ل ب ث kökü Kur'an'da 31 defa geçmektedir.

AYETLER

TA-HA
20:40

فَلَبِثْتَ

felebiṧte

sonra kaldın

"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni ’esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.’ Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa."

TA-HA
20:103

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

kalmadınız

(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.

TA-HA
20:104

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

siz kalmadınız

Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise "Siz yalnızca bir gün kaldınız" derler.

ŞU'ARA
26:18

وَلَبِثْتَ

velebiṧte

ve kalmadın mı?

(Gittiler ve Firavun) Dedi ki "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"

İSRA
17:52

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

(dünyada) kalmadınız

Sizi çağıracağı gün, O’na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.

İSRA
17:76

يَلْبَثُونَ

yelbeṧūne

kalamazlar

Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) çıkarmak için tedirgin edeceklerdi; bu durumda kendileri de senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.

YUNUS
10:16

لَبِثْتُ

lebiṧtu

geçirdim

De ki "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"

YUNUS
10:45

يَلْبَثُوا

yelbeṧū

kalmamışlar

Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.

HUD
11:69

لَبِثَ

lebiṧe

ve hemen

Andolsun, elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldikleri zaman; "Selam" dediler. O da "Selam" dedi (ve) hemen gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.

YUSUF
12:42

فَلَبِثَ

felebiṧe

(böylece) kaldı

İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki "Efendinin katında beni hatırla." Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı.

SAFFAT
37:144

لَلَبِثَ

lelebiṧe

kalırdı

Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.

SEBE
34:14

لَبِثُوا

lebiṧū

kalmazlardı

Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı.

AHKAF
46:35

يَلْبَثُوا

yelbeṧū

(sanki) yaşamamışlar

Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?

KEHF
18:12

لَبِثُوا

lebiṧū

(onların) kaldıkları

Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.

KEHF
18:19

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

kaldınız

Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

KEHF
18:19

لَبِثْنَا

lebiṧnā

kaldık

Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

KEHF
18:19

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

kaldığınızı

Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

KEHF
18:25

وَلَبِثُوا

velebiṧū

ve kaldılar

Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.

KEHF
18:26

لَبِثُوا

lebiṧū

kaldıklarını

De ki "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."

MÜ'MINUN
23:112

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

kaldınız

Dedi ki "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?"

MÜ'MINUN
23:113

لَبِثْنَا

lebiṧnā

kaldık

Dediler ki "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor."

MÜ'MINUN
23:114

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

kalmadınız

Dedi ki "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,"

NEBE
78:23

لَابِثِينَ

lābiṧīne

kalacalardır

Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.

NAZI'AT
79:46

يَلْبَثُوا

yelbeṧū

(dünyada) kalmamışlar

Onu gördükleri gün, sanki, bir akşam veya bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış gibidirler.

RUM
30:55

لَبِثُوا

lebiṧū

kalmadıklarına

Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.

RUM
30:56

لَبِثْتُمْ

lebiṧtum

siz kaldınız

Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki "Andolsun, siz Allah’ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz."

ANKEBUT
29:14

فَلَبِثَ

fe lebiṧe

kaldı

Andolsun, Biz Nuh’u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.

BAKARA
2:259

لَبِثْتَ

lebiṧte

kaldın

Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki "Ne kadar kaldın?" O "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir."

BAKARA
2:259

لَبِثْتُ

lebiṧtu

kaldım

Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki "Ne kadar kaldın?" O "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir."

BAKARA
2:259

لَبِثْتَ

lebiṧte

kaldın

Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki "Ne kadar kaldın?" O "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir."

AHZAB
33:14

تَلَبَّثُوا

telebbeṧū

gecikmezlerdi

Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.