Ömer Öngüt 

1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ı tesbih etmektedir. O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.

2. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Diriltir ve öldürür. O her şeye kâdirdir.

3. O, ilktir (her şeyden önce mevcut olandır) ve sondur (her şey yok olduktan sonra geriye kalacak olandır). Zahirdir (varlığı fillerinin etki ve sonuçlarından bilinendir). Batındır (zatını hakikati gizli olup duygularla bilinmeyen ve gözlerle görünmeyendir). O, her şeyi en güzel biçimde bilendir.

4. O Allah ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). O yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

5. Göklerin ve yerin mülkü (Hükümranlığı) O’nundur. Bütün işler ancak O’na döndürülür.

6. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. Ve O, göğüslerin özünü bilendir.

7. Allah’a ve Peygamber’ine iman edin, sizden önce geçenlerin ardından Allah’ın size infak için yetki verdiği şeylerden sarfedin. İçinizden iman edip de infak eden kimselere büyük mükâfat vardır.

8. Peygamber sizi Rabbinize iman etmeye çağırdığı halde ne diye Allah’a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin söz almıştı. Eğer mümin iseniz!

9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Doğrusu Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

10. Ey müminler! Size ne oluyor ki, Allah yolunda infakta bulunmuyor, mallarınızı sarfetmiyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası zaten Allah’ındır. İçinizden fetihten önce infak edenler ve savaşan kimseler, daha sonra infak edip savaşanlarla bir değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha üstündür. Allah hepsine de en güzel olanı (cenneti) vâdetmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

11. Kim Allah’a güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah da onun karşılığını kat kat artırır. Ayrıca ona cömertçe verilecek bir mükâfat da vardır.

12. O günde erkek müminlerle kadın müminleri önlerinden ve sağlarından nûrlarını koşarken görürsün. Onlara "Müjde! Bugün altlarından ırmaklar akan ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir. İşte büyük kurtuluş budur!" denilir.

13. O gün ki, erkek münâfıklarla kadın münâfıklar, iman edenlere ’Bize bakınız, nurunuzdan alalım!’ diyeceklerdir. Onlara ’Dönün ardınıza da bir nur arayın!’ denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.

14. Münafıklar müminlere "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. Müminler de derler ki "Evet amma, siz kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, şüpheye düştünüz, kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah’ın emri gelip çattı. "

15. Bugün artık sizden de inkâr edenlerden de fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin lâyığınız. O ne kötü bir dönüş yeridir!

16. İnananların Allah’ı zikir ve O’ndan inen gerçek için kalplerinin saygı ile yumuşaması zamanı hâlâ gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerlerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Zaten onlardan bir çoğu yoldan çıkmış fâsıklardır.

17. İyi bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü diriltiyor. Aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.

18. Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç takdiminde bulunanlara, verdikleri kat kat artırılır. Hem onlara cömertçe verilecek bir mükâfat da vardır.

19. Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, işte onlar Rableri katında sıddîklar ve şehitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. Kâfir olup da âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar da cehennem halkıdırlar.

20. İyi bilin ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süstür. Aranızda öğünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği şeyler ekicilerin hoşuna gider. Sonra o bitki kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çer çöp olur. İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli azap, müminler için ise, Allah’ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünya hayatı insanı oyalayan aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.

21. (Ey insanlar)! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya; Allah’a ve Peygamber’ine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle gök arası kadar olan cennete koşun! Bu Allah’ın fazlu ikramıdır, kime dilerse ona verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap’ta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah’a göre kolaydır.

23. Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve Allah’ın size verdikleri ile sevinip şımarmamanız içindir. Çünkü Allah kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.

24. Onlar cimrilik ederler, insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse, şüphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyıktır.

25. Andolsun ki biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Demiri de indirdik. Onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah’ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Şüphesiz ki Allah kuvvetlidir, yegâne galiptir.

26. Andolsun ki Nuh’u ve İbrahim’i biz gönderdik. Peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Soylarından gelenlerin kimi doğru yoldadır, içlerinden bir çoğu da yoldan çıkmışlardır.

27. Sonra onların izleri üzerinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik ve ona İncil’i verdik. Ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Türettikleri ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Ancak Allah’ın rızâsını kazanmak için kendileri türettiler, amma buna da gereği gibi riâyet etmediler. Biz de onlardan iman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmış fâsıktırlar.

28. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve Peygamber’e inanın ki; size rahmetini iki kat versin, ışığında yürüyeceğiniz bir nur ihsan etsin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

29. Böylece kitap ehli bilsin ki, Allah’ın lütfundan hiçbir şey elde edemezler. Lütuf ancak Allah’ın elindedir. Onu ancak dilediği kimselere verir. Allah büyük lütuf sahibidir.