MÜDDESIR 74:27
أَدْرَاكَ
edrāke
sen nereden bileceksin?
|
Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
Ve ma edrake ma sekaru.
|
ABESE 80:3
يُدْرِيكَ
yudrīke
bilirsin
|
Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak?
|
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ
Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka.
|
KADIR 97:2
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ
Ve ma edrake ma leyletülkadr
|
KARI'A 101:3
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Sana o kaaria’yı bildiren nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ
Ve ma edrake mel kariah
|
KARI'A 101:10
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
Ve ma edrake mahiyeh.
|
HÜMEZE 104:5
أَدْرَاكَ
edrāke
bilir misin?
|
"Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ
Ve ma edrake mel hutameh
|
MÜRSELAT 77:14
أَدْرَاكَ
edrāke
bileceksin
|
Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
Ve ma edrake ma yevmulfasli.
|
BELED 90:12
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
Ve ma edrake mel’akabetü.
|
TARIK 86:2
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
Ve ma edrake mettariku.
|
CIN 72:10
|
"Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?"
|
وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا
Ve enna la nedriy eşerrun uriyde bimen fiyl’ardı em erade bihim rabbuhum reşeden.
|
CIN 72:25
|
De ki "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azap) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"
|
قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Kul in edriy ekariybun ma tu’adune em yec’alu lehu rabbiy emeden.
|
YUNUS 10:16
أَدْرَاكُمْ
edrākum
ve size hiç bildirmezdi
|
De ki "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"
|
قُلْ لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَا أَدْرَاكُمْ بِهِ ۖ فَقَدْ لَبِثْتُ فِيكُمْ عُمُرًا مِنْ قَبْلِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Kul lev şaellahü ma televtühu aleyküm ve la edraküm bihı fe kad lebistü fıküm umüram min kablih e fela ta’kılun
|
LOKMAN 31:34
|
Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah’ın Katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır.
|
إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ ۖ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا ۖ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
İnnellahe ındehu ılmüs saahve yünezzilül ğays ve ya’lemü ma fil erham ve ma tedrı nefsüm maza teksibü ğada ve ma tedrı nefsüm bi eyyi erdın temut innellahe alimün habır.
|
LOKMAN 31:34
|
Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah’ın Katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır.
|
إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ ۖ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا ۖ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
İnnellahe ındehu ılmüs saahve yünezzilül ğays ve ya’lemü ma fil erham ve ma tedrı nefsüm maza teksibü ğada ve ma tedrı nefsüm bi eyyi erdın temut innellahe alimün habır.
|
ŞURA 42:17
يُدْرِيكَ
yudrīke
bilirsin
|
Ki Allah, hak olmak üzere kitabı ve mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır.
|
اللَّهُ الَّذِي أَنْزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ
Allahüllezı enzelel kitabe bil hakkı vel mızan ve ma yüdrıke lealles saate karıb
|
ŞURA 42:52
|
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.
|
وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِنْ أَمْرِنَا ۚ مَا كُنْتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدِي بِهِ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا ۚ وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Ve kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedrı mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym
|
CASIYE 45:32
|
"Gerçekten Allah’ın va’di haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur" denildiği zaman, siz "Kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz.
|
وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِنْ نَظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ
Ve iza kıyle inne va’dellahi hakkuv ves saatü la raybe fıha kultüm ma nedrı mes saatü in nezunnü illa zannev ve ma nahnü bi müsteykının
|
AHKAF 46:9
|
De ki "Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim."
|
قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ وَمَا أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ
Kul ma küntü bid’am miner rusüli ve ma edrı ma yüfahü bı ve la biküm in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene ila nezırum mübın
|
ENBIYA 21:109
|
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, bilemem."
|
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنْتُكُمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ ۖ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَمْ بَعِيدٌ مَا تُوعَدُونَ
Fe in tevellev fe kul azentüküm ala seva’ ve in edrı e karıbün em beıydüm ma tuadun
|
ENBIYA 21:111
|
"Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması), sizin için bir (fitne) denemedir, (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (meta)dır."
|
وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ
Ve in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila hıyn
|
HAKKA 69:3
أَدْرَاكَ
edrāke
bileceksin
|
O gerçekleşecek olanı (kıyameti) sana bildiren nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ
Ve ma edrake melhakkatu.
|
HAKKA 69:26
|
"Hesabımı hiç bilmeseydim."
|
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ
Ve lem edri ma hısabiyeh.
|
İNFITAR 82:17
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Din gününü sana bildiren şey nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ
Ve ma edrake ma yevmuddiyni.
|
İNFITAR 82:18
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir?
|
ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ
Summe ma edrake ma yevmuddiyni.
|
MUTAFFIFIN 83:8
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
"Siccîn"in ne olduğunu sana öğreten nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ
Ve ma edrake ma sicciynun.
|
MUTAFFIFIN 83:19
أَدْرَاكَ
edrāke
sana bildiren
|
"İlliyîn"in ne olduğunu sana öğreten nedir?
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ
Ve ma edrake ma ’ılliyyune.
|
AHZAB 33:63
يُدْرِيكَ
yudrīke
bilirsin
|
İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki "Onun bilgisi yalnızca Allah’ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.
|
يَسْأَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ ۚ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرِيبًا
Yes’elüken nasü anis saah kul innema ılmüha ındellah ve ma yüdrıke lealles saat tekunü karıba
|
NISA 4:11
تَدْرُونَ
tedrūne
bilmezsiniz
|
Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir’dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah’tan bir farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
|
يُوصِيكُمُ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ ۖ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ ۚ فَإِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ ۖ وَإِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ ۚ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌ ۚ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ الثُّلُثُ ۚ فَإِنْ كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ السُّدُسُ ۚ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ ۗ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا ۚ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا
Yusıykümüllahü fı evladiküm lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn fe in künne nisaen fevkasneteyni fe lehünne sülüsa ma terakv ve in kanet vahıdeten fe lene nısf ve li ebeveyhi li külli vahıdüm minhümes südüsü mimma terake in kane lehu veled fe il lem yekül lehu veledüv ve verisehu ebevahü fe li ümmihis sülüs fe in kane lehu ıhvetün fe li ümmihis südüs mim ba’di vesıyyetiy yusıy biha ev deyn abaüküm ve ebnaüküm la tedrune eyyühüm akrabü leküm nef’a ferıdatem minellah innellahe kane alımen hakıma
|
TALAK 65:1
|
Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah’tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık ’çirkin bir hayasızlık’ göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.
|
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ ۖ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ ۚ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ ۚ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ ۚ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَٰلِكَ أَمْرًا
Ya eyyuhennebiyyu iza tallaktumunnisae fetallikuhunne li’ıddetihinne ve ahsıl’ıddete vettekullahe rabbekum la tuhricuhunne min buyutihinne ve la yahrucne illa en ye’tiyne bifahışetin mubeyyinetin ve tilke hududullahi ve men yete’adde hududallahi fekad zaleme nefsehu la tedriy le’allellahe yuhdisu ba’de zalike emren.
|