Abdullah Parlıyan 

1. Onlar ki, Allah’tan gelen gerçekleri tanımayarak kâfir oldular. Allah yolundan döndüler ve Allah yoluna girmek isteyenleri çevirmek istediler. Allah onların bütün iş ve çabalarını boşa çıkaracak.

2. İman edip doğru dürüst işler işleyen, Rableri tarafından Muhammed’e indirilen gerçeğe inananların yaptıkları kötülükleri örtüp gizleyecek ve hallerini düzene sokacaktır.

3. Bu böyledir, çünkü Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler, anlamsız ve geçersiz şeylere uydular, iman edenler ise, Rablerinden gelen değişmez gerçeğe uydular ve işte Allah insanlara böyle örnekler getirmekte ve hallerini böyle anlatmaktadır.

4. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmiş olanlarla, savaşa giriştiniz mi vurun boyunlarını. Onları iyice yaralayıp, bozguna uğratıp da onlara üstün geldiniz mi, işe sağlam yapışın, onları öldürmeyin, esir alın, savaş ağırlıklarını bırakıp sona erince de, o esirleri ya iyilik edip salıverin, ya da fidye alarak serbest bırakın. Bu böyledir, Allah dileseydi, savaşsız da helak ederdi onları, fakat savaş ortamında sizi birbirinizle imtihan etmek ister. Allah kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını asla boşa çıkarmaz

5. ve onları cennet yoluna eriştirir, işlerini ve durumlarını düzeltip iyileştirecektir.

6. Ve onları kendilerine tanıttığı cennetine sokacaktır.

7. Ey iman edenler! Eğer siz, Allah’ın davasına yardım ederseniz, Allah da size yardım eder, ayaklarınızı İslâm’ın hakkını koruma yolunda sağlam tutar.

8. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edip, küfrü tercih edenlere gelince, onlar yıkılıp yok olsunlar. Allah onların bütün gayretlerini boşa çıkaracak.

9. Bu onların Allah’ın indirdiğine nefret duymaları yüzünden olacaktır. Bu sebeple Allah, onların bütün yapıp ettiklerini değersiz hale getirecektir.

10. Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yaşamış olanların sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Allah onları kökten yok etti. Tüm Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlere de, bunlara benzer azaplar vardır.

11. Bu böyle olacaktır, çünkü Allah iman edenlerin koruyucusu ve yardımcısıdır. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlerin ise, bir yardımcısı ve koruyucusu yoktur.

12. Gerçek şu ki, Allah iman edip, yararlı ve doğru dürüst işler yapanları içinden ırmakların aktığı cennetlere koyacaktır. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler ise, bu dünyadaki hayatlarından zevk alıp, hayvanlar gibi yiyip içseler de, öteki dünyada yerleri ateş olacaktır.

13. Ey Muhammed! seni yurdundan çıkaranlardan daha güçlü nice toplumları yok ettik, onlara bir yardımcı çıkmadı.

14. Rabbinden kesin bir delile sahip olan kimse, yaptığı kötülükleri kendisine güzel görünen ve yalnızca keyfine göre hareket eden kimse ile bir olur mu?

15. Orada su ırmakları var; bozulup kokmaz, süt ırmakları var; lezzetleri bozulmaz, şarap ırmakları var; içenlere lezzet verir sarhoşluk ve baş ağrısı yapmaz, orada onlar için saf süzme baldan ırmaklar var, her çeşit meyvalar var ve Rablerinden bir bağışlanma da var. Bu nimetlere erişenlerle, ateşte devamlı kalacak olup, kaynar sudan içirilerek bağırsakları parça parça olan kimseler bir olurlar mı hiç?

16. Ve onlardan seni dinler gibi görünenler de var. Sonunda yanından çıkınca, kendilerine gerçek ilim verilmiş olanlara, seni çekiştirmek ve dinlediklerini küçümsemek amacıyla, az önce O ne söyledi diye sorarlar. İşte bunlar, Allah’ın kalplerini mühürlediği kimselerdir. Çünkü onlar, her zaman sadece kendi tutku ve arzularına uymuşlardır.

17. Doğru yola iletilenlere gelince, Allah onların hidayetini artırıp, onlara korunma duygusu vermektedir.

18. Yoksa onlar, kıyametin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar. Oysa onun alametleri gerçekten gelmiştir. Onlara gelip çatınca, ibret almaları neye yarar.

19. Allah’tan başka tanrı olmadığını bil; hem kendi günahın, hem de inanan erkek ve kadınların günahları için af dile! Allah dönüp dolaşacağınız yeri bilir.

20. "Savaş hakkında bir sûre indirilseydi ya." Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de, onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların sana, ölüm korkusundan bayılıp düşen kimsenin baktığı gibi baktıklarını görürsün. Onların vay haline veya onlara uygun olan;

21. Allah’ın çağrısına uymak ve güzel söz söylemektir. İş ciddiye bindiği zaman, cihad işlerinde Allah’a sadık kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu.

22. Siz ey münafıklar! İşbaşına gelecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarmak, akrabalık bağlarını parçalamak sizden umulur değil mi? Veya zalimler sizin başınıza geçtiği takdirde, onlarla bir olup yeryüzünde bozgunculuk yapar, akrabalık bağlarını keser, onlarla birlikte akrabalarınızı öldürürsünüz değil mi?

23. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah onları lanetleyip sağır yapmış ve gözlerini de kör etmiştir.

24. Kur’ân’ı iyice araştırıp anlamak için düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var ki, hiçbir hakikat gönüllerine girmiyor.

25. Hidayet ve doğru yol kendilerine açıklandıktan sonra, gerisin geriye dönüp hak dinden dönenlere ise, şeytan yaptıklarını güzel göstermiş ve onları boş umutlara boğmuştur.

26. "Kimi işlerde size uyacağız" demişlerdi. Allah onların tüm gizlediklerini bilir.

27. Fakat melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken, halleri nice olur?

28. Bu böyledir; çünkü onlar, Allah’ın gazabına sebep olan şeylere uydular, O’nu razı edecek şeyden hoşlanmadılar. Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkarmıştır.

29. Yoksa kalpleri hasta olanlar, Allah’ın kalplerindeki kinleri ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?

30. Dileseydik onları sana gösterirdik, sen onları simalarından tanırdın. Andolsun ki sen onları sözlerinin üslubundan tanırsın. Allah amellerinizi bilir.

31. Ve hepinizi mutlaka sınayacağız ki, bizim yolumuzda üstün gayret gösterenleri ve sıkıntılara göğüs gerenleri diğerlerinden ayırabilelim. Çünkü biz iman ve cihadla alakalı bütün iddialarınızın doğruluğunu deneyeceğiz.

32. Şüphesiz ki o inkâra sapanlar ve insanları Allah yolundan alıkoyanlar, kendilerine doğru yol besbelli olduktan sonra, peygambere karşı gelenler, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah onların bütün yaptıklarını boşa çıkaracaktır.

33. Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, yaptıklarınızı Allah ve Rasûlüne itaat etmemek suretiyle, boşa çıkarıp heder etmeyin.

34. Allah onları asla bağışlamayacaktır.

35. Artık gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde, barışa çağırmayın, siz galipsiniz, üstünsünüz, Allah sizinle beraberdir. Sizin her türlü amel ve hizmetlerinizin mükâfatını asla eksiltmez.

36. Bu dünya hayatı bir oyundan ve geçici bir eğlenceden ibarettir; ama eğer Allah’a inanır ve yolunuzu Allah ve kitabıyla bulmaya çalışırsanız, size hak ettiğiniz her türlü mükâfatı verecektir. Dikkat edin O, sizden sahip olduğunuz tüm malları, kendi davası uğrunda feda etmenizi istemez.

37. Çünkü O, herşeyinizi isteseydi ve sizi zorlasaydı, onlara cimrice sarılırdınız ve böylece sizin, İslâm dinine karşı kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

38. Bakın ey mü’minler, sizler, Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık gözetmeden gönüllü harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden cimrilik edenler, mâlî mükellefiyetleri yerine getirmeyenler var. Kim cimrilik eder, mâlî mükellefiyetleri yerine getirmezse, sırf kendi nefsine karşı kendi aleyhine cimrilik etmiş, kamu düzeninin bozulmasına, güvenliğin sarsılmasına sebebiyet vermiş olur. Allah zengindir, muhtaç değildir, siz ise fakirsiniz, muhtaçsınız. Eğer iktidara gelir, şer’î mükellefiyetleri yerine getirmez, itaatten yüz çevirir, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirmeye devam ederseniz, Allah, yerinize başka kavimler getirir, bu işin başına geçirir. Şunu üstüne basarak belirtelim ki, onlar sizin gibi gevşek, duyarsız, sorumsuz davranmazlar.