Gültekin Onan 

1. Elif. Lam. Mim.

2. Kendisinde şüphe olmayan bu Kitabın indirilişi alemlerin rabbi tarafındandır.

3. Yoksa onlar "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayır; o, rabbinden olan bir haktır; senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş bir kavmi uyarman için (onu sana indirdik). Umulur ki hidayet bulurlar.

4. Tanrı, gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı; sonra arşa istiva etti. Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?

5. Gökten yere her buyruğu O evirip düzene koyar. Sonra (buyruklar) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.

6. İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O’dur.

7. Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.

8. Sonra onun soyunu bir özden (sülale), basbayağı bir sudan yapmıştır.

9. Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve yürekler (efideh) var etti. Ne az şükrediyorsunuz?

10. Dediler ki "Biz yer (toprağın için)de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?" Hayır, onlar rablerine kavuşmaya küfredenlerdir.

11. De ki "Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra rabbinize döndürülmüş olacaksınız."

12. Suçlu günahkarları, rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen.

13. Eğer biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat benden çıkan şu söz gerçekleşecektir "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan (inkar edenlerle) tamamıyla dolduracağım."

14. Öyleyse bu (azab) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.

15. Bizim ayetlerimize, ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar inanır.

16. Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

17. Artık hiçbir nefs, yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez.

18. Öyleyse, inançlı olan kimse fasık olan gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar.

19. İnanan ve salih amellerde bulunanlar ise, artık onlar için, yaptıklarına karşılık olmak üzere, bir ağırlanma konağı olarak barınma cennetleri vardır.

20. Fasık kimseler içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.

21. Andolsun, biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabdan önce, yakın (dünyevi) azabtan da tattıracağız.

22. Kendisine rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten biz, suçlu günahkarlardan intikam alıcılarız.

23. Andolsun, biz Musa’ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık.

24. Ve onların içinden, sabrettikleri zaman buyruğumuzla doğru yola iletip yönelten imamlar kıldık; onlar bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı.

25. Şüphesiz, senin rabbin, ihtilafa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü aralarında ’hükmünü verip ayıracaktır’.

26. Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri kendilerinden önce yıkıma uğratmış olmamız, hala onları doğru yola iletip yöneltmedi mi? Elbette, bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı?

27. Görmüyorlar mı; biz, suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiryoruz; ondan hayvanları, kendileri yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?

28. Derler ki "Eğer doğru söylüyor iseniz, şu fetih ne zamanmış?"

29. De ki "Fetih günü, küfredenlere (o gün) inanmaları bir yarar sağlamaz ve onlara bir süre tanınmaz."

30. Öyleyse sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.