ع ط و kökü Kur'an'da 24 defa geçmektedir.

AYETLER

LEYL
92:5

أَعْطَىٰ

eǎ’Tā

(hayır için) verir

Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa,

DUHA
93:5

يُعْطِيكَ

yuǎ’Tīke

sana verecektir

Elbette Rabbin sana verecek, böylece sen hoşnut kalacaksın.

KEVSER
108:1

أَعْطَيْنَاكَ

eǎ’Taynāke

sana verdik

Şüphesiz, Biz sana Kevser’i verdik.

NECM
53:34

وَأَعْطَىٰ

ve eǎ’Tā

ve vereni

Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu.

KAMER
54:29

فَتَعَاطَىٰ

fe teǎāTā

o da bıçağı çekti

Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ’hayvanı ayağından biçip yere devirdi.’

SAD
38:39

عَطَاؤُنَا

ǎTā'unā

bizim ihsanımızdır

"İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut."

A'RAF
7:77

وَعَتَوْا

ve ǎtev

ve dışına çıktılar

Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih’e de şöyle) dediler "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım."

A'RAF
7:166

عَتَوْا

ǎtev

vazgeçmediler

Onlar, kendisinden sakındırıldıkları ’şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca’ onlara "Aşağılık maymunlar olunuz" dedik.

FURKAN
25:21

وَعَتَوْا

ve ǎtev

ve haddi aştılar

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz’i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

FURKAN
25:21

عُتُوًّا

ǔtuvven

bir azgınlıkla

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz’i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

MERYEM
19:8

عِتِيًّا

ǐtiyyen

son sınırına

Dedi ki "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."

MERYEM
19:69

عِتِيًّا

ǐtiyyen

isyan edeni

Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.

TA-HA
20:50

أَعْطَىٰ

eǎ’Tā

verendir

Dedi ki "Bizim Rabbimiz, herşeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir."

İSRA
17:20

عَطَاءِ

ǎTā'i

mükafatı-

Hepsine, onlara da, bunlara da Rabbinin ihsanından ’arttırarak-veririz.’ Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.

İSRA
17:20

عَطَاءُ

ǎTā'u

hediyesi

Hepsine, onlara da, bunlara da Rabbinin ihsanından ’arttırarak-veririz.’ Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.

HUD
11:108

عَطَاءً

ǎTā'en

bir lütuftur

Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.

ZARIYAT
51:44

فَعَتَوْا

feǎtev

başkaldırdılar

Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı.

MÜLK
67:21

عُتُوٍّ

ǔtuvvin

azgınlık

Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar.

HAKKA
69:6

عَاتِيَةٍ

ǎātiyetin

azgın

Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler.

NEBE
78:36

عَطَاءً

ǎTā'en

bir bağış olarak

Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).

TALAK
65:8

عَتَتْ

ǎtet

baş kaldırdı

Ülkelerden niceleri vardır ki, Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine karşı gelip azmışlar, böylece Biz de onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azapla azaplandırmışız.

TEVBE
9:29

يُعْطُوا

yuǎ’Tū

verecekleri

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.

TEVBE
9:58

أُعْطُوا

uǎ’Tū

kendilerine pay verilse

Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.

TEVBE
9:58

يُعْطَوْا

yuǎ’Tav

kendilerine pay verilmezse

Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.