س و ع kökü Kur'an'da 50 defa geçmektedir.

AYETLER

KAMER
54:1

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

sa’at

Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.

KAMER
54:46

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

o sa’attir

Daha doğrusu onlara va’dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, ’kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela’ ve daha acıdır.

KAMER
54:46

وَالسَّاعَةُ

ve ssāǎtu

ve o sa’at

Daha doğrusu onlara va’dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, ’kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela’ ve daha acıdır.

A'RAF
7:34

سَاعَةً

sāǎten

bir an

Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.)

A'RAF
7:187

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’at(in)den

Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki "Onun ilmi yalnızca Rabbimin Katındadır. Onun süresini O’ndan başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size apansız bir gelişten başkası değildir." Sanki sen, ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki "Onun ilmi yalnızca Allah’ın Katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler."

FURKAN
25:11

بِالسَّاعَةِ

bis-sāǎti

(duruşma) sa’atini

Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

FURKAN
25:11

بِالسَّاعَةِ

bis-sāǎti

sa’ati

Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

MERYEM
19:75

السَّاعَةَ

s-sāǎte

(duruşma) sa’ati(ni)

De ki "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va’dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.

TA-HA
20:15

السَّاعَةَ

s-sāǎte

Sa’at

"Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için, onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim."

YUNUS
10:45

سَاعَةً

sāǎten

bir anı kadar

Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.

YUNUS
10:49

سَاعَةً

sāǎten

bir saat

De ki "Allah’ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.

YUSUF
12:72

صُوَاعَ

Suvāǎ

su tasını

Dediler ki "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."

YUSUF
12:107

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

O sa’atin

Şimdi bunlar, kendilerine Allah’ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden veya onların hiç haberleri yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular?

HICR
15:85

السَّاعَةَ

s-sāǎte

o sa’at

Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran.

EN'ÂM
6:31

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

o sa’at

Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.

EN'ÂM
6:40

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

o sa’at

De ki "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah’ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah’tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)"

LOKMAN
31:34

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’atin

Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah’ın Katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır.

SEBE
34:3

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

sa’at

İnkar edenler, dediler ki "Kıyamet-saati bize gelmez." De ki "Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O’ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."

SEBE
34:30

سَاعَةً

sāǎten

bir sa’at

De ki "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.

MÜ'MIN
40:46

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

kıyametin

Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün "Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek).

MÜ'MIN
40:59

السَّاعَةَ

s-sāǎte

sa’at

Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.

FUSSILET
41:47

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’at (kıyamet)

Kıyamet-saatinin ilmi O’na döndürülür. O’nun ilmi olmaksızın, hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara "Benim ortaklarım nerede" diye sesleneceği gün, dediler ki "Sana arzettik ki, bizden hiçbir şahid yok."

FUSSILET
41:50

السَّاعَةَ

s-sāǎte

kıyametin

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız.

ŞURA
42:17

السَّاعَةَ

s-sāǎte

(o) sa’at

Ki Allah, hak olmak üzere kitabı ve mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır.

ŞURA
42:18

السَّاعَةِ

s-sāǎti

(o) sa’at

Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler.

ZUHRUF
43:61

لِلسَّاعَةِ

lissāǎti

kıyametin

Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur.

ZUHRUF
43:66

السَّاعَةَ

s-sāǎte

sa’atin

Onlar, hiç şuurunda değilken kendilerine apansız geliverecek olan kıyamet-saatinden başkasını mı gözlüyorlar?

ZUHRUF
43:85

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’atin

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisi’nin olan (Allah) ne Yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O’nun Katındadır ve O’na döndürüleceksiniz.

CASIYE
45:27

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

sa’at

Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır.

CASIYE
45:32

وَالسَّاعَةُ

ve ssāǎtu

ve sa’atte

"Gerçekten Allah’ın va’di haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur" denildiği zaman, siz "Kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz.

CASIYE
45:32

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

Sa’at

"Gerçekten Allah’ın va’di haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur" denildiği zaman, siz "Kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz.

AHKAF
46:35

سَاعَةً

sāǎten

bir sa’at

Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?

KEHF
18:21

السَّاعَةَ

s-sāǎte

saatin(geleceğinde)

Böylece, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler.

KEHF
18:36

السَّاعَةَ

s-sāǎte

kıyametin

"Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım."

NAHL
16:61

سَاعَةً

sāǎten

bir sa’at (dahi)

Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.

NAHL
16:77

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’atin (kıyametin)

Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Allah herşeye güç yetirendir.

NUH
71:23

سُوَاعًا

suvāǎn

Suva’ı

"Ve dediler ki Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd’i, ne Suva’ı, ne Yeğus’u, ne Ye’uk’u ve ne de Nesr’i."

ENBIYA
21:49

السَّاعَةِ

s-sāǎti

(Duruşma) saati-

Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O’nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden ’içleri titremekte olanlardır.’

NAZI'AT
79:42

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’at-

"O ne zaman demir atacak?" diye, sana kıyamet-saatini soruyorlar.

RUM
30:12

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

sa’at

Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar umutsuzca yıkılırlar.

RUM
30:14

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

sa’at

Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (mü’minlerle kafirler birbirlerinden) ayrılırlar.

RUM
30:55

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

sa’at

Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.

RUM
30:55

سَاعَةٍ

sāǎtin

bir sa’at-

Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.

HAC
22:1

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’atin

Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.

HAC
22:7

السَّاعَةَ

s-sāǎte

o sa’at

Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.

HAC
22:55

السَّاعَةُ

s-sāǎtu

o sa’at

İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur’an’dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.

AHZAB
33:63

السَّاعَةِ

s-sāǎti

sa’atten

İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki "Onun bilgisi yalnızca Allah’ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.

AHZAB
33:63

السَّاعَةَ

s-sāǎte

sa’at

İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki "Onun bilgisi yalnızca Allah’ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.

MUHAMMED
47:18

السَّاعَةَ

s-sāǎte

sa’atin

Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar?

TEVBE
9:117

سَاعَةِ

sāǎti

sa’atinde

Andolsun Allah, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün kalbi neredeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir.