MÜDDESIR 74:52
مُنَشَّرَةً
muneşşeraten
açılan
|
Hayır; her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister.
|
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً
Bel yuriydu kullumriin minhum en yu’ta suhufen muneşşereten.
|
TEKVIR 81:10
نُشِرَتْ
nuşirat
açılıp yayıldığı
|
Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,
|
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ
Ve izessuhufu nuşiret.
|
ABESE 80:22
أَنْشَرَهُ
enşerahu
onu diriltip kaldırdı
|
Sonra dilediği zaman onu diriltir.
|
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ
Summe iza şea enşerehu.
|
MÜRSELAT 77:3
وَالنَّاشِرَاتِ
ve nnāşirāti
ve yayanlara
|
Yaydıkça yayanlara.
|
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
Vennaşirati neşren.
|
MÜRSELAT 77:3
|
Yaydıkça yayanlara.
|
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
Vennaşirati neşren.
|
KAMER 54:7
مُنْتَشِرٌ
munteşirun
yayılan
|
Gözleri ’zillet ve dehşetten düşmüş olarak’, sanki ’yayılan’ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
|
خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌ
Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir
|
FURKAN 25:3
نُشُورًا
nuşūran
(ölüleri diriltip) kaldıramaya
|
O’nun dışında, hiçbir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler.
|
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
Vettehazu min dunihı alihetel la yahlükune şey’ev ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darrav ve la nef’av ve la yemlikune mevtev ve la hayatev ve la nüşura
|
FURKAN 25:40
نُشُورًا
nuşūran
tekrar dirilip kalkmayı
|
Andolsun, onlar, üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı.
|
وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ ۚ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا ۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا
Ve le kad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se’ e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune nüşura
|
FURKAN 25:47
نُشُورًا
nuşūran
kalkıp çalışma zamanı
|
O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.
|
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا
Ve hüvellezı ceale lekümül leyle libasev ven nevme sübatev ve cealen nehar nüşura
|
FATIR 35:9
النُّشُورُ
n-nuşūru
diriltme
|
Allah, rüzgarları gönderir, onlar da bulutu kaldırır, böylece Biz onu ölü bir beldeye sürükleriz, onunla, yeri ölümünden sonra diriltiriz. İşte (ölümden sonra) dirilip- yayılma da böyledir.
|
وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَىٰ بَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ كَذَٰلِكَ النُّشُورُ
Vallahüllezı erseler riyaha fe tüsıru sehaben fe suknahü ila beledüm meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba’de mevtiha kezaliken nüşur
|
İSRA 17:13
مَنْشُورًا
menşūran
açılmış olarak
|
Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
|
وَكُلَّ إِنْسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ ۖ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنْشُورًا
Ve külle insanin elzemnahü tairahu fı unukıh ve nuhricü lehu yevmel kıyameti kitabey yelkahü menşura
|
ŞURA 42:28
وَيَنْشُرُ
ve yenşuru
ve yayan
|
O’dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli’dir, Hamid’dir.
|
وَهُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِنْ بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنْشُرُ رَحْمَتَهُ ۚ وَهُوَ الْوَلِيُّ الْحَمِيدُ
Ve hüvellezı yünezzilül ğayse mim ba’di ma kanetu ve yenşuru rahmeteh ve hüvel veliyyül hamıd
|
ZUHRUF 43:11
فَأَنْشَرْنَا
feenşernā
böylece canlandırdık
|
Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi ‘dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık’; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.
|
وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنْشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ
Vellezı nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihı beldetem meyta kezalike tuhracun
|
DUHAN 44:35
بِمُنْشَرِينَ
bimunşerīne
diriltilecek
|
"(Bütün herşey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip-kaldırılacak değiliz."
|
إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَرِينَ
İn hiye illa mevtetünel ula ve ma nahnü bi münşeriyn
|
KEHF 18:16
يَنْشُرْ
yenşur
yaysın (bollaştırsın)
|
(İçlerinden biri demişti ki) "Madem ki siz onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın."
|
وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَيُهَيِّئْ لَكُمْ مِنْ أَمْرِكُمْ مِرْفَقًا
Ve izı’tezeltümuhüm ve ma ya’büdune illallahe fe’vu ilel kehfi yenşur leküm rabbüküm mir rahmetihı ve yüheyyi’ leküm min emriküm mirfeka
|
ENBIYA 21:21
يُنْشِرُونَ
yunşirūne
diriltecek
|
Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler?
|
أَمِ اتَّخَذُوا آلِهَةً مِنَ الْأَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ
Emittehazu alihetem minel erdı hüm yünşirun
|
TUR 52:3
مَنْشُورٍ
menşūrin
yayılmış
|
Yayılmış ince deri üzerine;
|
فِي رَقٍّ مَنْشُورٍ
Fi rakkım menşur
|
MÜLK 67:15
النُّشُورُ
n-nuşūru
dönüş
|
Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O’dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O’nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O’nadır.
|
هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ ۖ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ
Huvelleziy ce’ale lekumul’arda zelulen femşu fiy menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhinnuşuru.
|
RUM 30:20
تَنْتَشِرُونَ
tenteşirūne
yayılıyorsunuz
|
Sizi topraktan yaratmış bulunması, O’nun ayetlerindendir; sonra siz, (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.
|
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ
Ve min ayatihı en halekaküm min türabin sümme iza entüm beşerun tenteşirun
|
CUM'A 62:10
فَانْتَشِرُوا
fenteşirū
dağılın
|
Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah’ın fazlını isteyip-arayın ve Allah’ı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz.
|
فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانْتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Feiza kudıyetissalatu fenteşiru fiyl’ardı vebteğu min fadlillahi vezkurullahe kesiyren le’allekum tuflihune.
|
AHZAB 33:53
فَانْتَشِرُوا
fenteşirū
dağılın
|
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah’ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.
|
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَىٰ طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَٰكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنْكُمْ ۖ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ ۚ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ۚ ذَٰلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ ۚ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَنْ تَنْكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهِ أَبَدًا ۚ إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمًا
Ya eyyühellezıne amenu la tedhulu büyuten nebiyyi illa ey yü’zene leküm ila taamin ğayra nazırıne inahü ve lakin iza düıytüm fedhulu fe iza taımtüm fenteşiru ve la müste’nisıne li hadıs inne zaliküm kane yü’zin nebiyye fe yestahyı minküm vallahü la yestahyı minel hakk ve iza seeltümuhünne metaan fes’eluhünne miv verai hıcab zaliküm atheru li kulubiküm ve kulubihinn ve ma kane leküm en tü’zu rasullellahi ve la en tenkihu ezvacehu mim ba’dihı ebeda inne zaliküm kane ındellahi azıyma
|