Harun Yıldırım 

1. Şüphesiz, biz sana apaçık bir fetih verdik.

2. Öyle ki, Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola iletsin.

3. Ve Allah, sana üstün ve onurlu bir zaferle yardım etsin.

4. Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıpartırsınlar diye, güven duygusu ve huzur indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Şüphesiz Allah Alîm ve Hakîm olandır.

5. Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, içinde daimi kalıcılar olmak üzere, altından nehirler akan cennetlere girdirmesi ve kötülüklerini örtüp bağışlaması içindir. İşte bu, Allah katında büyük kurtuluş ve mutluluktur.

6. Bir de; Allah hakkında kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.

7. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Şüphesiz Allah Azîz ve Hakîm olandır.

8. Şüphesiz biz seni bir şahid, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

9. Ki Allah’a ve Rasulü’ne iman etmeniz, O’nu savunupdesteklemeniz, O’nu en içten bir saygıylayüceltmeniz ve sabah akşam O’nu tesbih etmeniz için.

10. Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.

11. Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki "Şimdi Allah size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah’a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

12. Hayır, siz Rasul’ün ve mü’minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da yıkıma uğramış bir toplum oldunuz.

13. Kim Allah’a ve Rasul’üne iman etmezse, gerçekten biz, kafirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır.

14. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır; dilediğine mağfiret eder, dilediğini azablandırır. Şüphesiz Allah Ğafûr ve Rahîm olandır.

15. Geride kalanlar, sizin elde ettiğiniz ganimetlerle geri döndüğünüzde "Bırakmadınız ki (savaşa gitmek için) size katılalım" diyecekler. Onlar Allah’ın sözlerini değiştirmeyi istiyorlar. Onlara deki "(Savaşa gitmeden) Daha önce Allah’ın bize bildirdiğine göre siz, bize kesinlikle katılmayacaktınız. " Bu söylediğine karşılık onlarda "Hayır! Siz bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Tam tersine, onların pek azı, bu olayları düşünüp anlayabiliyor.

16. Bedevilerden geride bırakılanlara de ki "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla savaşırsınız ya da müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi sırt çevirirseniz, sizi acı bir azab ile azablandırır."

17. Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse, onu altlarından nehirler akan cennetlere girdirir. Kim de sırt çevirirse, onu acı bir azab ile azablandırır.

18. Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü’minlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine güven duygusu ve huzur indirmiş ve onları yakın bir fetih ile mükafatlandırmıştır.

19. Ve alacakları bir çok ganimetlerle de. Şüphesiz Allah Azîz ve Hakîm olandır.

20. Allah size, elde edeceğiniz daha birçok ganimetler vadetmiştir. Şimdilik bunu (Hudeybiye Barış Sözleşmesini) size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah böyle yaptı) ki, bunlar müminler için bir delil olsun, sizi de doğru bir yola iletsin.

21. Henüz güç yetiremediğiniz diğerlerini de. Gerçekten Allah onları kuşatmıştır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

22. Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra ne bir veli ne bir yardımcı bulamazlardı.

23. Allah’ın öteden beri süregelen bir sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın.

24. Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke’nin göbeğinde ellerinizi sizden ve sizin ellerinizi de ondan çeken O’dur. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

25. Onlar küfürlerinde bilinçli olarak ısrar ettiler, sizi Mescidi Haram’dan ve durdurulmakta olan hediyeleri yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınları, bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size dayanılmaz bir sıkıntı dokunmayacak olsaydı. Ta ki Allah dilediği kimseyi rahmetine soksun. Eğer seçilip ayrılmış olsalardı, muhakkak içlerinden küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenleri acı bir azab ile azablandırırdık.

26. Hani o küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler, kendi kalplerinde o taassub ve kibri yani cahiliyye taassub ve kibrini koymuşlardı da Allah da hemen güven ve yatışma duygusunu Rasulü’nün ve mü’minlerin üzerine indirdi ve onları takva sözü üzerinde kararlılıkla ayakta tuttu. Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

27. Andolsun Allah, rasulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescidi Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kısaltmış olarak korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih kıldı.

28. Ki O, Rasulü’nü hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.

29. Muhammed, Allah’ın Rasulü’dür. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı sert ve katı, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir lütuf ve hoşnutluk arayıpisterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları budur; İncil’deki vasıfları ise Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulupboy atmış, ekicilerin hoşuna gider. Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir mağfiret ve büyük bir ecir va’detmiştir.