Kadri Çelik 

1. Ha, Mim.

2. Kitabın indirilmesi, güçlü olan ve hikmet sahibi Allah’tandır.

3. Şüphesiz müminler için göklerde ve yerde (nice) ayetler vardır.

4. Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı canlılarda da kesin bilgiyle inanan bir kavim için (nice) ayetler vardır.

5. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten rızık indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgârları (belli bir düzen içinde) evirip çevirmesinde aklını kullanabilen bir kavim için ayetler vardır.

6. İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; sana bunları hak olarak okumaktayız. Öyleyse onlar, Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?

7. Her yalancı, günah yüklü kimsenin vay haline!

8. Kendisine Allah’ın ayetleri okunurken işitir, sonra büyüklük taslayarak sanki onları işitmemiş gibi (küfürde) ısrar eder. Artık sen onu acı bir azapla müjdele.

9. Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman, onu alay konusu edinir. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

10. Arkalarından cehennem (onları izlemektedir). Kazanmakta oldukları şeyler, onlara hiç bir yarar sağlamaz. Allah’tan başka edinmekte oldukları veliler de. Onlar için büyük bir azap vardır.

11. İşte bu (Kur’an) bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkâr edenler (var ya), onlar için elim bir tiksindirici azap vardır.

12. İçinde emri ile gemiler akıp gitsin, lütfünden nasiplerinizi arayasınız ve şükredesiniz diye Allah denizleri sizin hizmetinize vermiştir.

13. Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

14. İman edenlere de ki "Allah’ın (azap) günlerini ummayan kimseleri bağışlasınlar da böylece Allah her kavmi kazandıklarıyla cezalandırsın."

15. Kim salih bir amelde bulunursa kendi lehinedir; kim de kötülük yaparsa, artık o da kendi aleyhinedir. Sonra siz Rabbinize döndürüleceksiniz.

16. Şüphesiz biz İsrail oğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik verdik, onları temiz ve güzel şeylerden rızıklandırdık ve onları âlemlere karşı üstün kıldık.

17. Ve onlara (dini) emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ihtirastan kaynaklanan azgınlık yüzünden ihtilafa düştüler. Şüphesiz senin Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

18. Sonra seni de bu emirden (dinden) bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin hevalarına uyma.

19. Çünkü onlar, Allah’tan (gelecek) hiç bir şeyi senden savamazlar. Hiç şüphesiz zalimler, birbirlerinin velisidirler. Allah ise takva sahiplerinin velisidir.

20. Bu (Kur’an), insanlar için (nuruyla Allah’a yönelten) basiretlerdir, kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir.

21. Yoksa kötülük işleyen kimseler ölümlerinde ve diriliklerinde kendilerini, iman edip salih amellerde bulunanlar ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

22. Allah, her nefis kazanmakta olduklarıyla karşılık görsün diye gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Onlara zulmedilmez.

23. Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbi üzerine mühür vurduğu ve gözü üstüne de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Hala hatırlayıp kendinize gelmez misiniz?

24. Dediler ki "(Bütün her şey) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir. (kimimiz) Ölürüz ve (kimimiz de) diriliriz, bizi zamanın geçişinden başkası yıkıma uğratmaz." Oysa onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur, onlar yalnızca zannediyorlar.

25. Onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, onların (sözde savunma) delilleri, "Eğer doğru sözlüler iseniz, babalarımızı (diriltip) getirin" demekten başkası değildir.

26. De ki "Allah sizi diriltir, sonra sizi öldürür, sonra da kendisinde hiç bir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi bir araya getirip toplar. Ancak insanların çoğu bilmezler."

27. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyametin kopacağı gün, (işte) o gün, batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır.

28. O gün sen, her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denir) "Bugün yaptığınız amellerin cezası verilecektir."

29. "Bu bizim kitabımızdır; sizin aleyhinizde hak ile konuşuyor. Gerçekten biz, sizin yapmakta olduklarınızı asıl nüshası üzerinden kaydediyorduk."

30. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar (var ya), rableri onları kendi rahmetine sokar. İşte apaçık olan kurtuluş budur.

31. Küfre sapanlara ise, "Size ayetlerim okunmadı mı? Ama siz büyüklük tasladınız ve siz zaten günah işleyen bir kavim idiniz (denir)."

32. "Gerçekten Allah’ın vaadi haktır, kıyamet hakkında hiç bir kuşku yoktur" denildiği zaman siz, "Kıyamet de neymiş, biz bilmiyoruz; onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz; (onun hakkında) kesin bir bilgi elde etmiş değiliz" demiştiniz.

33. Onların yapmakta oldukları şeylerin kötülüğü kendileri için açığa çıktı ve kendisini alay konusu edindikleri de onları sarıp kuşattı.

34. (Onlara,) "Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir ve sizin için hiç bir yardımcı yoktur" denir.

35. "Bu, Allah’ın ayetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının sizi aldatmış olmasından ötürüdür." Böylece ne oradan (ateşten) çıkarılırlar, ne de (Allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir.

36. O halde bütün övgüler göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır.

37. Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, güçlü ve hikmet sahibidir.