Abdullah Parlıyan | |
---|---|
وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا Vel adiyati dabha |
|
فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا Fel muriyati kadha |
|
فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا Fel muğırati subha |
|
فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا Fe eserne bihı nak’a |
|
5. derken düşman topluluğunun taa ortasına dalanlara andolsun ki; |
فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا Fe vesatne bihı cem’a |
إِنَّ الْإِنْسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ İnnelinsane li rabbihı le kenud |
|
وَإِنَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ Ve innehu ala zalike le şehıd |
|
وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ Ve innehu li hubbil hayri le şedıd |
|
9. Bilmez mi ki, ahiret günü herkes mezarından ayağa kalkıp dışarı çıktığında |
أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ E fe la ya’lemü iza bu’sira ma fil kubur |
10. ve insanların kalplerinde gizli olan herşey ortaya döküldüğünde, |
وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ Ve hussıle ma fis sudur |
إِنَّ رَبَّهُمْ بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَخَبِيرٌ İnne rabbehüm bihim yevmeizin le habir |