Gültekin Onan 

1. Göklerde ve yerde olanların tümü Tanrı’yı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.

2. Kitap ehlinden küfredenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız, onlar da kalelerinin kendilerini Tanrı’dan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Tanrı(nın azabı) da, onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi, kalplerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve inançlıların elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın!

3. Eğer Tanrı, onlara sürgünü yazmamış olsaydı, muhakkak onları (yine) dünyada azablandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.

4. Bu, onların Tanrı’ya ve Onun Resulü’ne ’başkaldırıp ayrılık çıkarmaları’ dolayısıyladır. Kim Tanrı’ya başkaldırıp ayrılık çıkarırsa, muhakkak Tanrı, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.

5. Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Tanrı’nın izniyledir ve fasıkları alçaltması içindir.

6. Onlardan Tanrı’nın elçisine verdiği feye gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at ne deve sürdünüz. Ancak Tanrı, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Tanrı, her şeye güç yetirendir.

7. Tanrı’nın o (fethedilen) şehir ehlinden Resulü’ne verdiği fey, Tanrı’ya, Resule (ve Resule) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın. Resül size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Tanrı’dan korkun. Şüphesiz Tanrı cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.

8. (Bundan başka bu mallar) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Tanrı’dan bir fazl arayıp, Tanrı’ya ve O’nun Resulü’ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.

9. Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp inancı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefslerine tercih ederler. Kim nefsini ’cimri ve bencil tutkularından’ korumuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.

10. Bir de onlardan sonra gelenler derler ki "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma rabbimiz; gerçekten sen çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."

11. Münafıklık edenleri görmez misin, Kitap ehlinden küfreden kardeşlerine derler ki "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye ebediyen itaat etmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Tanrı, şahidlik etmektedir ki onlar gerçekten yalancıdırlar.

12. Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.

13. Herhalde içlerinde ’dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından’ siz Tanrı’dan daha çetinsiniz. Bu şüphesiz böyledir (çünkü) onlar kavrayamayan (la yefkahun) bir kavimdir.

14. Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.

15. Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, buyruklarının / buyrultularının sonucunu tatmışlardır. Onlara acı bir azab vardır.

16. Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "küfret" dedi; küfredince de "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin rabbi olan Tanrı’dan korkarım" dedi.

17. Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.

18. Ey inananlar, Tanrı’dan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Tanrı’dan korkun. Hiç şüphesiz Tanrı yaptıklarınızdan haberdardır.

19. Kendileri Tanrı’yı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefslerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar fasıktır.

20. Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı ’umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır’.

21. Şayet biz bu Kuran’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Tanrı korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte biz belki düşünürler (yetefekkerun) diye insanlara böyle örnekler veririz.

22. O Tanrı ki, O’ndan başka tanrı yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O’dur.

23. O Tanrı ki, O’ndan başka tanrı yoktur. Meliktir, Kuddustur, Selamdır, Mümindir, Müheymindir, Azizdir, Cebbardır, Mütekebbirdir. Tanrı, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir.

24. O Tanrı ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ’şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Azizdir, Hakimdir.