Harun Yıldırım 

1. Müşriklerden kendileriyle anlaşma imzaladıklarınıza Allah ve Rasulü tarafından ilişkilerin kesildiğine dair bir uyarı ve notadır!

2. Bundan böyle yeryüzünde dört ay rahat dolaşın. Ve bilin ki Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, kâfirleri hor ve aşağılık kılıcıdır.

3. Ve büyük hacc günü, Allah ve Rasulünden insanlara Allah ve Rasulünün, müşriklerden kesin olarak uzak olduklarına dair bir ilandır. Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah’ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenleri can yakıcı bir azapla müjdele.

4. Anlaşma imzaladığınız müşriklerden sonra size karşı bir eksiklik yapmamış, aleyhinizde kimseye yardım etmemiş olanlar müstesnadır. O halde onların anlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah muttakileri sever.

5. O haram aylar çıkınca artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, onları kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesiptutun. Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekât verirlerse, yollarını serbest bırakın. Gerçekten Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.

6. Eğer müşriklerden biri, senden eman isterse, ona eman ver; öyle ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun. Sonra onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.

7. Mescidi Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah katında ve Rasulü yanında nasıl bir ahdi olabilir? O halde onlar size karşı doğru davrandıkları sürece siz de onlara doğrulukla davranın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever.

8. Nasıl olabilir ki!.. Size karşı üstünlük sağlarlarsa, hakkınızda hiçbir yemin ve hiçbir ahid gözetmezler. Dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Kalpleri ise isteksizdir. Onların çoğu fasık kimselerdir.

9. Allah’ın ayetlerine karşılık az bir değeri satın aldılar. Böylece O’nun yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları gerçekten ne kötüdür!

10. Onlar hiç bir mü’min hakkında hiç bir yemin ve hiç bir ahid gözetmezler. İşte onlar haddi aşanların ta kendileridir.

11. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle uzun uzadıya açıklarız.

12. Eğer antlaşmalarından sonra, yine yeminlerini bozarlarsa ve dininize dil uzatırlarsa, bu durumda küfrün önderlerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Olur ki vazgeçerler.

13. Yeminlerini bozan, o rasulü sürüp çıkarmaya kalkışan ve bununla beraber ilk olarak sizinle kendileri başlayan bir kavim ile savaşmaz mısınız? Onlardan korkuyor musunuz? Eğer mü’min kimseler iseniz, asıl korkmanız gereken Allah’tır.

14. Onlarla savaşın ki, Allah ellerinizle onları azaplandırsın. Onları rezil etsin ve onlara karşı size zafer versin ve mü’min bir topluluğun gönüllerine şifa versin.

15. Kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbe nasip eder. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

16. Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri, Allah’tan, Rasulünden ve mü’minlerden başkasını dost ve sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılıverileceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

17. Müşriklerin, kendi küfürlerine kendileri şahid iken, Allah’ın mescidlerini imar etme hakları yoktur. İşte bunlar yaptıkları boşa gitmiş olanlardır ve bunlar ateşte daimidirler.

18. Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.

19. Siz hacılara su vermeyi ve Mescidi Haram’ı onarmayı, Allah’a ve ahiret gününe iman eden, Allah yolunda cihad eden gibi mi saydınız? Allah katında bir olamazlar. Allah zulmedenler topluluğunu hidayete erdirmez.

20. İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.

21. Rableri onları katından bir rahmet, hoşnutluk, içlerinde tükenmez ve kalıcı nimetler bulunan cennetler ile müjdeler.

22. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükâfat katında olandır.

23. Ey iman edenler, eğer imana karşı küfrü seviptercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse; işte bunlar zalimlerin ta kendileridir.

24. De ki "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler, sizlere Allah’tan, Rasulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, o halde Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez."

25. Andolsun, Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok sayıda oluşunuz sizi böbürlendirmişti de bunun size hiçbir faydası olmamıştı. Yeryüzü, genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti, sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz.

26. Sonra Allah, Rasulüne ve mü’minlere güven duygusu ve huzurunu indirmiş; görmediğiniz ordular da indirmiş ve küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenleri azablandırdı. Kâfirlerin cezası işte budur.

27. Sonra Allah, bunun ardından dilediğinin tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.

28. Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra artık Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

29. Kendilerine kitap verilmiş olanlardan, Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Rasulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dinini din olarak kabul etmeyenlerle küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.

30. Yahudiler "Uzeyr Allah’ın oğludur." dediler. Hristiyanlar da "Mesih Allah’ın oğludur." dediler. Bu, onların ağızlarında dolaşan sözleridir ki, bundan önceki küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimselerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da çevriliyorlar?

31. Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de... Oysa onlar, tek olan bir ilaha ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.

32. Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.

33. Müşrikler istemese de o dini bütün dinlere üstün kılmak için rasulünü hidayetle ve hak din ile gönderen O’dur.

34. Ey iman edenler, doğrusu bilginlerden ve rahiplerden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.

35. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların, alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak. "İşte bu, kendiniz için toplayıpsakladıklarınız! Öyleyse toplayıpsakladıklarınızı tadın!"

36. Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan din budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir.

37. Ertelemek ancak küfürde bir artıştır. Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler bununla şaşırtılıpsaptırılır. Allah’ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helâl, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram kıldığını helâl kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine çekici ve süslü gösterilmiştir. Allah, kâfirler topluluğunu asla hidayete erdirmez.

38. Ey iman edenler! Size ne oldu ki "Allah yolunda topluca savaşa çıkın!" denildiği zaman ağırlaşıp yere çakıldınız? Ahirete karşılık dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahirete göre pek azdır.

39. Eğer topluca cihada çıkmazsanız Allah sizi can yakıcı bir azapla azaplandırır. Yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Allah herşeye gücü yetendir.

40. Eğer siz ona yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler onu çıkardıklarında o, ikinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar mağaradaydılar. O vakit arkadaşına "Tasalanma, hiç şüphe yok ki Allah bizimle beraberdir." Diyordu. Böylece Allah ona huzur ve güvenlik duygusunu indirmişti. Onu sizin göremediğiniz ordularla desteklemiş, küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın kelimesi ise, o, en yüce olandır. Şüphesiz Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.

41. Ağırlıklı ve ağırlıksız olarak savaşa çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

42. Eğer yakın bir menfaat, orta yollu bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Fakat bu kadar uzun bir mesafeyi katetmek onlara ağır geldi. "Gücümüz yetseydi muhakkak seninle birlikte çıkardık." diye Allah adına yemin edeceklerdir. Kendilerini helaka sürüklüyorlar. Onların muhakkak yalancı olduklarını Allah biliyor.

43. Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niçin onlara izin verdin?

44. Allah’a ve ahiret gününe iman edenler mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten senden izin istemezler. Şüphesiz Allah muttakileri en iyi bilendir.

45. Senden, yalnızca Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, kalpleri şüpheye düşüp de kendileri şüphelerinin içinde bocalayıp duran kimseler izin isterler.

46. Eğer çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve "Oturanlarla beraber oturun." denildi.

47. Sizinle birlikte çıksalardı sizde şer ve fesadı artırmaktan başka bir şey yapmazlar ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara haber taşıyanlar vardır. Allah zulmedenleri bilir.

48. Andolsun ki onlar bundan önce de fitne aramışlar, sana karşı da bir takım işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah’ın emri üstün geldi.

49. Onlardan bir kısmı "Bana izin ver, beni fitneye düşürme!" derler. Bilin ki onlar zaten fitnenin ortasına düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz cehennem, kâfirleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.

50. Sana iyilik isabet ederse, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise "Biz önceden tedbirimizi almıştık." derler ve sevinç içerisinde dönüp giderler.

51. De ki "Allah’ın bizim için yazdığından başkası asla bize isabet etmez. O, bizim mevlamızdır. Onun için mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler."

52. De ki "Bizim için iki güzellikten birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah’ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun; muhakkak biz de sizinle beraber bekleyenleriz."

53. De ki "İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz."

54. İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah’ı ve rasulünü tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir.

55. Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Doğrusu Allah, bunlar yüzünden dünya hayatında onları azaba uğratmayı ve canlarının, kâfirler olarak, güçlükle çıkmasını ister.

56. Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar korkak bir topluluktur.

57. Eğer sığınacak bir yer yahut mağaralar veya sokulacak bir delik bulsalardı serkeş bir at gibi süratle o tarafa yönelirlerdi.

58. Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar.

59. Keşke onlar Allah’ın ve Rasulünün kendilerine verdiğine razı olsalardı da "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, rasulü de. Biz ancak Allah’tan umarız." deselerdi!...

60. Sadakalar, Allah’tan bir farz olarak yalnızca fakirler, yoksullar, onu toplamakla görevlendirilenler, kalpleri ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolunda ve yolda kalmış içindir. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

61. İçlerinden nebiyi incitenler ve "O bir kulaktır." diyenler vardır. De ki "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah’a iman eder, mü’minlere inanıpgüvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah’ın rasulüne eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır."

62. Sizi hoşnut etmek için huzurunuzda Allah’a yemin ederler. Oysa mü’min iseler, hoşnut edilmeye Allah ve Rasulü daha layıktır.

63. Bilmiyorlar mı ki, kim Allah’a ve Rasulüne karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için içinde daimi kalmak üzere cehennem ateşi vardır!? İşte en büyük aşağılanma budur.

64. Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki "Siz alay edin bakalım! Şüphesiz Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır."

65. Onlara sorsan, elbette şöyle diyecekler "Biz sadece eğlenip şakalaşıyorduk." De ki "Allah ile, O’nun ayetleriyle ve Rasulü ile mi eğleniyordunuz?"

66. "Özür belirtmeyiniz. Siz iman ettikten sonra küfre girdiniz. Sizden bir grubu affetsek bile, suçlugünahkâr olmaları nedeniyle diğer bir grubu azablandıracağız."

67. Münafık erkeklerle münafık kadınlar da birbirlerindendir; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini de sımsıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar fasıkların ta kendileridir.

68. Allah erkek münafıklara da, kadın münafıklara da kâfirlere de, içinde daimi kalıcılar olmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için bitip tükenmeyen bir azap vardır.

69. Siz de kendinizden öncekiler gibisiniz. Halbuki onlar kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa çıkmıştır. İşte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.

70. Onlara kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Rasulleri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

71. Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Rasulüne de itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.

72. Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde daimi kalmak üzere, altından nehirler akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah’ın rızası ise en büyüktür. En büyük kurtuluş işte budur!

73. Ey nebi, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ol! Onların barınma yerleri cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir!

74. Söylemediklerine dair Allah’a yemin ederler. Şüphe yok ki o küfür sözünü söylediler, onlar müslümanlıklarından sonra küfre girdiler ve başaramadıkları bir şeye yeltendiler. Halbuki intikam almaya kalkışmaları için Allah’ın ve Rasulünün lütfuyla onları zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep de yoktur. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı azabla azablandırır. Onların yeryüzünde ne bir velileri vardır, ne de bir yardımcıları.

75. İçlerinden kimi de Allah’a şöyle söz vermişti "Eğer bize lütfundan ihsan ederse andolsun ki sadaka vereceğiz ve muhakkak ki salihlerden olacağız."

76. Ama O, kendilerine lütfundan ihsan edince de cimrilik edip yüz çevirerek gerisin geriye döndüler.

77. Nihayet Allah’a verdikleri sözlerini tutmadıkları ve yalan söyleyegeldikleri için O da huzuruna çıkacakları güne kadar kalplerine bir nifak sokarak onları cezalandırdı.

78. Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah bütün gaybları en iyi bilendir.

79. Mü’minlerden bağışlarda bulunanları, kaş göz işaretleriyle ayıplayanlarla, güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayan kimselerle eğlenenleri Allah maskaraya çevirir ve onlar için pek acıklı bir azab vardır.

80. Onlar için ister mağfiret dile, ister mağfiret dileme! Onlar için yetmiş defa mağfiret dilesen de yine Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Bunun sebebi, Allah ve Rasulüne küfrinkâr etmeleridir. Şüphesiz Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

81. Allah’ın Rasulüne muhalefet için geri kalanlar oturmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar ve "Bu sıcakta savaşa çıkmayın." dediler. De ki "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Keşke kavrayıpanlayabilselerdi.

82. Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler çok ağlasınlar.

83. Bundan böyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de, çıkmak için senden izin isterlerse, de ki "Siz, ebediyyen benimle beraber asla çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz ilkinden oturmaya razı oldunuz. Artık siz geri kalanlarla beraber oturun."

84. Onlardan ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma, kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah’a ve Rasulüne küfrinkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.

85. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah onları dünyada bunlar sebebiyle ancak bir azaba çarptırmayı ve canlarının kâfir oldukları halde güçlükle çıkmasını ister.

86. "Allah’a iman edin, Rasulü ile birlikte cihad edin." diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden güç yetirenler senden izin isteyip "Bizi bırak da oturanlarla birlikte kalalım." derler.

87. Geri kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Kalplerine de mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar kavrayıpanlamazlar.

88. Ama Rasul ve onunla birlikte olan mü’minler mallarıyla ve canlarıyla"cihad ettiler. İşte onlar için hayırlar vardır ve onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

89. Allah onlar için, daimi kalacakları, altından nehirler akan cennetler hazırlamıştır. İşte en büyük kurtuluş budur.

90. Bedevilerden özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah’a ve Rasulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. İçlerinden küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlere pek acıklı bir azap isabet edecektir.

91. Allah’a ve Rasulüne karşı samimi oldukları sürece, güçsüzzayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk yoktur. İyilik edenlerin aleyhine de bir yol yoktur. Şüphesiz Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.

92. Bir de sana, kendilerine binek temin etmen için gelip de "Size bir binek bulamıyorum." dediğin zaman harcayacak bir şey bulamadıklarından üzülerek gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de...

93. Yol, ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenlerin aleyhinedir. Onlar geri kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi. Bundan dolayı onlar, bilmezler.

94. Onlara geri döndüğünüzde size özür beyan edeceklerdir. De ki "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O’nun rasulü de. Sonra gaybı da müşahade edilebileni de bilene döndürüleceksiniz. O da size yaptıklarınızı haber verecektir."

95. Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah’a and içecekler. O halde siz de onlardan yüz çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazandıklarının cezası olarak varacakları yer de cehennemdir.

96. Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız da, şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz.

97. Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha beterdir. Allah’ın Rasulüne indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha yatkın ve elverişlidir. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

98. Bedevilerden öyleleri de vardır ki, infak ettiğini zorla ödenmiş bir borç sayar ve başınıza musibetler gelmesini bekler dururlar. En kötü bela kendi başlarına olsun. Şüphesiz Allah Semî’dir, Alîm’dir.

99. Bedevilerden öyleleri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve Rasulün dua ve bağışlanma dileklerine vesileedinir. İyi bilin ki bu, onlar için gerçekten bir yakınlaşmadır. Allah onları rahmetine alacaktır. Şüphesiz Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.

100. İleriye geçen muhacir ve ensar ile onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere, altından nehirler akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.

101. Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz. Biz onları iki kere azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba döndürüleceklerdir.

102. Diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler. Onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.

103. Mallarından bir sadaka al ki, bununla kendilerini temizleyip arındırmış olasın. Onlara dua da et. Doğrusu senin duan onlara huzur ve güvendir. Şüphesiz Allah Semî’dir, Alîm’dir.

104. Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O’dur. Şüphesiz Allah o, Tevvab’dır, Rahîm’dir.

105. De ki "Yapıpedin. Allah sizin yapıp ettiklerinizi görecektir. Rasulü ve mü’minler de. Yakında gaybı ve müşahade edilebileni bilene döndürüleceksiniz ve O, size yaptıklarınızı haber verecektir."

106. Diğer bir kısmı da Allah’ın emri için ertelenmişlerdir. O, bunları ya azaba uğratacak yahut tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

107. Zarar vermek, küfrinkâr etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah’a ve Rasulüne karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve "Biz iyilikten başka bir şey istemedik." diye yemin edenler, Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir.

108. Sen bunun içinde hiç bir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda durmana daha uygundur. Orada arınmayı içtenarzulayan adamlar vardır. Şüphesiz Allah arınanları sever.

109. Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmaya yüz tutmuş bir yerin kenarına kurup da onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

110. Kalpleri parça parça olmadıkça kurdukları bina kalplerinde daimi bir kuşku kaynağı olmaya devam edecektir. Şüphesiz Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.

111. Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını –onlara cenneti vermek karşılığında satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler. Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.

112. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O mü’minleri müjdele!

113. Kendilerine onların çılgın ateşlikler oldukları açıklandıktan sonra –yakınları dahi olsa müşrikler için bağışlanma dilemeleri Nebiye de iman edenlere de yaraşmaz.

114. İbrahim’in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah’a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim çok duygulu, yumuşak huyluydu.

115. Allah kendilerine hidayet verdikten sonra, korkupsakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar bir kavmi sapıklığa sürüklemez. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilendir.

116. Şüphesiz göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Diriltir ve öldürür. Sizin Allah’tan başka bir veliniz de bir yardımcınız da yoktur.

117. Andolsun ki Allah nebiyi de içlerinden bir grubun gönülleri az kalsın eğrilmek üzere iken dar zamanda ona tabi olan muhacirlerle ensarı da tevbeye muvaffak etti. Sonra onların tevbelerini kabul buyurdu. Çünkü O, onlara karşi Raûf’tur, Rahîm’dir.

118. Geri bırakılan üç de. Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan O’ndan başka sığınacak hiç bir şey olmadığını anlamışlardı. Sonra tevbe etsinler diye onları tevbeye muvaffak buyurdu. Şüphesiz Allah O, Tevvab’dır, Rahîm’dir.

119. Ey iman EDENLER! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

120. Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah’ın Rasulünden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık çekmeleri, kâfirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları, bir düşmana karşı zafere ulaşmaları karşılığında mutlaka kendilerine salih bir amel yazılır. Şüphesiz Allah muhsinleri mükâfatsız bırakmaz.

121. Küçük, büyük infak ettikleri her nafaka ve aştıkları her vadi, mutlaka Allah’ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için onlar adına yazılmıştır.

122. Mü’minlerin topluca çıkmaları gerekmez. Öyleyse onlardan her bir topluluktan bir grup, çıktığında, dinde derin bir kavrayış edinmek ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için. Umulur ki onlar da kaçınıpsakınırlar.

123. Ey iman edenler, kâfirlerden size en yakın olanlarla savaşın. Onlar sizde büyük bir azim ve şiddet bulsunlar. Ve bilin ki gerçekten Allah muttakilerle beraberdir.

124. Bir sûre indirildiği zaman içlerinden bazıları "Bu hanginizin imanını artırdı?" derler. İman edenlere gelince; onların imanını artırmıştır ve onlar birbirleriyle müjdeleşirler.

125. Kalplerinde hastalık bulunanlara gelince; onların iğrençliklerine iğrençlik katıp artırdı ve onlar kâfir olarak öldüler.

126. Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp düşünmüyorlar.

127. Bir sûre indirilince de birbirlerine bakarlar "Sizi bir kimse görüyor mu?" Sonra sıvışıp giderler. Allah onların kalplerini ters çevirmiştir. Çünkü onlar kavramayan bir toplulukturlar.

128. Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, mü’minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir rasul gelmiştir.

129. Eğer yüz çevirirlerse de ki "Bana Allah yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim ve büyük Arş’ın Rabbi O’dur."