Kadri Çelik 

1. Elif, lâm, Mim.

2. Bu kitabın, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olduğunda asla şüphe yoktur.

3. Yoksa onlar, "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, o, Rabbinden olan bir haktır ve senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi belki hidayet bulurlar diye uyarıp korkutman için (onu sana indirdik).

4. Allah gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da egemenlik tahtına kuruldu. Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?

5. Gökten yere kadar olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O’na yükselir.

6. İşte O; görülmeyeni de görüleni de bilendir, üstün güç sahibidir, merhametlidir.

7. O, her şeyin yaratılışını güzel yapmış ve insanı yaratmaya çamurdan başlamıştır.

8. Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan karar kılmıştır.

9. Sonra da onu düzeltip bir biçime sokmuş ve ona ruhundan üflemiştir. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz?

10. Dediler ki "Biz yerde yok olup gittikten sonra, gerçekten biz yeni bir yaratılışta mı olacağız?" Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.

11. De ki "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizin hayatınıza son verecek, sonra da Rabbinize döndürülmüş olacaksınız."

12. Suçlu günahkârları, rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak, "Rabbimiz! Gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir ki salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" derlerken bir görsen!

13. Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidayetini verirdik. Fakat benden, "Bütün insanlar ve cinlerden cehennemi elbette dolduracağım" diye kesin söz gerçekleşmiştir.

14. Öyleyse bu (azap gününüzle karşılaşmayı) unutmanıza karşılık olarak azabı tadın; biz de sizi gerçekten unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ise temelli azabı tadın.

15. Bizim ayetlerimize, ancak onlarla kendilerine hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar iman eder.

16. Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

17. Artık hiç bir nefis, yapmakta olduklarına karşılık olmak üzere, kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin saklandığını bilmez.

18. Öyleyse iman eden kimse, fasık olan gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar.

19. İman eden ve salih amellerde bulunanlar (var ya), onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır.

20. Fasıklık edenlere gelince, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve onlara, "Kendisini yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın" denir.

21. Şüphesiz biz onlara, belki dönerler diye o büyük (uhrevi) azaptan önce, yakın (dünyevi) azaptan da tattırırız.

22. Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten biz, suçlu günahkârlardan intikam alıcılarız.

23. Şüphesiz biz Musa’ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrail oğullarına bir hidayetçi kılmıştık.

24. Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten önderler tayin etmiştik.

25. Şüphesiz senin Rabbin, ihtilafa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hükmünü verip ayıracaktır.

26. Yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları kendilerinden evvel yıkıma uğratmış olmamız, hâlâ onları doğru yola iletip yöneltmedi mi? Şüphesiz bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı?

27. Bizim suyu çorak toprağa sürdüğümüzü, onunla ekin bitirdiğimizi ve ondan hayvanlarının da kendilerinin de yediğini görmüyorlar mı? Yine de sağduyu gösterip göremeyecekler mi?

28. Derler ki "Eğer doğru söyleyenler iseniz, şu fetih (dünyevi azap) hani ne zaman?"

29. De ki "Fetih günü, küfre sapmakta olanlara (o gün) iman etmeleri bir yarar sağlamaz ve onlara bir süre de tanınmaz."

30. Öyleyse, sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler.