1. Açgözlülük saplantısı içinde, mal mülk çokluğuyla övünmek oyaladı sizleri.
أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
Elhakümüt tekasür
2. Öyle ki, mezarlarınıza girinceye kadar bu oyalanmaya devam ettiniz veya çokluk için mezarları dahi saymaya kalkıştınız.
حَتَّىٰ زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Hatta zürtümülmekabir
3. Ama zamanı geldiğinde bunların boş olduğunu anlayacaksınız.
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Kella sevfe ta’lemun
4. İş öyle değil ama zamanı geldiğinde ahiretle, azapla karşılaşınca daha iyi bilip anlayacaksınız.
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Sümme kella sevfe ta’lemun
5. Hayır, hayır kesin bir bilgiyle yaptıklarınızın ne kazandırdığını bir bilseydiniz.
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ
Kella lev ta’lemune ılmel yekıyn
6. Cehennemin yakıcı ateşini mutlaka dünyada görüp anlayarak bu açgözlülükten vazgeçerdiniz.
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
Le teravünnelcehıym
7. Sonunda yani öteki dünyada keskin bir gözle o cehennemi mutlaka göreceksiniz.
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Sümme leteravünneha aynelyakıyn
8. Sonra da o gün size verilen tüm nimetlerden iğneden ipliğe sorguya çekileceksiniz.
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Sümme le tüs’elünne yevmeizin anin neıym