Abdullah Parlıyan 

1. Hâ, Mîm.

2. Kitabın indirilmesi üstün, güçlü ve herşeyi yerli yerince yapan Allah tarafındandır.

3. Bakın, göklerde ve yerde inananlar için, ibret dolu mesajlar vardır.

4. Kendi yaratılışınızda ve türetip yaydığı canlılarda da, kesin bilgiyle inananlar için mesajlar, ibretler vardır.

5. Gece ile gündüzün ardarda gelmesinde, Allah’ın gökten rızka sebep olan yağmuru yağdırıp, onunla kuruyup ölmüş yere yeniden can vermesinde, rüzgarların o halden bu hale değişip yönlendirilmesinde, aklını kullanan bir toplum için mesajlar ve ibretler vardır.

6. İşte bunlar Allah’ın ayetleridir, bunları sana dosdoğru okuyoruz. Öyleyse onlar Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra, hangi söze iman edecekler?

7. Yalana ve günaha dadanan kimsenin vay haline.

8. Kendisine okunan Allah’ın ayetlerini dinler de, sonra hiç duymamış gibi büyüklenip, küfründe ısrar eder. Artık böylesini can yakıcı bir azap ile müjdele.

9. Böyleleri ayetlerimizden bir şeyler öğrenecek olsa, onu eğlence edinir. İşte böylelerine alçaltıcı bir azap vardır.

10. Cehennem önlerindedir, ne dünyada kazandıkları şeyler, ne de Allah’ın yerine tanrısal güçler, yakıştırdıkları şeyler, onlara hiçbir fayda sağlamaz. Onlar için korkunç bir azap vardır.

11. İşte bu Kur’ân dosdoğru yolu gösterir. Rablerinin ayetlerini inkâra şartlanmış olup tanımayanlara ise, en acıklı ve çetin bir azap vardır.

12. Denizi kendi kanunları doğrultusunda, faydalanmanız için sizin emrinize veren Allah’tır. Böylece gemiler, O’nun emriyle denizin üstünde yüzer giderler ve siz de O’nun lütfundan ihtiyaç duyduğunuz şeyleri, o denizden elde edersiniz ve şükredenlerden olursunuz.

13. O göklerde ve yerde olan herşeyi, kendinden bir bağış olarak emrinize vermiştir. Bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.

14. "Allah’ın her toplumu işleyip elde ettikleriyle cezalandıracağı günlerin geleceğini ümit etmeyenlerin, yaptıkları eziyetlere şimdilik güçleri yetmediklerinden dolayı sabredip vazgeçsinler. Çünkü insanlara hak ettiklerinin karşılığını vermek, sadece Allah’a mahsustur.

15. Her kim doğru dürüst işler işlerse, kendi faydasınadır. Kim de kötülük işlerse günahı kendisinedir. Sonra hepiniz, hesabınız görülmek üzere Rabbinize döndürüleceksiniz.

16. Doğrusu biz, İsrailoğullarına kitap, hüküm, saltanat ve peygamberlik verdik. Onları temiz ve güzel şeylerden rızıklandırdık ve onları o devirde yaşayan mevcut toplumlardan her yönde üstün kıldık.

17. Ve onlara din işinde veya seni peygamber yapacağımız hakkında, açık deliller verdik. Onlar kendilerine bu bilgilerin verilmesinden sonra, sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin ayrılığa düştükleri her konuda, onlar arasında hüküm verecektir.

18. Sonra da ey Muhammed! Seni her türlü iş ve yönetimde bir yol ve hakhukuk düzeni üzere görevlendirdik. Artık sen de o düzene uy, gerçekleri bilmeyenlerin boş arzu ve heveslerine uyma.

19. Eğer sen, Allah’ın isteğine karşı gelip, onların arzu ve heveslerine uymuş olsaydın, sana verilecek cezaya karşı onların sana hiçbir faydası dokunmazdı. Çünkü bu yaratılış gayesi dışında yaşantı sürdürenler, sadece birbirlerinin dostları ve koruyucularıdır. Halbuki Allah, yolunu kitabıyla bulanların dostu ve koruyucusudur.

20. Bu Kur’ân, insanların kalp gözlerini açacak bir nur, iyiden iyiye inanmış bir topluluğa doğru yolu gösterir bir rahmettir.

21. Yoksa o kötülük işleyip duranları iman edip iyi, yararlı işler yapan kimselerle hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar.

22. Allah gökleri ve yeryüzünü şaşmaz bir düzen ve uygunluk içerisinde yaratmıştır. Böylece herkes, kazanıp elde ettiğinin karşılığını görsün diye, onları dünyada belli bir süre geçindirdi. Öteki alemde yaptıklarının karşılığı verilirken de, hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.

23. Kendi arzu ve hevesini ilah edinen ve Allah’ın bir bilgi sebebiyle saptırdığı, kulak  ve kalbini mühürlediği, gözüne perde çektiği kişiyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra, kim onu doğru yola iletebilir. O halde hiç düşünüp ders çıkarmaz mısınız.

24. "Bu dünyadaki hayatımızdan başka birşey yoktur, yaşarız, ölürüz. Bizi ancak zaman yok eder" derler. Fakat onların bu hususta gerçek bir bilgileri yoktur, onlar sadece zanna kapılmışlardır.

25. "Doğru iseniz, babalarımızı dirilterek getirin bakalım" demelerinden başka, öne sürecekleri bir delilleri yoktur.

26. Size hayat veren de, sonra sizi öldüren de Allah’tır ve sonunda O, hepinizi kıyamet günü bir araya toplayacaktır ki, o günün gelip çatmasında hiçbir şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.

27. Göklerin ve yerin saltanatı ve yönetimi Allah’ındır. Kıyametin koptuğu gün, gerçeği kabul etmeyip boş şeylere kapılanlar, zarar ve ziyana uğrayacaklardır.

28. Ve o gün bütün insanları, o günün dehşetinden dolayı, zillet içinde diz üstü çökmüş, perişan bir halde görürsün. Herkes kendisi hakkında tutulan kitabıyla, kayıtlarıyla yüzleşmeye çağrılır. O gün ne yaptıysanız mutlaka karşılığını bulacaksınız.

29. İşte bu bizim kayıtlarımız, sizinle ilgili herşeyi bütün açıklığıyla ortaya serer. Çünkü dünyada iken yaptığınız herşeyi kayda geçirmiştik.

30. İman edip doğru dürüst işler yapanlara gelince, Rableri onları Rahmeti gereği cennetine sokacaktır. İşte bu apaçık bir kurtuluştur.

31. "Mesajlarımız size iletilmedi mi? Aslında iletildi, ama siz küstahça büyüklük tasladınız ve böylece günaha saplanmış bir toplum oldunuz."

32. "Kıyamet nedir? Onun boş bir zan ve tahminden başka birşey olmadığını düşünüyoruz ve biz bu işi iyiden iyiye anlayıp bilmiş de değiliz" derdiniz.

33. O gün yaptıkları işlerin kötülükleri, günahı onlara apaçık görünecek, alay ve eğlence edindikleri azap da başlarına gelip çatacaktır.

34. "Siz nasıl bu güne kavuşacağınızı unuttuysanız, bu gün de biz sizi unuttuk ve barınacağınız yer ateştir, size yardım edecek bir kimse de bulamayacaksınız."

35. Bunun böyle olmasının sebebi, sizin Allah’ın ayetlerini alay, eğlence edinmeniz ve dünya hayatının sizi aldatmasından dolayıdır. Artık onlar o gün ne ateşten çıkarılacak, ne de özür dilemelerine fırsat verilecektir.

36. Tüm eksiksiz övgüler göklerin Rabbi, yeryüzünün Rabbi ve bütün alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

37. Göklerde ve yeryüzünde büyüklük ancak O’na mahsustur, o güçlüdür, O’nun gücüne hiçbir güç erişemez, O yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.