Kadri Çelik 

1. Elif, Lam, Mim.

2. Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.

3. İhsan sahiplerine bir hidayet ve bir rahmettir.

4. Onlar namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inananlardır.

5. İşte onlar, rablerinden bir hidayet üzerindedirler ve kurtuluş bulanlar da onlardır.

6. İnsanlardan hiç bir bilgiye dayanmaksızın Allah’ın yolundan saptırmak için sözün boş olanını satın alan ve onu bir eğlence konusu edinenler vardır. İşte onlar (var ya), onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

7. Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki onları işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak sırtını çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.

8. (Ancak) Gerçekten iman edip salih amellerde bulunanlar (var ya), onlar için de nimetlerle donatılmış cennetler vardır.

9. Onda temelli kalıcılardır. Allah’ın vaadi haktır. O üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.

10. O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik de orada her yüce (cömert ve bereketli) çiftten yetiştirdik.

11. İşte bu Allah’ın yarattığıdır. O halde, O’nun dışında olanların yarattıklarını bana gösterin. Hayır, zulmetmekte olanlar, açıkça bir sapıklık içindedirler.

12. Şüphesiz biz Lokman’a "Allah’a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse artık o, kendi nefsi lehine şükreder. Kim de nankörlüğe saparsa şüphesiz Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır.

13. Hani Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki "Ey oğlum! Allah’a şirk koşma. Hiç şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür."

14. Biz insana anne ve babasını (iyilikle tutmasını) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içindedir. "Hem bana, hem de anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır."

15. Bununla birlikte onların ikisi (annen ve baban), hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana şirk koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme, dünya işlerinde onlarla güzel geçin ve bana yönelenin yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır, böylece ben de size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.

16. "Ey oğlum! (Yaptığın iş) Gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da (bu,) ister bir kaya parçasında ya da göklerde veya yerde bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). Hiç şüphesiz en ince işlerin içini bilen, (her şeyden) haberdar olandır."

17. "Ey oğlum! Dosdoğru namazı kıl, maruf (iyi) olanı emret, münker (kötü) olandan sakındır ve sana isabet edene karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken (ciddi) işlerdendir.

18. "İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni hiç kimseyi sevmez."

19. "Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesini kıs. Çünkü seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir."

20. Şüphesiz Allah’ın, göklerde ve yerde olanları emrinize ram kıldığını, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip tamamladığını görmüyor musunuz? (Buna rağmen) İnsanlardan hiç bir ilme dayanmadan ve bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap da olmadan Allah hakkında mücadele edip duran kimseler vardır.

21. Onlara, "Allah’ın indirdiklerine uyun" denildiğinde derler ki "Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?

22. Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah’a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a varır.

23. Kim de küfre saparsa, artık onun küfre sapması seni üzmesin Onların dönüşü bizedir, artık biz de onlara yapmakta olduklarını haber vereceğiz. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı olanı bilendir.

24. Biz onları oldukça az (bir süre) olarak faydalandırıp yararlandırırız, sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.

25. Şüphesiz eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olursan, hiç tartışmasız, "Allah" diyecekler. De ki, "Bütün güzel övgüler Allah’ındır." Hayır, onların çoğu bilmezler.

26. Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye lâyıktır.

27. Yeryüzünde bulunan ağaçlar kalem olsa, denizler de mürekkep olsa ve yedi deniz daha eklense, yine Allah’ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Doğrusu Allah üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.

28. Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de yalnızca tek bir kişi gibidir. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.

29. Allah’ın geceyi gündüze ve gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye kadar hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu ve Allah’ın, yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin?

30. Bu, Allah’ın hak olmasından ve O’ndan başka taptıkları şeylerin batıl olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.

31. Gemilerin denizde Allah’ın lütfüyle yürüdüğünü görmez misin? Allah böylece size varlığının delillerini gösterir. Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden kimselerin hepsine nişaneler vardır.

32. Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O’na halis kılanlar olarak Allah’a yalvarıp yakarırlar. Böylece onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden (sadece az) bir kısmı orta yolu tutar. Zaten ayetlerimizi ancak hilekâr nankörler bilerek inkâr eder.

33. Ey insanlar! Rabbinizden sakının! Babanın çocuğunun yükünü yüklenemeyeceği, çocuğun da babasının yükünü yüklenemeyeceği o günden korkun! Şüphesiz, Allah’ın sözü gerçektir. Öyleyse dünya hayatında aldanmayın ve sakın çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah’ın affına güvendirmesin!

34. Kıyametin bilgisi, şüphesiz Allah’ın katındadır. Yağmuru yağdırır ve rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah her şeyi bilendir, haberdar olandır.