ki "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür."
|
وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ ۖ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ
Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey’ inne haza le hüvel fadlül mübın
|
NEML 27:85
يَنْطِقُونَ
yenTiḳūne
konuşmazlar
|
Zulmetmelerine karşılık, söz, kendi aleyhlerine gelmiş bulunmaktadır, artık konuşmazlar.
|
وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ
Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentıkun
|
SAFFAT 37:92
تَنْطِقُونَ
tenTiḳūne
konuşmuyorsunuz
|
"Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?"
|
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ
Ma leküm la tentıkun
|
FUSSILET 41:21
أَنْطَقَنَا
enTaḳanā
bizi konuşturdu
|
Kendi derilerine dediler ki "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O’na döndürülüyorsunuz."
|
وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا ۖ قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ve kalu li cühudihim lime şehidtüm aleyna kalu entaknellahüllezı entaka külle şey’iv ve hüve halekaküm evvele merrativ ve ileyhi türceun
|
FUSSILET 41:21
أَنْطَقَ
enTaḳa
konuşturan
|
Kendi derilerine dediler ki "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O’na döndürülüyorsunuz."
|
وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا ۖ قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ve kalu li cühudihim lime şehidtüm aleyna kalu entaknellahüllezı entaka külle şey’iv ve hüve halekaküm evvele merrativ ve ileyhi türceun
|
CASIYE 45:29
يَنْطِقُ
yenTiḳu
söylüyor
|
"Bu Bizim kitabımızdır; sizin aleyhinizde hak ile konuşuyor. Gerçekten Biz, sizin yaptıklarınızı yazıyorduk."
|
هَٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ ۚ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Haza kitabuna yentıku aleyküm bil hakk inna künna nestensihu ma küntüm ta’melun
|
ZARIYAT 51:23
تَنْطِقُونَ
tenTiḳūne
konuştuğunuz
|
İşte, göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz, o (size va’dedilen) sizin (aranızda) konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir.
|
فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ
Fe ve rabbis semai vel erdı innehu lehakkum misle ma ennekum tentıkun
|
ENBIYA 21:63
يَنْطِقُونَ
yenTiḳūne
konuşurlarsa
|
"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin."
|
قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ
Kale bel fealehu kebiruhüm haza fes’eluhüm in kanu yentıkun
|
ENBIYA 21:65
يَنْطِقُونَ
yenTiḳūne
konuşmazlar
|
Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."
|
ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ
Sümme nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai yentıkun
|
MÜ'MINUN 23:62
يَنْطِقُ
yenTiḳu
söyleyen
|
Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.
|
وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ ۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Ve la nükellifü nefsen illa vüs’aha ve ledeyna kitabüy yentıku bil hakkı ve hüm la yuzlemun
|