Celal Yıldırım 

1. Hâ - Mîm.

2. Kitab’ın indirilişi, çok üstün, çok güçlü hikmet sahibi Allah’tandır.

3. Şüphesiz ki, göklerde ve yerde imân edenler için açık belgeler, isbatlayıcı deliller vardır.

4. Sizi yaratmasında, hayvanları üretip yaymasında, kesin olarak inanan bir millet için öğütler, açık deliller ve ibretler vardır.

5. Gece ile gündüzün birbirini izleyip durmasında; Allah’ın gökten indirip öldükten sonra onunla dirilttiği yeryüzündeki rızıkta ; rüzgârları değiştirip çevirmesinde, aklını kullanan bir millet için açık belgeler, isbatlayıcı deliller vardır.

6. İşte bunlar, sana hakk ile okuduğumuz Allah’ın âyetleridir. Artık onlar, Allah’tan ve âyetlerinden sonra hangi söze inanırlar ?

7. Çok yalan söyleyip iftira atan her günahkârın vay hâline !

8. Allah’ın âyetleri kendisine karşı okununca dinler ve hemen sonra büyüklük taslayarak sanki hiç işitmemiş gibi ısrar edip durur. Artık onu elem verici bir azâb ile müjdele.

9. Âyetlerimizden bir şey anlayıp öğrenince onu alay konusu edinir. İşte bunlar için horlayıcı, alçaltıcı, aşağılayıcı bir azâb vardır.

10. Ve önlerinde de Cehennem. Kazandıkları hiçbir şey ve Allah’ı bırakıp edindikleri dostlar fayda vermez, (azabı geri çevirmez). Onlar için büyük bir azâb vardır.

11. İşte bu (Kur’ân), doğru yolu gösterendir. Rabblarının âyetlerini inkâr edenlere gelince Onlara da pek fena murdar elemli bir azâb hazırlanmıştır.

12. O Allah ki, buyruğu gereği, gemiler yüzüp yol alsın; geniş lütuf, bol ihsanını arayasınız ve şükredesiniz diye denize başeğdirip emrinize vermiştir.

13. Göklerde ve yerde ne varsa, hepsini kendi tarafından sizin emrinize vermiştir. Şüphesiz ki, bunda iyice düşünen bir millet için açık belgeler vardır.

14. İmân edenlere de ki Allah’ın her milleti, işleyip elde ettikleriyle cezalandıracağı günlerin (geleceğini) ümit etmeyenleri bağışlasınlar.

15. Kim iyi-yararlı amelde bulunursa kendi lehinedir. Kim de kötülük işlerse kendi aleyhinedir. Sonra da (hepiniz) Rabbınıza döndürüleceksiniz.

16. And olsun ki, İsrail oğulları’na kitap, hüküm ve peygamberlik verdik; onları iyi-temiz şeylerle rızıklandırdık ve onları (o çağda yaşayan mevcut) milletlerden üstünkıldık.

17. Onlara (din ve dünya) işinde açık belgeler; deliller verdik. Kendilerine ancak ilim (son Kitap ve son Peygamber) geldikten sonra aralarındaki haklara tecâvüz ve ihtirastan dolayı görüş ayrılığına düştüler. Şüphesiz ki, Rabbin, görüş ayrılığına düştükleri hususlar hakkında Kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

18. Sonra da (din ve dünya) işinde seni ayrı bir şeriat üzere görevlendirdik. Artık sen o şeriata uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma !.

19. Çünkü onlar elbette Allah’a karşı seni koruyup (gelecek azâbdan) kurtaramazlar. Şüphesiz ki zâlimler birbirinin dostu ve sahip çıkanlarıdır. Allah ise korkup (inkâr ve azgınlıktan, şerr ve fesâddan) sakınanların dostu ve sahip çıkanıdır.

20. Bu Kitap, insanlar için gönül gözleri; kesinlikle inanan bir millet için doğru yolu gösteren bir rehber ve bir rahmettir.

21. Yoksa o kötülükleri işleyip duranları; imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlar gibi mi yapacağız, hayatlarını, ölümlerini bir mi tutacağımızı sanıyorlar ? Ne kötü hüküm veriyorlar!

22. Allah, gökleri ve yeri hakk ile yarattı. Herkes kazanıp elde ettiğinin karşılığını görsün diye (onları Dünya’ya getirdi). Onlar (amellerinin karşılığı verilirken) hiç de haksızlığa uğratılmazlar.

23. Kendi hevesini ilâh edinen ; Allah’ın, (durumunu) bildiği için saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği; gözünün üstüne bir perde gerdiği kimseye ne dersin ? Allah’tan sonra kim onu doğru yola çıkarabilir ? Artık iyice düşünmez misiniz ?

24. Onlar dediler ki «Bizim ancak dünya hayatımızdır; ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman (aşındırıp) yok eder.» Onların bu hususta bir bilgisi yoktur; onlar sadece öyle sanırlar.

25. Âyetlerimiz onlara karşı açık-seçik okununca, ileri sürdükleri tek delilleri şöyle demeleri olur . «Eğer doğrulardan iseniz haydi babalarımızı (geri) getirin.»

26. De ki Allah sizi diriltir, sonra öldürür, sonra da (vuku’unda) hiç şüphe olmayan Kıyamet günü sizi (diriltip) biraraya toplar. Ne var ki, insanların çoğu bilmezler.

27. Göklerin ve yerin mülkü, saltanatı Allah’ındır. Kıyâmet’in kopuşu, meydana geleceği gün, evet o gün (daha önce) bâtıla saplanıp kalanlar hüsrana uğrayacak.

28. (O gün) her ümmeti dizüstü çökmüş görürsün ve her ümmet kendi kitabına çağrılır. Bugün yapageldiğiniz şeylerin karşılığını görürsünüz.

29. İşte bu kitabımız size karşı hakkı söyler; çünkü gerçekten biz sizin işlediklerinizi yazdırdık.

30. İmân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara gelince Rabbları onları rahmetine sokar. Bu açık bir kurtuluştur.

31. İnkâr edenlere gelince Âyetlerimiz size okundu da büyüklük tasladınız ve böylece suçlu günahkâr bir millet oldunuz değil mi ?

32. Allah’ın va’di (verdiği söz) mutlaka hakktır; Kıyâmet’in kopacağında hiç şüphe yoktur, denilince de, «biz, Kıyâmet’in kopuşu nedir bilmiyoruz, sadece zan ve tahminde bulunuyoruz ; bizim bu konuda kesin bilgimiz yoktur,» diye cevap verdiniz.

33. Yapageldikleri işlerin kötülükleri kendilerine belli oldu ve alaya aldıkları şeyler(in vebali) her taraftan onları kuşatıverdi.

34. Onlara «Bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi, bugün de biz, sizi kendi hâlinize bırakacağız. Oturup karar kılacağınız yer ateştir ve sizin için yardımcılar da yoktur,» denilecek.

35. Bu böyledir; çünkü siz, Allah’ın âyetlerini alay ve eğlence konusu edindiniz. Dünya hayatı sizi iyice aldattı. Bugün artık ne ateşten çıkarılırlar, ne de özür ve dilekleri kabul edilir.

36. Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun.

37. Göklerde ve yerde gerçek büyüklük ve ululuk O’nundur. O, çok güçlüdür, çok üstündür, hikmet sahibidir.