Sadık Türkmen 

1. Göklerdeki ve yerdeki herşey Allah’a boyun eğmektedir. O; mutlak güç sahibidir, doğru hüküm/karar verendir.

2. O, kitap EHLİNDEN, nankörlük (anlaşmalarını ihlal) edenleri, ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri ibret alın.

3. Eğer Allah (sözleşmelerini ihlâl ettikleri için), onlar hakkında sürülmeye hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. Ahirette ise onlar için cehennem azabı vardır.

4. Bu onların Allah’a ve Rasûlüne karşı gelmeleri (imza attıkları, Medine Sözleşmesi’ni ihlal etmeleri) sebebiyledir. Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.

5. (savaş stratejisi gereği), hurma ağaçlarından (altısını) keserek, kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa; Allah (anlaşmalarını bozanlara) saldırı izni verdiği içindir. Bu da fasıkları, (imza attıkları halde sözleşmelerine uymayanları), rezil etmesi içindir.

6. Onlarin mallarından; Allah’ın savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için, sizler ne at ve ne de deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah peygamberlerini; dilediği (suçlu) kimselerin üzerine gönderip onlara üstün kılar. Allah’ın herşeye hakkıyla gücü yeter.

7. Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın Peygamber’ine kazandırdığı mallar, Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.

8. Bu mallar özellikle Allah’tan bir lütuf ve hoşnutluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.

9. Onlardan önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

10. Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla! Kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz Sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin."

11. Kitap ehlinden, o inkâr eden yoldaşlarına; "Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz" diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın? Halbuki Allah, onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.

12. Andolsun, eğer (yoldaşları Medine’den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile, andolsun mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.

13. Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah’a karşı duydukları korkudan daha fazladır. Bu onların düşünmeyen bir toplum olmaları sebebiyledir.

14. Onlar müstahkem (sağlam) kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan, sizinle toplu halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu (birlik) sanırsın. Halbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu onların, ilerisini düşünmeyen bir topluluk olmalarındandır.

15. Onlarin durumu, kendilerinden az öncekilerin (Mekkeli müşriklerin) durumu gibidir. Onlar (Bedir’de) yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara, (Ahirette de) çok acıklı bir azap vardır.

16. Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana; "İnkâr et" der, insan inkâr edince de; "Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım" der.

17. Nihayet ikisinin de (azdıranın da azanın da) akıbeti, sonsuz olarak ateşte kalmaları olmuştur. İşte zalimlerin cezası budur.

18. Ey iman EDENLER! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes gelecek için, önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

19. Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine, kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.

20. Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

21. Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.

22. O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. Gaybı da görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.

23. O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah’tır. O, mülkün/hayatın gerçek sahibi, kutsal (asla zarar verilemeyen), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, yüce olan ve her şartta iradesini yürüten ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah onların ortak koştuklarından uzaktır.

24. O, yaratan; yoktan (ilk maddeleri) var eden, şekil veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki herşey O’na boyun eğer. O, mutlak güç sahibidir, doğru hüküm/karar verendir.