Cemal Külünkoğlu 

1. Elif, Lâm, Mim, Râ. Bunlar, Kitabın (Kur`an`ın) ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen (Kur`an) gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar.

2. Allah, gökleri, görülebilir herhangi bir destek olmadan yükseltti ve sonra da kudret ve hükümranlık tahtına kuruldu. Güneş ile ayı buyruğu altına aldı. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler. Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için O, size ayetlerini ayrıntılı biçimde açıklar.

3. O, yeryüzünü yayıp genişleten, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden/bitkiden (erkeklidişili) iki çift yaratan ve geceyi gündüze bürüyendir (gündüzü kısaltıp geceyi uzatandır). Şüphesiz bunlarda, düşünen bir toplum için (Allah`ın varlığını ve büyüklüğünü gösteren) deliller vardır.

4. Ve yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları (kıtalar), üzüm bağları, hububat ekili tarlalar, bir kökten sürgün verip küme halinde ya da tek başına boy veren hurma ağaçları vardır ki (bunların hepsi) de aynı su ile sulanır. Hal böyleyken yine de (ürünler ve tat bakımından) biz onların bazılarını bazılarına üstün kılıyoruz. Doğrusu, bütün bunlarda aklını kullanan bir toplum için mutlaka (alınacak) dersler vardır.

5. Eğer (Allah`ın yarattığı bu harikalara) şaşıyorsanız inkârcıların şu sözlerine de şaşın “Nasıl yani! Biz toprak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?” İşte (bunu söyleyenler) Rablerini inkâra kalkışan kimselerdir. İşte böyleleri (kıyamet gününde) boyunlarında (kendi davranışlarının bir sonucu olarak) demir halkalar (tasmalar) bulunan kimselerdir. Onlar ateş ehlidir. Ve onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır!

6. (Bir de) senden, iyilikten önce kötülüğün (azabın dünyada iken) gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Muhakkak ki senin Rabbin, işledikleri zulümlere rağmen insanlara karşı (her zaman) mağfiret sahibidir. Bununla beraber (unutmayın ki) Rabbinin azabı çok şiddetlidir.

7. İnkârcılar derler ki “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir yol gösterici vardır (sen de onlar gibi bir yol göstericisin).

8. Her bir dişinin neye gebe olduğunu ve rahimlerin neyi ne kadar erken bırakacağını, neyi ne kadar (olağan süresinden) fazla bekleteceğini bilen Allah`tır. Çünkü (yarattığı) her şey O`nun katında bir ölçüye ve bir amaca bağlı kılınmıştır.

9. O, yaratılmışların duyu ve tasavvurlarının ötesinde olanları da, onların görüp gözleyebildikleri şeyleri de tam olarak bilendir. O her şeyden büyük, her şeyden yücedir.

10. Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir.

11. Onu (insanı) önünden ve arkasından izleyen (melekler) vardır ki, Allah`ın emriyle onu korurlar. Herhangi bir toplum, tutumunu değiştirmedikçe Allah o toplumun konumunu değiştirmez. Allah, bir topluma (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) ceza vermeyi dilediği zaman, artık onu geri çevirecek (kimse) yoktur. Onlar için Allah`tan başka hiçbir koruyucu da yoktur.

12. O, hem bir korku ve hem de (yağmur için) bir ümit olarak size şimşeği gösteren ve (yağmur yüklü) ağır bulutları meydana getirendir.

13. Gök gürlemesi, O`nu hamd ile teşbih eder. Melekler de duydukları saygıdan dolayı O`nun sınırsız kudretini övgüyle anarlar. O, yıldırımları gönderip onlarla dilediğini çarpar. (Hal böyleyken) o (inanmaya)nlar hâlâ Allah hakkında birbirleriyle tartışıp, ileri geri konuşurlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.

14. Gerçek dua ve ibadet ancak O`nadır. (Müşriklerin) Allah`ın dışında yalvarıp durdukları putlar onların hiçbir dileklerine cevap veremezler. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu (boşlukta) açan kimse gibidir. Hâlbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. İşte kâfirlerin duası da, sapıklık içinde olmaktan başka bir şey değildir.

15. Göklerde ve yerde bulunanlar ve onların gölgeleri de gönüllü ya da zorunlu olarak sabah akşam Allah`a secde ederler (O`nun emrinin dışına çıkamazlar).

16. (Ey Resulüm!) “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” diye sor. (Onlar bakıp dururken) “Allah`tır” de. Ve yine de ki “O`nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar mı ediniyorsunuz?” (Onlara) de ki “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah`a, O`nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah`ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki “Her şeyin yaratıcısı Allah`tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.”

17. (O) gökten su indirir de dereler kendi miktarınca sel olup akar. Akan sel, yüzeyinde köpük taşır. Süs ya da kullanım eşyası yapmak amacı ile ateşte erittiğiniz madenlerin de buna benzer köpükleri, cürufları vardır. İşte Allah hak ile batılı böyle bir benzetmeyle anlatıyor. Çünkü Köpük yok olup gider, insanlara faydası olan cevher kısmı ise yerde kalır. İşte Allah (hak ile batılın daha iyi anlaşılması için) böyle misaller verir.

18. İşte Rablerinin emrine uyanlar için en güzel (mükâfat) vardır. Ona uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, (kurtulmak için) onu mutlaka feda ederler. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!

19. Rabbinden sana indirilen (vahy)in gerçekten hak olduğunu bilen kimse, (inkâr eden) kör kimse gibi olur mu? Ancak akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alırlar.

20. Onlar, Allah`a verdikleri sözü (kulluğu) yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır.

21. Yine onlar, Allah`ın sürdürülmesini emrettiği (akrabalık ve komşuluk) ilişkilerini sürdürürler. Rablerine karşı son derece saygılı ve duyarlı davranırlar ve o pek kötü hesaptan korkarlar.

22. Onlar ki, Rablerinin rızasını kazanmak için sabrederler, namazı gereği üzere kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve aşikâr (Allah yolunda) harcarlar, kötülüğü de iyilikle savarlar. İşte (geçici dünyanın ardından) gelecek olan ahiret yurdu bunlarındır.

23. (23-24) Bu mutlu akıbet, Adn cennetleridir. Kendileri ile birlikte iyi davranışlı ataları, eşleri ve çocukları bu cennetlere girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerek (şöyle seslenirler) “(Allah için dünyanın zorluklarına karşı) sabretmenizden dolayı selâm olsun sizlere! (Gördüğünüz gibi geçici dünyanın ardından) gelen sonsuzluk yurdu (cennet) ne güzeldir!”

24. (23-24) Bu mutlu akıbet, Adn cennetleridir. Kendileri ile birlikte iyi davranışlı ataları, eşleri ve çocukları bu cennetlere girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerek (şöyle seslenirler) “(Allah için dünyanın zorluklarına karşı) sabretmenizden dolayı selâm olsun sizlere! (Gördüğünüz gibi geçici dünyanın ardından) gelen sonsuzluk yurdu (cennet) ne güzeldir!”

25. Ama (Allah`ın emirlerine uygun olarak yaşayacaklarına dair şehadet getirerek) Allah`a verdikleri sözü, iyice pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah`ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık ve komşuluk bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.

26. Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.

27. İnkârcılar “Ona (Muhammed`e), Rabbi tarafından somut bir mucize, indirilseydi ya!” derler. Onlara de ki “Allah, dilediğini (arzu ve yaşantılarına bakarak) sapıklıkta bırakır ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.”

28. O (Allah`a yönele)nler, iman eden ve Allah`ı anmakla kalpleri huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah`ı anmakla huzur bulur.

29. İman ettikten sonra güzel ve yararlı amellerde bulunanlara ne mutlu! Varacakları yer de ne güzeldir!

30. (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahman`ı inkâr ederken sana vahyettiğimiz (Kur`an`)ı onlara okuyasın. De ki “O, benim Rabbimdir. O`ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O`na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O`nadır.”

31. Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur`an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Bütün işler Allah`a aittir. İman edenler hâlâ bilmediler mi ki, Allah dileseydi (ve insanlar da isteseydi) bütün insanları hidayete erdirirdi? Fakat o inkârcıların kendi yaptıklarından dolayı başlarına durmadan bela inecek veya yurtlarının yanı başına düşecek ve bu hal Allah`ın vaad ettiği kıyamet gelinceye dek sürecek. Allah asla sözünden caymaz.

32. Andolsun ki, senden önce de nice peygamberler alaya alınmıştı. Ben de inkâr edenlere önce mühlet verdim, sonra da (onları azabımla) yakaladım. Ve (böylece) benim cezalandırmam nasıl olurmuş (gördüler).

33. (Hal böyleyken) herkesin ne yaptığını görüp gözeten (Allah), böyle bir gücü olmayan düzmece ilâhlar ile bir olur mu? Onlar, Allah`a birtakım ortaklar koştular. Onlara de ki “Bunları adlandırın (kim olduklarını belirtin). Yoksa siz Allah`a, yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut boş sözlerle mi oyalanıyorsunuz?” Doğrusu inkârcılara entrikaları çekici göründü de doğru yoldan saptırıldılar. Allah, (inadı yüzünden) kimi sapıklıkta bırakırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur.

34. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Fakat ahiret azabı ise daha ağırdır. Onları Allah`ın elinden (azabından) hiç kimse kurtaramaz.

35. Allah`a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlara vadeliden cennet şöyledir. Oranın altından çeşitli ırmaklar akar, ağaçlarının meyveleri de gölgeleri de süreklidir (mevsim şartlarına bağlı değillerdir). İşte Allah`ın emirlerine uygun olarak yaşayanların sonu burasıdır. İnkârcıların sonu ise cehennem ateşidir.

36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen (Kur`an) ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki “Ben, yalnızca Allah`a kulluk etmekle ve O`na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O`na davet ederim ve son dönüşüm de O`nadır.”

37. Ve işte böylece biz onu (Kur`an`ı, Peygamber ve toplumu Arapça konuştuğu için) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Artık sana gelen (bunca) ilimden sonra onların heveslerine uyacak olursan (işte o zaman), Allah`ın azabından seni koruyacak ne bir dost, ne de bir koruyucu vardır.

38. Andolsun ki, (biz) senden önce birçok peygamber göndermiş, onlara da (peygamberliğe mani olmayan) eşler ve evlatlar vermiştik. Allah`ın izni olmadıkça hiçbir peygamberin bir mucize göstermesi mümkün değildir. Her şeyin vakti ve süresi yazılıdır (her olayın gerçekleşme zamanı ve her ömrün yazılı bir vadesi vardır).

39. Allah dilediği (hükmü)nü yürürlükten kaldırır, dilediğini de yürürlükte tutar. Çünkü Ana Kitap (vahyin kaynağı) O`nun katındadır.

40. Onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek yahut seni, (onu görmeden) vefat ettirsek, yine de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Bize düşen de hesaba çekmektir.

41. Görmüyorlar mı ki; biz, yeryüzünün etrafından gitgide eksiltmekteyiz. Allah hükmünü verir. O`nun hükmünü bozacak yoktur. Ve O, hesabı çabuk görendir.

42. Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmış tuzak kurmuşlardı. Hâlbuki bütün tuzaklar (hakkındaki takdir ve ceza) yalnızca Allah`a aittir. O, herkesin ne yaptığını bilir. İnkârcılar da dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir.

43. İnkârcılar “Sen gönderilmiş (hak bir peygamber) değilsin” diyorlar. De ki “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter ve yanlarında kitabın (Kur`an`ın) ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bilir).”