Gültekin Onan 

1. Elif, Lam, Mim, Ra. Bunlar Kitabın ayetleridir. Ve sana rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu inanmazlar.

2. Tanrı O’dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir ecele kadar akıp gitmektedirler. Her buyruğu evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız.

3. Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır. Geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen (yetefekkerun) bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

4. Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde [ki verimde ve lezzette] bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunlarda akleden bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

5. Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir "Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar rablerine küfredenler, işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.

6. Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip geçmiştir. Ve şüphesiz, senin rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin rabbin, cezası çok şiddetli olandır.

7. Küfredenler derler ki "Ona rabbinden bir ayet indirilseydi ya. Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.

8. Tanrı, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O’nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.

9. O gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir.

10. Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O’nun katında bilme bakımından) birdir.

11. O’nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Tanrı’nın buyruğundan gözetip korumaktadırlar. Gerçekten Tanrı, kendi nefslerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Tanrı bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O’ndan başka bir veli yoktur.

12. O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren, (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.

13. Gök gürültüsü O’nu hamd ile melekler de O’na olan korkularından tesbih ederler... O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Tanrı hakkında çekişip tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.

14. Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O’na (olan)dır. Onların Tanrı’dan başka çağırdıkları ise, onlara hiç bir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. Kafirlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir.

15. Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa- Tanrı’ya secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O’na secde eder).

16. De ki "Göklerin ve yerin rabbi kimdir?" De ki "Tanrı’dır." De ki "Öyleyse, O’nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki "Hiç görmeyen (a’ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Tanrı’ya, O’nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki "Tanrı, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır."

17. (Tanrı) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Tanrı, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayack şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Tanrı örnekleri böyle vermektedir.

18. Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O’na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir; ne kötü bir yaratıktır o!..

19. Peki, sana rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o görmeyen (a’ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünebilirler.

20. Onlar Tanrı’nın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.

21. Ve onlar Tanrı’nın ulaştırılmasını buyurduğu şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.

22. Ve onlar rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.

23. Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından ’salih davranışlarda’ bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler)

24. "Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel."

25. Tanrı’ya verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Tanrı’nın ulaştırılmasını buyurduğunu kesip koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir.

26. Tanrı dilediğine rızkı genişletir / yayar veya daraltır / kısar. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı ahirette(ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir metadan başkası değildir.

27. Küfredenler "Ona rabbinden bir ayet indirilseydi ya!" derler. De ki "Şüphesiz Tanrı dilediğini şaşırtıp saptırır, kendisine katıksızca yöneleni de dosdoğru yola yöneltip iletir."

28. Bunlar, inananlar ve kalpleri Tanrı’nın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun, kalpler yalnızca Tanrı’nın zikriyle mutmain olur.

29. İnanıp salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Dönüş yerinin (meab) güzeli (onlarındır).

30. Böylece biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar rahmana küfrediyorlar. De ki "O benim rabbimdir, O’ndan başka tanrı yoktur. Ben O’na tevekkül ettim ve son dönüş O’nadır."

31. Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kuran olsaydı [yine bu Kuran olurdu]. Hayır, buyruğun tümü Tanrı’nındır. İnananlar hala anlamadılar mı ki eğer Tanrı dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirirdi. Küfredenler, Tanrı’nın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Tanrı verdiği sözden dönmez (veya miadını şaşırmaz).

32. Andolsun, senden önceki elçilerle de alay edildi, bunun üzerine Ben de o küfredenlere bir süre tanıdım, sonra onları (kıskıvrak) yakalayıverdim. İşte nasıldı sonuçlandırma?

33. Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır). Onlar Tanrı’ya ortaklar koştular. De ki "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O’na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz)?" Hayır, küfredenlere kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Tanrı, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur.

34. Dünya hayatında onlar için bir azab vardır, ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Tanrı’dan (kurtaracak) hiç bir koruyucu da yoktur.

35. Takva sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup sakınanların (mutlu) sonudur, kafirlerin sonu ise ateştir.

36. Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler fakat [müslümanların aleyhinde birleşen] gruplardan, onun bir kısmını inkar edenler vardır. De ki "Bana, yalnızca Tanrı’ya kulluk etmem ve O’na ortak koşmamam buyruldu. Ben ancak O’na davet ederim ve dönüşüm (meab) O’nadır."

37. İşte böylece biz onu (Kuran’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Tanrı’dan ne bir yardımcı, dost, ne bir koruyucu vardır.

38. Andolsun senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Tanrı’nın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayet getirmek olacak iş değildi. Her ecel için bir kitap [yazı, hüküm, son] vardır.

39. Tanrı, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası (veya ana kitap) (ümmülkitab) O’nun katındadır.

40. Onlara (azab olarak) va’dettiklerimizden bir kısmını sana göstersek de, senin hayatına son versek de, sana düşen yalnızca tebliğdir ve hesap da Bize aittir.

41. Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Tanrı hüküm verir. Onun hükmünün peşine düşecek yoktur. Ve O, hesabı pek çabuk görendir.

42. Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Tanrı’ya aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, kafirler pek yakında bileceklerdir.

43. O küfredenler şöyle derler "Sen gönderilmiş (Tanrı’nın bir elçisi) değilsin." De ki "Benimle sizin aranızda şahid olarak Tanrı yeter ve yanlarında kitabın ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bllir)."