Abdullah Parlıyan 

1. Tüm eksiksiz övgüler O Allah’a mahsusutur ki, yerleri gökleri O yaratmıştır ve melekleri de ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler olarak yaratandır. O yaratışta neyi dilerse artırır, çoğaltır. Yani meleklerin kanadını veya mahlukatının her birindeki değişik hususiyetleri çoğaltıp, azaltmak O’na aittir. Şüphe yok ki, O’nun gücü herşeye yeter.

2. Allah’ın insanlar için açacağı rahmet kapısını, kimse kapatamaz ve O’nun kapattığını da, kimse açamaz. Çünkü O güçlüdür, O’nun gücüne hiçbir güç erişemez ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapar.

3. Ey insanlar! Allah’ın size bağışladığı nimetleri hatırlayın! Size gökten ve yerden azık sağlayan, Allah’tan başka bir yaratıcı var mı? Hayır, O’ndan başka gerçek ilah yoktur. Ama nasıl olur da, haktan çevriliyorsunuz?

4. O kafalarını gerçeklerden çevrilenler, eğer seni yalanlarlarsa, aldırma ey peygamber! Unutma ki, senden önce öteki peygamberler de yalanlanmıştır. İşler eninde sonunda Allah’a döner.

5. Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah’ın her konudaki verdiği söz gerçektir ve mutlaka gerçekleşecektir. O halde dünya hayatı nimet ve süsleriyle, sizi ahiret hayatından alıkoyup aldatmasın. Çok aldatıcı olan şeytan da sakın sizi aldatıp, Allah’ın lütuf ve bağışlamasına ümitlendirmesin.

6. Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman tanıyın. O kendi taraftarlarını, ancak cehennemliklerden olmaya çağırır.

7. O Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler için, çok şiddetli bir azap vardır. İman edip, doğru dürüst işler yapanlara ise, bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

8. Kötü ameli kendine süslü gösterilen ve böylece onu güzel gören kimse (doğru yolda olanla bir midir)? Şüphesiz Allah dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirir. Öyleyse nefsin onlara karşı hasretlere (üzüntülere) kapılmasın. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını bilmektedir.

9. Ve hatırlayın bulutları yükseltmek için, rüzgarları gönderen Allah’tır. Sonra biz onları çorak beldelere sürükler ve cansız toprağa hayat veririz. Yeniden dirilmede işte böyle olacaktır.

10. Kim yücelik ve üstünlük dilerse bilsin ki, yücelik ve üstünlük yalnız Allah’a aittir. Bütün güzel sözler O’na yükselir, bütün doğru ve yararlı işleri O yüceltir. Sinsi şekilde kötü fiiller tasarlayanlara gelince, onları şiddetli bir azap beklemektedir ve onların bütün tertipleri de, yok olup gitmeye mahkumdur.

11. Ve hatırlayın Allah sizin herbirinizi önceden topraktan yaratmış, sonra bir damla sudan, sonra sizi çift çift kıldı. Hiçbir dişi O’nun bilgisi olmadan ne hamile kalabilir, ne de doğum yapabilir. Allah’ın fermanında öngörülmedikçe, hiç kimse ömrünü uzatamaz ve hiç kimse de onu kısaltamaz. Ama bunlar şüphesiz Allah için kolaydır.

12. İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu tatlı, susuzluğu giderici ve içilmesi kolaydır, bu beriki tuzlu ve acıdır. Ama siz her birinden de taze et yersiniz ve takındığınız bazı süs eşyasını çıkarırsınız. İkisinin de üzerinde, Allah’ın lutfundan nasibinizi aramanızı ve böylece şükredenlerden olmanızı sağlayan gemilerin, dalgaları yararak yüzüp gittiğini görürsün.

13. O geceyi kısaltarak, gündüzü uzatır, gündüzü kısaltarak, geceyi uzatır. O güneşi ve ayı, kendi kanunlarına tabi kılıp hizmetinize vermiştir. Herbiri O’nun belirlediği bir zaman içinde akıp gider. İşte Rabbiniz Allah budur. Mülk ve saltanat O’nundur. O’ndan başka yalvarıp durduklarınız ise, bir hurma çekirdeğinin zarı kadar bile bir şeye sahip değillerdir.

14. Onlara yalvarıp dua etseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile, istediğinizi yerine getiremezler ve üstelik kıyamet gününde, kendilerini Allah’a ortak koşmanızı inkâr ederler. Bunu herşeyden haberi olan Allah gibi, sana hiç kimse haber veremez.

15. Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz, ama O hiç kimseye, hiçbir şeye muhtaç değildir ve O övülmeye çok layıktır.

16. Dilerse, sizi ortadan kaldırır ve yerinize yeni bir toplum getirir.

17. Bu Allah için, güç de değildir.

18. Kimse, kimsenin günah yükünü taşıyacak değildir. Kendi yükü ağır gelen kimse, onu taşımak için başkasını yardıma çağırırsa, yakını da olsa, bu kimse o yükün hiç bir parçasını taşıyamaz. O halde gerçekten sen, görmedikleri halde, Rablerinden korku duyanları ve namazlarına dikkatli ve devamlı olanları uyarabilirsin ve şunu bil ki, kim günah kirlerinden arınırsa, ancak kendisi için arınmış olur. Sonunda dönüş Allah’adır.

19. Nitekim, ne gören ile görmeyen bir olur,

20. ne de aydınlık ile zifiri karanlık,

21. ne serinletici gölge ile yakıcı sıcak

22. ve ne de yaşayan ile kalben ölmüş bulunan. Şüphesiz Allah, dileyen kimseye dilediği şekilde işittirir. Halbuki sen, mezarlardaki ölüler gibi, kalben ölmüşlere işittiremezsin.

23. Sen sadece bir uyarıcısın.

24. Ey Muhammed! Hakikaten biz seni gerçek din olan İslâm ile; mü’minler için bir müjdeci, kâfirler için ise bir uyarıcı olarak gönderdik. Çünkü hiçbir topluluk yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.

25. Ve eğer seni yalanladıklarını görürsen aldırma, onlardan önce yaşamış olanların çoğu da, elçileri kendilerine apaçık delillerle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitapla geldikleri halde yalanladılar.

26. Sonra ben de, o küfre sapanları yakalayıverdim. Beni inkârları nasıl oldu, onlar gördüler.

27. Görmüyor musun, Allah göklerden su indirmekte ve onunla türlü renklerde ve tatlarda meyveler yetiştirmekte ve dağlarda da beyaz kırmızı çeşitli renklerde ve kapkara yollar veya çizgiler meydana getirmektedir.

28. İnsanlardan, sürüngenlerden ve davarlardan da, bunun gibi, ayrı ayrı renkte olanları var. Kulları arasından yalnızca, anlama ve kavrama yeteneğine yani geniş, kapsamlı vahiy bilgisine sahip olanlar, Allah’tan gereği biçimde korkarlar. Çünkü Allah güçlüdür, O’nun gücüne hiçbir güç erişemez ve O Allah çok bağışlayandır.

29. Allah’ın kitabını okuyanlar ve O’na uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizliaçık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar, hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler.

30. Çünkü Allah, onların mükafatını tamamiyle öder ve onu lütfuyla daha da artırır. Allah şüphesiz çok bağışlayıcıdır ve şükrün karşılığını da bol bol verendir.

31. Ve şunu bil ki, sana vahyettiğimiz ilâhî kelam, geçmiş vahiylerin tümünü tasdik eden bir gerçektir. Şüphesiz Allah, kullarının ihtiyaçlarından tamamen haberdardır ve herşeyi görendir.

32. Sonra kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık, derken onlardan, yaratılış gayesi dışında yaşayan da var ve onlardan orta yolda hareket eden de var ve onlardan Allah’ın izniyle hayırlarda herkesten ileri giden de var, bu ise en büyük fazilettir.

33. Onların mükafatı, içine girecekleri Adn cennetleridir. Zira orada altın bilezikler takarlar ve incilerle süslenirler, orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.

34. "Bütün eksiksiz övgüler, bize acı ve üzüntü tattırmayan Allah’a mahsustur. Rabbimiz gerçekten çok bağışlayıcıdır. Şükrün karşılığını da bolca verendir.

35. O lütfuyla, bizi tam konaklanacak yurda yerleştirdi, orada bize ne yorgunluk gelir, ne de bir bıkkınlık."

36. Gerçekleri örtbas edenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır, orada ne hayatlarına son verilip öldürülürler, ne de içine atıldıkları o ateşin azabı hafifletilir. İşte biz, bizden gelen gerçekleri örtbas eden kimseleri böyle cezalandırırız.

37. "Size düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve üstelik size uyarıcı da gelmişti, öyleyse yaptığınız kötülüklerin meyvelerini şimdi tadın bakalım. Yaratılış gayesi dışında yaşayanlar, hiçbir yardımcı bulamayacakladır."

38. Şüphesiz Allah göklerin, yerin görünmeyenini ve bilinmeyenlerini bilendir. O elbette, kalplerde olanı da çok iyi bilir.

39. O Allah ki, sizi yeryüzünde hükümran kılan, geçmişlerin yerine sizi getirendir. Artık kim, Allah’tan gelen gerçekleri örtbas ederse, bu hareketi kendi aleyhinedir. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlerin bu davranışları, Rablerinin katında, kendilerine gazaptan başka birşey artırmaz, yine kâfirlerin kâfirlikleri, zararlarını artırmaktan başka bir işe yaramaz.

40. De ki. "Allah’ı bırakarak, Allah’a eş ve ortaklar tanıdığınız ilahlara, hiç dikkat ettiniz mi? Onların yeryüzünde, neyi yarattıklarını bana gösterin. Yoksa onların, göklerin yaratılışında bir payları mı var? Yoksa onlara bir kitap vermişiz de, ondan elde ettikleri açık bir delil üzere mi bulunuyorlar? Hayır, yaratılış gayesi dışında yaşayanlar, birbirlerine aldatmaktan başka birşey vaat etmiyorlar."

41. Gerçek şu ki, gökteki tüm varlıkları ve yeryüzünü yörüngelerinden sapmamaları ve bir felakete sepep olmamaları için, sağlamca tutup hareketini devam ettiren Allah’tır. Eğer onların düzeni bir bozulsa, Allah’tan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, kullarının hatasına karşı çok yumuşak davranan ve çok bağışlayandır.

42. Ve tüm kuvvetleriyle adamakıllı yemin ettiler. Eğer kendilerine, uyarıcı bir peygamber gelecek olursa; "Ümmetler arasında, doğru yolu bulan en mükemmel bir ümmet olacağız" diye. Uyarıcı peygamber onlara gelince de, bu onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi artırmadı.

43. Yeryüzünde böbürlenmelerini ve Allah’ın mesajlarına karşı, kötü düzenler kurma çabalarını artırdı. Halbuki bütün kötü düzenler, sonunda sadece sahiplerine dolanır. Yoksa onlar, önceki günahkarların sürüklendikleri yoldan başka birşey mi bekliyorlar? Sen Allah’ın tuttuğu yol ve yöntemde hiçbir değişiklik göremezsin; evet sen, Allah’ın yol ve yönteminde sağa sola sapma da bulamazsın.

44. Bunlar, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek için, yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Halbuki onlar, bunlardan her yönde daha güçlü idiler. Ne göklerde, ne yerde hiç kimse ve hiçbir şey, Allah’a karşı gelemez, O’nun elinden kaçıp kurtulamaz. Çünkü Allah herşeyi bilen ve herşeye güç yetirendir.

45. Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları hemen yakalayıp cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı. Fakat Allah onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor, vakitleri gelince, gerekeni yapar, zira Allah kullarını çok iyi görendir, hak ettiklerine göre onları cezalandıracaktır.