Edip Yüksel 

1. Övgü, göklerde ve yerde ne varsa kendisine ait bulunan ALLAH’adır. Ahirette de övgü O’nadır. O Bilgedir, Haber Alandır.

2. Yere gireni, ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O Rahimdir, Bağışlayandır.

3. İnkarcılar, "O an, hiçbir vakit gerçekleşmeyecek" dediler. De ki "Kesinlikle, Efendime andolsun size gelecektir. O, geleceği Bilendir. Göklerde ve yerde bir atom ağırlığı O’ndan gizli kalmaz. İster ondan küçük olsun, yahut büyük olsun… Hepsi apaçık bir kitaptadır."

4. Böylece, gerçeği onaylayanları ve erdemli davrananları ödüllendirir. Onlar için bir bağışlanma ve bol rızık vardır.

5. Ayetlerimiz ve mucizelerimize karşı meydan okuyup duranlar için acıklı ve korkunç bir ceza vardır.

6. Kendilerine bilgi verilmiş olanlar, Efendinden sana indirilenin gerçek olduğunu ve onun Üstün ve en çok Övülen’in yoluna ilettiğini görürler.

7. İnkarcılar dediler, "Siz parça parça dağıldıktan sonra yeni bir yaratılışla diriltileceğinizi bildiren bir adamı size gösterelim mi?"

8. "ALLAH’a yalan mı yakıştırıyor, yoksa kendisinde delilik mi var?" Halbuki ahireti onaylamayanlar, uzak bir sapıklık ve azap içindedirler.

9. Göklerde ve yerde, önlerinde ve arkalarında bulunanlara bakmadılar mı? Dilersek onları yere batırır veya gökten bir kütle düşürürüz. Her yönelen kul için elbette bunda bir işaret vardır.

10. Katımızdan Davud’a lütufta bulunmuştuk "Ey dağlar, ilahisine katılın; ey kuşlar sizler de." Ona demiri yumuşatmıştık.

11. "Ölçüsü ve dokumasıyla kusursuz zırhlar yap. Erdemli davranın. Ben, yaptığınız her şeyi Görenim."

12. Süleyman’a da, sabah gidişi bir ay(lık yol alan), akşam dönüşü de bir ay(lık yol alan) rüzgarı verdik ve onun için petrol kaynağını fışkırtarak akıttık. Efendinin izniyle, cinlerden de bir kısım emrinde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden saparsa onu çetin bir cezayı tattırırdık.

13. O ne dilerse onun için yaparlardı Mihraplar, heykeller, derin havuzlar ve ağır kazanlar… Ey Davut ailesi, şükür göstergesi olarak çalışın. Kullarımdan pek azı şükredicidir.

14. Ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara onun ölmüş olduğunu, ancak değneğini yiyen bir yer yaratığı gösterdi. Yıkıldığı zaman cinler gerçeği gördü Görülmeyeni bilselerdi o küçültücü zor işe devam etmezlerdi.

15. Sebelilerin evleri, sağlı sollu iki bahçeyle birlikte bir harikaydı. Efendinizin rızkından yeyin ve O’na şükredin. Güzel bir ülke ve Bağışlayan bir Rab…

16. Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de barajın selini onlara göndererek çifte bahçelerini, acı meyveler, ılgın ve biraz da sedir ağacı içeren çifte bahçelere çevirdik.

17. Nankörlükleri yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını mı cezalandırırız?

18. Onlarla bereketli kıldığımız bölgeler arasına vahalar yerleştirdik ve orayı yolculuğa elverişli yaptık "Geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde orada dolaşın."

19. "Efendimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır" diyerek kendilerine zulmettiler. Sonunda onları darmadağın edip tarihe gömdük. Her sabırlı ve şükreden kişi için bunda dersler vardır.

20. İblis, onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. Gerçeği onaylayan bir grup hariç ona uydular.

21. Aslında onun onlar üzerine hiçbir otoritesi yoktu. Ancak, ahireti onaylayanı ondan kuşku duyandan böylece ayırırız. Efendin her şeyi kontrol etmektedir.

22. De ki "ALLAH’ın dışında ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar göklerde ve yerde bir atom ağırlığına bile sahip değillerdir. Onların her ikisinde de bir ortaklıkları yoktur. O da onlardan hiçbirisini yardımcı edinmemiştir."

23. O’nun katında şefaat yarar sağlamaz; ancak izin verdiği hariç. Nihayet, yüreklerindeki korkuları giderilince, "Efendiniz ne dedi?" derler. "Gerçeği söyledi" derler. O En Yücedir, En Büyüktür.

24. De ki "Sizin için göklerden ve yerden kim besin sağlıyor?" De ki "ALLAH." Öyleyse ya biz veya siz ya doğru yoldadır ya da açık bir sapıklık içindedir.

25. De ki "Bizim suçlarımızdan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz."

26. De ki "Efendimiz hepimizi toplar ve sonra aramızda gerçeğe göre hüküm verir. O Yargıçtır, Bilendir."

27. De ki "O’na kattığınız ortakları bana gösteriniz. Asla! O Üstün ve Bilge olan ALLAH’tır."

28. Biz seni tüm halka bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak halkın çoğu bilmez.

29. "Doğru söylüyorsanız o söz ne zaman gerçekleşecek?" diyerek meydan okuyorlar.

30. De ki "Size bir an gecikmeyecek, bir an da erken gelmeyecek belirlenmiş bir gününüz vardır."

31. İnkarcılar, "Biz ne bu Kuran’ı ne de ondan öncekileri onaylamayız" dediler. Zalimleri, Rab’leri huzurunda duruşma sırasında birbiriyle atışırken bir görseydin! (Öğrenim, araştırma, ekonomik, politik v.b. yönlerden) güçsüzleştirilenler, büyüklük taslamış olanlara, "Siz olmasaydınız biz gerçeği onaylayan kişiler olurduk" derler.

32. Büyüklenenler, güçsüzleştirilen izleyicilerine, "Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi saptırdık? Hayır, suçlu olanlar sizdiniz" derler.

33. Güçsüzleştirilenler, büyüklenenlere, "Asıl sizdiniz. Bizim ALLAH’a karşı nankörlük göstermemiz ve O’na ortaklar koşmamız için gece gündüz planlar kuruyordunuz." Azabı gördüklerinde içlerinde pişmanlık duyarlar. İnkarcıların boyunlarına prangalar vurmuşuzdur. Yalnız yaptıklarının karşılığını almıyorlar mı?

34. Bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderirsek, elitleri, "Sizin kendisiyle gönderildiğiniz mesajı reddediyoruz" dediler.

35. Hatta, "Bizim paramız ve çocuklarımız daha çoktur; biz cezalandırılmayacağız" dediler.

36. De ki "Efendim nimetleri dilediğine bol verir veya kısar. Ama halkın çoğu bilmez."

37. Sizi bize yaklaştıran şey ne paralarınız, ne de çocuklarınızdır. Ancak gerçeği onaylayan ve erdemli davrananlar hariç. Onlara, yaptıklarının iki kat karşılığı verilecektir ve odalarında güvenlik içindedirler.

38. Ayetlerimize meydan okuyanlar azapta kalacaklar.

39. De ki "Efendim, kullarından dilediğine nimeti bol verir ve onu kısar. Neyi verirseniz, onu size ödeyecektir. O, rızık verenlerin en iyisidir."

40. Hepsini topladığı gün meleklere, "Şunlar mı size hizmet ediyordu?" der.

41. Dediler ki, "Sen yücesin, velimiz (dostumuz) onlar değil, Sensin. Hayır, onlar cinlere hizmet ediyorlardı. Çokları onları onaylıyordu."

42. O gün birbirinize yarar ve zarar veremezsiniz. Zalimlere, "Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın" deriz.

43. Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğunda, "Bu, kesinlikle, sizi atalarınızın hizmet etme yolundan saptırmak isteyen bir adamdır." Dahası, "Bu uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değildir" dediler. İnkarcılar, kendilerine gelen gerçek için, "Besbelli, bu bir büyüdür" dediler.

44. Onlara, inceleyecekleri bir Kitap vermemiş ve senden önce onlara bir uyarıcı göndermemiştik.

45. Onlardan öncekiler yalanladılar. Halbuki onlara verilenlerin onda birine ulaşmamışlardı. Elçilerimi yalanladılar. Beni tanımamak da nasılmış?

46. De ki "Size bir tek öğüdüm var ALLAH için ikişer ikişer, yahut teker teker kalkın, sonra düşünün. Sizin arkadaşınızda bir delilik yoktur. O sadece, çetin bir cezadan önce sizi uyaran birisidir."

47. De ki "Ben sizden herhangi bir ücret istemiyorum; o sizin olsun. Benim ücretim ancak ALLAH’tandır. O her şeye Tanıktır."

48. De ki "Benim Efendim gerçeği etkili kılar. O tüm gizemleri Bilendir."

49. De ki "Gerçek gelmiştir; batıl ise ne yeni bir şeyi başlatabilir, ne de tekrarlayabilir."

50. De ki "Saparsam, kendi kusurumdandır, yolu bulursam Efendimin bana vahyetmesindendir. O İşitendir, Yakındır."

51. Korkuya kapıldıkları anı bir görsen; kaçamazlar; yakın bir yerden yakalanmışlardır.

52. "Onu onayladık" derler. Uzak bir yerden ona nasıl ulaşabilirler?

53. Halbuki daha önce onu yalanlamışlardı. Bilgileri olmayan konularda uzaktan atıp tutuyorlardı.

54. Sonunda, hoşlandıkları şeylerden yoksun bırakılırlar. Kendilerinden önceki benzerlerine de aynı şey yapılmıştı. Onlar aşırı bir kuşku içinde idiler.